Güncelleme Tarihi:
Empati, başkalarını anlamaya çalışmaktır
Sosyal medyada dolaşan bir paylaşım aslında empatiyi en güzel şekilde anlatıyor; yerdeki çöpü almak için eğilen bir temizlik işçisinin bulunduğu fotoğrafın yanında “Aklımızda olsun! Bizim yere atıp bıraktığımız her şey için bir kişinin beli bükülüyor!” notu yazıyor. Çok önemli bir mesaj bu. Yerde çöp toplayan bir çalışanı gösteriyor. Birisi yere bir şey atmış, o kişi de onu alıyor. Onu alırken beli bükülüyor. Arabanın camından çöpü atan kişi bunu düşünmüyor. Empati, başkasının yerine kendimizi koymak değil, kendimizi koruyarak olduğu gibi duygularımızı kişiliğimizi, başkalarını anlamaya çalışmaktır. Bir insan kendi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirirse bir başkasına zarar vermemiş oluyor.
Empati yoksunluğunun arkasında büyüklük duygusu var
İnsanın neden kötülük yaptığına dair yapılan araştırmaların neredeyse hepsinin sonucunda empati yoksunluğu ortaya çıkıyor. Empati yoksunluğunun arkasında büyüklük duygusu narsisizm var. Narsist kişiler empati yapamıyorlar ve başkalarının haklarını göremiyor. Bu kişilerde hak duygusu gelişmiyor. Güçlü zayıfı eziyor. Elinde imkanı olan, imkanı olmayanı ötekileştiriyor. Dünyadaki bütün anlaşmazlığın arkasında olaylara objektif bakamama var. Empatik vizyon geliştirme insanlara öğretildiği zaman insanlar problemlerin % 80’ini çözüyor.
Kötücül duygular, terbiye edilmelidir
Her insanın içinde kötücül ve iyicil duyguların bulunur. Önemli olan insanın hangi duyguyu beslemek istemesidir. Hümanist ekol ‘İnsanın içinde hiç kötülük yoktur’ diyordu. Hümanist ekol Hristiyan düşüncesine tepki olarak çıktı. Hristiyan kültür ‘İnsan doğuştan kötüdür’ diyordu. İnsan sonsuz iyi ve sonsuz kötü olma duygularıyla doğmuş. İçimizdeki kötücül duyguları vahşi atı terbiye eder gibi terbiye etmezsek vahşi at bizi istediği yere götürür. Vahşi at, nefis duygusudur. Nefis duygusunun öyle bir özelliği var ki tanrılaşır, firavunlaşır. Hepimizin içinde kötücül ve iyicil duygular var. Yanında iki köpek bulunan bilgeye soruyorlar. Biri siyah diğeri beyaz olan köpekler sürekli kavga ediyor. ‘Hangisi kazanacak sizce?’ diyorlar. Bilge ‘Biz hangisini beslersek o kazanacak’ şeklinde yanıt veriyor. Hangi duygularımız iyicil, hangi duygularımız kötücül onu bilmemiz lazım. Bu bilgi irfan bilgisi.
Kötücül duygular biyolojik olarak da zarar veriyor
Kötücül duygular aynı zamanda beynimizde asidik özellikte kimyasallar salgılıyor. Beynimizden vücudumuza yayılıyor. Bağışıklık sistemini bozuyor. Kötücül duygularla en büyük zararı kendimize veriyoruz. Kötücül duygularımızı doğru beslemeyi ve yönetmeyi öğretirsek kamçılıyor, enerji veriyor. Gelişmemize katkı sağlıyor. Kendimizi sıradan değil hikmet sahibi insan yapmak istiyorsak içimizdeki uyuyan gücü ehlileştirmek gerekiyor. Sermayeyi amaca yönelik geliştirmek önemli. İktisat kelimesi de maksat kökünden geliyor. Ekonominin başarılı olabilmesi için amacı olmalıdır. Amacı olmayan kimseye iktisat para yönetimi öğretilemez, onun için önce amaç öğretilmeli.
Ergenlik döneminde akıldan çok hisler devrede
Ergenlik döneminde hisler devrede oluyor, daha fazla hata yapılıyor ve anne-baba tutumları bu dönemde önemli oluyor. Delikanlı kelimesi boşuna değil. Bazı psikoloji ekolleri normal şizofrenik dönem diyor. Hz. Peygamberin bir sözüne rastladıktan sonra daha iyi anladım.‘Buluğ çağı, deliliğin bir şubesidir’ diyor. Anne baba bu dönemin özelliklerini bilir, buna göre davranırsa çocuk daha iyi yetişiyor. Çok rahat bırakılırsa gevşiyor, çok sıkılırsa kaçıyor. Ergenlik dönemi akıldan çok hislerin devrede olduğu bir dönem.
Mutluluk anlam peşinde koşmaktır
Mutluluk yakalamaya çalışıldıkça kaçar. Kedinin kuyruğuyla oynaması gibidir. Mutluluk haz peşinde koşmak değil, anlam peşinde koşmaktır. Biz gençlerle çalışırken ego ideali var mı diye sorarız. İnsanın kendisini aşan ego idealleri olmalıdır. Kendisi, ailesi ve vatanı için idealleri olmalıdır. Kişi bu idealleri dava edinirse üretken olup başkalarına faydalı olabiliyor. Bu artık deneme yanılma yoluyla görüldü. Gençlere hep öğretmeye çalıştığımız pozitif psikoloji. Gençler bilimin yardımıyla kültürümüzü sevebilir yoksa gençleri popüler kültür harcıyor. Acı hissetmek ve sıkıntı çekmek değişim ve gelişimin bir parçasıdır. Çilesiz bir gelişme olmaz. Acı olmadan kazanç yoktur.