Ofis ortamında karşılaşılan bazı ortak beslenme sorunlarına ve bu sorunların doğurduğu sonuçlara bakarsak, önlem planlarımızı çok daha kolay yapabiliriz.
Kahvaltı kesinlikle atlanmamalı!
İşe yetişme telaşında trafik nedeniyle geç kalmak ve kahvaltı yapmadan güne başlamak en yanlış davranış kalıplarından biri sayılabilir. Çünkü bütün gece uyusak bile vücudumuz çalışmaya devam eder ve sabah güne yakıtsız başlamış oluruz. Yeni bir güne enerjik başlamak için kahvaltı yapmaya özen göstermeliyiz. Aksi halde ilerleyen saatlerde kan şekerimiz iyice düşeceği için abur cubur ve tatlı yeme isteğimize engel olamayız.
Öğle yemeklerini doğru seçin!
İşlerin uzaması nedeniyle öğle yemeği saatini kaçırmak, yememek ya da çok geç saatte yemek de yine kan şekerinin hızla düşmesine neden olur. Vücut düzenli olarak yakıt aldığında doğru ritimde çalışacağı için öğün atlamak bu ritmi bozar. Anlaşmalı yemek şirketinin yemeklerini ve mönülerini beğenmemek veya kişinin damak tadına hitap etmemesi sonucu dışarıdan fast-food sipariş vererek beslenmek, yüksek kalorili, posasız ve tekdüze beslenmeyi beraberinde getirir. Bunun alışkanlığa dönüşmesi durumunda kilo almak ve kan yağlarının artması kaçınılmazdır. Anlaşmalı yemek şirketinin yemek kalitesinin düşük olması, yemeğin çok yağlı pişirilmesi ve kalori dengesinin bozukluğu nedeniyle fazla ve kalitesiz kalori almak da başlı başına bir sorundur. Sonuçta bu sağlıksız öğle yemekleri nedeniyle oluşan kötü beslenme zamanla yaşam tarzı haline dönüşebilir.
Çay ve kahve molalarına dikkat! Ofis ortamında sürekli çay, kahve türü diüretik (idrar söktüren) sıvıların alınması sonucu fazlaca su kaybetmek farkında olmadığımız önemli bir sorundur. Çünkü sürekli su kaybeden vücut daha kolay yağlanır. Üstelik vücut çoğu zaman su ihtiyacını açlık gibi algılar ve tepki olarak iştah artar. İş yoğunluğu nedeniyle veya tuvalete gitme ihtiyacını bastırmak için az su içmek de aynı sorunu yaratır. Bu alışkanlık böbrek, idrar yolu hastalıklarına da davetiye çıkartabilir. Susuzluk aynı zamanda baş ağrısına neden olduğu için iş performansı ve konsantrasyonu da düşürür.
Ara öğünleri atlamayın! Ara öğün tüketilmemesi veya ana öğünlerin atlanması ile sık sık kan şekerinin düşmesi (hipoglisemi) sonucu oluşan açlık hissi tatlıya ve hamur işi besinlere karşı düşkünlük yaratır. Sürekli düşen kan şekeri nedeniyle vücut, şeker seviyesini artırmak için bizi bu tür besinlere yönlendirir. Yüksek karbonhidrat tüketimi ise hipoglisemiyi iyice tetikler. Yukarıda bahsedilen türde bir açlık hissi yaşamak kişiye hem mutsuzluk hissi verir, hem de yaşam kalitesini düşürür. Diüretik sıvıların tüketimi sonucu ortaya çıkan hipoglisemi, mide asidinin artması ve reflü sorunlarının ortaya çıkması birbirlerini harekete geçiren problemlerdir. Şeker düşüklüğünün tatlı yeme eğilimini artırması yine ciddi bir sindirim sistemi sorunu olan reflüyü de tetikler. Yapılan araştırmalar tatlı ve basit şeker tüketiminin reflüye yol açtığını kanıtlıyor. Kan şekerinin düşmesi sonucu ortaya çıkan sinirlilik, titreme, sürekli halsizlik, yorgunluk hissi duymak ve şiddetli baş ağrıları, kişinin iş hayatını ve sosyal ilişkilerini olumsuz şekilde etkiler. Tüm bu sürecin sonunda düşen kan şekeri nedeniyle vücudun karbonhidrat (şeker) ihtiyacını bisküvi, kek, kurabiye, tatlı, kraker, cips, çikolata, pasta, poğaça gibi hamur işi ve şekerli besinlerle bastırmaya çalışmak kaçınılmaz bir kilo alma nedenidir. Üstelik bu tür besinleri sıklıkla tüketmek kolaylıkla bağımlılık yaratır.
Yedikçe yeme isteği daha çok artar ve kişiyi doğal beslenmeden giderek uzaklaştırır. Bu nedenle çekmecenizde çikolata, şekerleme, kek, bisküvi gibi besinleri saklamak bu kötü beslenme alışkanlığını sürdürmenize neden olabilir. İş arkadaşlarınızla mola sürenizde birbirinize bir şeyler ikram etmeniz sonucu atıştırmaların bir alışkanlık ve psikolojik bağımlılık haline gelmesi de bir işyeri geleneğidir. Bir süre sonra herkes birbirinin sevdiği yiyecekleri öğrenir ve zamanla bu tür besinleri paylaşmak masum görünen bir suç ortaklığına dönüşür. Hem kendiniz hem de çalışma arkadaşlarınız için bu tür davranışlardan uzak durmalısınız. Abur cubur şeyler atıştırmak konusunda birbirinizi cesaretlendirmek yerine, birbirinize bu yiyeceklerin zararlı olduklarını hatırlatmalısınız.
Akşam yemeği geç saatte olmasın! İşten çıkış saatinin uzaması nedeniyle akşam yemeğini atlamak veya çok geç bir saatte yemek çoğunluğun karşılaştığı bir sorundur. Akşam yemeğinde yanlış tercihler yaparak yüksek kalori almak ve/veya yatana kadar yüksek kalorili besinler atıştırmak zaten yavaşlamış olan metabolizmanın besinleri yağa çok daha kolay bir şekilde dönüştürmesine neden olur.
Egzersiz şart! Ofis koşulları ve masa başı işler nedeniyle hareket etmemek, ofis dışında egzersiz yapmaya zaman bulamamak bir kısır döngüdür. Bütün bunlar kilo almak, vücut tipinin değişmesi, bölgesel (karın-kalça) yağlanma, kan yağlarının artması, hipoglisemi, reflü, dolaşım sorunları ve depresyon gibi olumsuz tablolar yaratabilir. Sorunlarınızı bu şekilde tespit edip bu konudaki bilincinizi artırmalısınız. Küçük ama etkili tavsiyeler sayesinde bu durumlardan sadece birkaçını düzelterek bile ofis hayatınızda sağlığınızı korur ve aynı zamanda iş verimliliğinizi artırabilirsiniz.
Kendinizi zorlamalı, haftada en az üç gün 30'ar dakika egzersiz yapmayı ihmal etmemelisiniz. Tabii ki metabolik farklılıklar nedeniyle herkes iş hayatında aynı sorunları yaşamayabilir ama yine de çalışma arkadaşlarınız ile uyumlu bir işbirliği yaparsanız, hem kendiniz hem de çevreniz için kalıcı çözümler üretmiş olursunuz. Uygulaması hiç de zor olmayan ama her zaman ihmale gelen çözümlerle sağlığınıza kavuşup iş veriminizi artırabilirsiniz.
Ofis ortamında doğru beslenmenin 12 kuralı• Güne kesinlikle kahvaltısız başlamayın. En azından evden çıkmadan önce bir bardak süt için veya ufak bir sandviç hazırlayın. Tost, simit-peynir, simit-ayran, peynirli sandviç gibi kahvaltı seçeneklerini tercih edin.
• Öğle veya akşam yemeği saatini iş yoğunluğu nedeniyle atlıyorsanız, mutlaka ara öğün tüketin. Bunun için taze veya kuru meyve, tost, ayran, yoğurt, meyveli yoğurt, hazır çorba, galeta veya
diyet bisküvi türlerini tercih edebilirsiniz.
• Ara öğünde tüketeceğiniz besinleri her gün evden getirin veya en dayanıklı olanları çekmecenizde saklayın (kuru kayısı, erik, kutu süt, diyet bisküvi, galeta gibi).
• Öğle yemeğinde ana yemeğin yanında garnitür olarak verilen kızarmış patates, püre, pilav, makama, börek gibi besinlerin yarısını tüketin. Masa başında hareketsiz kaldığınızı unutmayın. Mönünüzde varsa mutlaka çorba, zeytinyağlı sebze, salata, yoğurt gibi yardımcı yiyecekleri tüketin. Beyaz ekmek yerine kepekli veya tam buğday ekmeği yiyebilirsiniz.
• Seçme imkanı varsa, mönüden en düşük kalorili olan seçenekleri tercih edin.
• Tatlı yerine meyve veya sütlü tatlıları tercih edin. Tatlıyı yemekten hemen sonra değil, ara öğün olarak öğleden sonra tercih edin.
• Masanızda sürahi veya su şişesi bulundurun ve küçük bardaklarla sık sık su için. Çay ve kahvenin dışında toplamda 6-8 bardak su içmeye özen gösterin.
• Çay ve kahve tüketimini sınırlayın. Yoğunluğunu ve tükettiğiniz şeker miktarını azaltın.
• Çekmecelerinizde sağlıksız abur cuburlar bulundurmayın.
• Toplantı ortamına müdahale etme imkanınız varsa, taze veya kuru meyve, diyet bisküvi, galeta ya da tuzlu kurabiye gibi sağlıklı atıştırmalıklar ikram edilmesini önerin.
• Bir egzersiz danışmanından ofis ortamında yapabileceğiniz egzersizleri öğrenin.
• Asansör yerine merdiven kullanmayı tercih etin.
Cosmopolitan