Karısıyla Seks Yapmayan Erkek Kusurlu Mudur?
"Son günlerde medyada yankı bulan bir habere göre Yargıtay, bir boşanma davasında eşiyle cinsel ilişki yaşamayan kocanın "tam kusurlu" olduğuna hükmetti. Sonraki davalarda emsal olma niteliği taşıyan bu karar tartışmalara konu oldu. Tartışma yaratan bu kararın psikolojik yönlerini Cinsel Terapist Cem Keçe'ye, hukuksal boyutunu ise Avukat Emek Özbek'e sorduk."
Erkekler cinsel isteksizlik yaşayabilir mi?
"Evliliklerde cinsel isteksizlik ve seksten kaçınma genellikle kadınlara atfedilen bir durumdur ama erkekler de cinsel isteksizlik sorunu yaşayabilir" diyen Cinsel Terapist Cem Keçe, "Ancak “Erkeklerin her zaman ve her koşulda cinselliğe hazır olduğu” şeklindeki yanlış inanış nedeniyle, karısıyla seks yapmak istemeyen bir erkeğin aldatıyor olduğu ya da artık karısını istemiyor olduğu düşünülür. Oysa cinsel istek karmaşık bir olgudur ve hem bireysel faktörler hem de eşler arasındaki sorunlar cinsel isteği olumsuz etkileyebilir" dedi.
Erkeklerde cinsel isteksizliğin nedenleri
Cinsel isteksizlik, cinsel içerikli düşüncelerin ya da fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin, sürekli ya da yineleyici olarak az olması ya da olmamasıdır. Erkeklerde cinsel isteğin azalmasında fiziksel, psikolojik ve ilişki kaynaklı birçok faktör rol oynar. Bir erkeğin karısıyla seks yapmak istememesi, bazen tek bir faktöre bağlı olabileceği gibi, aşağıdaki birden çok faktörün birbiriyle etkileşiminden de kaynaklanabilir. Keçe, cinsel isteksizliğin nedenleri şöyle sıralıyor:
1. Fiziksel nedenler: Erkeklerde, kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı, vitamin eksikliği, kansızlık, testosteronda azalma ve diğer hormonal bozukluklar, çeşitli cerrahi operasyonlar ve travmalar, peyroni hastalığı gibi hastalıkların neden olduğu cinsel organ anomalileri, nörolojik sorunlar ve yaş faktörü cinsel isteksizliğe yol açan fiziksel nedenlerin başında gelir.
2. Psikolojik nedenler: Olumsuz beden algısıyla ilgili kaygılar, anksiyete, depresyon, cinsel travmalar erkeğin cinsel isteğini olumsuz etkileyen psikolojik faktörlerdir.
3. İlişki memnuniyetsizliği: Eşler arasındaki ilişki sorunları genellikle yatak odasına da yansır. Güç mücadeleleri, kızgınlıklar, çatışmalar, gerginlikler ve hayal kırıklıkları cinsel isteksizliğe yol açabilir.
4. Kontrol edilemeyen öfke: Öfkenin yoğun olduğu, bu nedenle de fikirlerin doğrudan ifade edilemediği zamanlarda eşlerden birinin diğerini cinsel ilişkiden mahrum ederek cezalandırmak ya da intikam almak istemesi sık karşılaşılan bir durumdur. Bu gibi durumlarda açık olunmalı ve konuşulmalıdır. Çünkü öfkeyi bastırmak, şehvetin ve cinsel isteğin de baskılanmasına yol açabilir.
5. Artan stres: Zor yaşam koşulları, işle ilgili sıkıntılar ya da maddi sorunların yarattığı stres cinsel isteği azaltabilir.
6. Performans anksiyetesi: Erkekler eşlerini cinsel olarak tatmin etmek konusunda baskı hissedebilirler. Bu nedenle sertleşememekten, cinsel ilişki boyunca sertliğini devam ettirememekten ya da erken boşalmaktan endişelenerek eşini tatmin edememe ve başaramama korkusu yaşayabilirler. Bu korku da seksten kaçınmalarına neden olur.
7. Penis boyu takıntısı: Erkekliğin göstergesi olarak kabul edilen penisin erkeğin özgüveni üzerinde doğrudan bir etkisi vardır. Penisinin küçük olduğunu düşünen ve bunu takıntı haline getiren erkeklerin cinsel özgüveni düşüktür. Erkeğin kendisini cinsel olarak yeterli ve güçlü hissetmesine neden olan penis boyu takıntısı cinsel isteğin azalmasına yol açar.
8. Cinsel işlev bozuklukları: Erken boşalma, geç boşalma, sertleşme bozuklukları erkekte cinsel isteksizliğe neden olabilir.
9. Eğitim eksikliği: Cinsellikle ilgili bilgilerin eksik olması, partnerlerin birbirlerinin ve kendilerinin organlarını tanıyabilmelerini büyük ölçüde kısıtlar. Hatta birçok erkek, kadının boşalıp boşalmadığını bile fark edemez. Bu nedenle, seks sırasında çiftlerin hazları yarım kalır, cinsel ilişkileri zamanla monotonlaştığı için çift birbiriyle seks yapmak istemez duruma gelebilir.
10. Ten uyuşmazlığı: Sosyal alanlarda birbirine uyum sağlayabilen ve ortak paylaşımları olan bazı çiftler cinsel anlamda uyumlu olmayabilirler. Bu çiftlerin ihtiyaçları, istekleri, beklenti ve cinsel fantezileri birbirinden çok farklıdır. Ten uyuşmazlığı nedeniyle bir türlü doyumlu bir cinsellik yaşayamazlar, zamanla birbirlerinden uzaklaşırlar.
Cinsel isteksizlik tedavi edilebilir
Cinsellik sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdır. Cinsel isteksizlik kadın-erkek ilişkilerindeki en önemli sorunlardan biridir ve bir hastalık değil, kesin olarak tedavi edilebilen bir cinsel işlev bozukluğudur. Cinsel isteksizlik sorununun ortadan kaldırılması hem kişinin kendisinin hem de eşinin mutluluğu ve yaşam kalitesinin arttırılması açısından büyük önem taşır. Ancak cinsel isteksizlik birden ortaya çıkmaz, aşamalı bir süreç olarak zaman içinde gelişir. Bu nedenle çözümü de çok yönlü bir cinsel terapi sürecini gerektirir. Cinsel isteksizliğin kaynağında çiftin ilişkisiyle ilgili sorunlar varsa cinsel terapi ile birlikte alınacak çift terapisine de ihtiyaç olacaktır.
Gelelim konunun hukuki boyutuna...
"Evlilikte cinsel birliktelik önemlidir. Evliliğin temelidir" diyen Avukat Emel Özbek, "Yargıtay’ın yerleşmiş kararlarına göre; karı-kocanın cinsel ilişkiye girmelerinde anatomik bir engellerinin bulunmaması halinde, cinsel ilişkiyi sağlama görevi kocaya ait bir görevdir ve eğer bu sağlanamıyorsa da kusur kocadadır demektedir.
Evlenmeden evvel kadının birlikte olması Türk Örf Adet geleneklerince uygun görülmediğinden kocasıyla evlilik öncesi beraber olamadığı için evlenmeden önce cinsellik yaşaması engellenen kadının evlilik sürecinde de sürekli cinselliğe hazır konumda var sayılması da tartışmalıdır.
Cinsel birliktelik yaşanmıyorsa erkek kusurludur diyerek erkeği günah keçisi kadını da evlilikte her an ve daima cinselliğe hazır konumda bekleyen kişi yerine koymanın da doğru olmadığı kanaatindeyim" ifadelerine yer verdi.
Yargıtay cinsel birliktelik yoksa bu durumu boşanma sebebi saymaktadır. Evlilikte her konuda olduğu gibi birlikte hareket etmeli ve birlikte karar almak gerekir. Cinsellikte bu kararlardan biridir.
Yargıtay "Cinsel ilişki yoksa koca kusurlu" dedi
Yargıtay’ın bir boşanma davası ile ilgili olarak; "…Kadında, cinsel ilişkiye engel olacak fizyolojik ve psikolojik bir rahatsızlık saptanmamıştır. Cinsel ilişkiden kaçınanın kadın olduğuna ilişkin bir delil de mevcut değildir. Her iki tarafın da, cinsel ilişki kurmalarına yönelik fiziksel engellerinin bulunmaması halinde, cinsel ilişkiyi sağlayamayan erkeğin tam kusurlu olduğu kabul edilmelidir.” Şeklinde karar vererek, tarafların cinsel ilişki yapılamamasında “eşit kusurlu” oldukları yönündeki yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Özbek, "Elbette ki Yargıtay’ın bu kararı sadece o dosya ile ilgili bağlayıcı nitelikte olup, benzer her dava için emsal oluşturma niteliği yoktur. Her dosyanın sebepleri kendi koşullarında değerlendirilecektir" diyor ve ekliyor, "Ancak yine de bakış açısı yönünden, evlilikte cinsel ilişki müştereken yapılan bir fiil değilmiş gibi, tarafların her ikisinde de sağlık yönünden bir engel veya kaçınma olmadığı veya ispatlanamadığı zamanlarda “cinsel ilişki sağlama görevinin mutlak şekilde erkeğe yüklenmesi" son derece tartışmalı bir karardır.
Nitekim, bu tür kararların yanlış yorumlanarak cinsel ilişkinin sadece erkeğe yüklenen bir 'görev' olarak telaki edilmesi durumunda, görevin bir hakkın icrasını veya zor kullanma 'yetkisini' de beraberinde getireceği gibi toplumda yanlış algılara yol açabilecektir. Örneğin kadının kendine göre haklı bir sebeple cinsel ilişki kurmaktan kaçınması halinde dahi kocanın 'bu benim görevim' diyerek kadına karşı güç kullanmasının yolu açılmamalıdır.
Bu bağlamda, Yargıtay’ın cinsel ilişkiyi bir görev olarak sadece erkeğe yüklenmesi yönündeki kararının emsal ve adil bir karar teşkil etmediği kanaatindeyim. Evliliğin amaçları arasında sadece cinsel duyguların tatmini olmadığı gibi bu konuda tek bir taraf da görevli sayılamaz. Her tür konuda ortak karar alma, birlikte karar verme ve sorumluluk vardır. Cinsellik yaşanamamasının kaynağı ve nedeni öncelikle sorgulanmalı ve gösterilen bu neden haklı değilse o zaman kusurlu tarafa karar verilmelidir. Yoksa peşinen bir tarafı suçlamak dayanaksız ve haksızdır."