Güncelleme Tarihi:
Çiçekler böcekler hep etraftaydı ama biz erkeklerin pantolonu, ceketi, şortu, tişörtü derken bunları unuttuk. Şımarık ama soğuk bir dönemi geride bıraktık. Kim bilir neler yaşandı? Ceketini giydiğinizi gören erkek arkadaşınız ömür boyu ona yapışmak istediğiniz kanaatine vardı... Tişörtünü elbise yapıp da esnettiğiniz için size bağırdı. Dolabından yürüyenlerin sonu gelmeyeceğine inanıp gün geldi, sizi eve almadı. Belki bazılarınızın hoşuna gitti bu. Aldığınız her kıyafetle onu
kendinize daha çok bağladığınızı hissettirdi. Bilmiyorum. Belki de tüm bunlar sizin için hep bir hayal olarak kaldı. Mağazalar burada işe yaradı. Kimsenin bağlanma hezeyanlarını çekmeden erkek arkadaş kıyafetleri aldınız. Başınız da ağrımadı.
Hepsinin sonu geldi sevgili okuyucu. Bitti işte. Çabuk, ondan aldığınız ne varsa hepsini geri verin erkek arkadaşınıza! Bundan sonraki göreviniz, başınızdan ayakucunuza kadar feminen olmaya çalışmak. Edgy, cool, sert, rock olan ne varsa, yok olsun hayatınızdan. Okşayan kumaşlar, korkutmayan siluetler gelsin. Siyahtan vazgeçsin artık stiliniz. Pembeyle buluşsun. Çiçek toplasın. Ya da güneş toplasın. Havayı derin derin koklasın.
Yeni sezonun feminen ürünlerini görmek için tıklayın!
NE OLDU?
Ekonomik kriz oldu. Onun öncesinde Bush gitti. Onun güç üzerine kurulu "uluslararası ilişki" dünyası sözüm ona bitti. Obama geldi. Bir güneş gibi doğdu. Ama yalnızca bazı yerlere. Irak'taki askerler hala çekilmedi. Afganistan'daki asker sayısı artırıldı. Oscar ödülü bile The Hurt Locker'ın ödül sonrası da gayet militarist bir teşekkür konuşması yapan yönetmeni Kathryn Bigelow'a verildi. E, değişen ne şimdi? Hiçbir şeyin değişmemesi de, değişiyormuş gibi görünmesi herhalde.
Olumlu olmak adına ne yapıldı ya da ne yaşandı dünyada bilmiyorum ama dünya trendlerle döndüğünden, onlarla dönüyorum. Daha adil bir düzen gelmedi. Niye pespembe giyinmek zorundayım ki? Çiftlik kızı olmak için de hiçbir nedenim yok. Taşra hayatından hiç haz etmem ki. Küçük kedicik topuklu ayakkabıları giymeye de niyetim yok zaten. Hiç o kadar yere yakın olmayı istemedim ki!
Maskülen olmayı da sevmemiştim aslında. O kocaman giysilerin içinde kaç kez boğulma tehlikesi geçirdim. Ben hep beni saran bir siluetin peşindeyim. Daha iddialı bir şeylerin. Erkek arkadaşımın elbiselerinin arkasına ya da içine saklanmayı bir türlü kabullenemedim.
Yeni sezonun feminen ürünlerini görmek için tıklayın!
ACIKLI AMA FEMİNEN
Ama onların bana bahşettiği gücü sevdim. "Yeni feminen" pek bir güçsüz görünüyor çünkü. Olsun, gücün garantisi Yves Saint Laurent bir parça minimalize olmuş ama olsun, her zamanki heybetiyle karşımda duruyor işte. Ama onun gibi kalan, yalnızca birkaç marka. Feminen dünyada bir parça da güç olmalı. Güç dengeleri bu denli bozulmamalı. Bu "utangaç genç kız feminen halleri" pek bir acıklı. Utanamam, çekmemem. Bunlarla yeterince zaman kaybetmedik mi? Aynı şeyleri bir daha tekrar edemem.
Sportif Amerikan görüntüsü var bir de. Amerikan olan çoğu şeye alerjim olduğunu bile bile. Spor ayakkabıların, koşucu kıyafetlerin hepsi, kendimizi aksiyona verelim de biraz daha unutalım diye. Spor yapmak ya da spor kıyafetler giymek daha sağlıklı yapar mı bedenimizi? Belki. Ama ya beynimizi, benliğimizi? "Çok fazla acı" var diyerek Boğaz Köprüsü'nden atlayan genç bir kadın olmaktan kurtarır mı bizi? O kıyafetleri giyip köprüyü yürüyerek geçmekte karar kılsak, başarabilir miyiz bunu? Acılar aşağıya çeker mi yoksa bizi?
Bir başarabilsek o köprüyü geçmeyi! Geçersek, üzerimizde ne var ne yok çıkarırız. Kareli bir şeyler giyerek ebedi piknik pozisyonunu alırız. Kim bilir belki çok mutlu olmayı başarırız.
Kanaviçe işlemeye, dikiş dikmeye, yemek pişirmeye başlarız. O sofra bezinin vaat ettiği hayata kapılıp gideriz. Kadın oluruz. Şansımız varsa yine ve yeniden bir erkek buluruz.
Yeni sezonun feminen ürünlerini görmek için tıklayın!
Elle