Güncelleme Tarihi:
Kanser Savaşçıları Derneği, kanser tanısı konulan hastaların tedavi sürecinde yaşadığı sorunların üstesinden gelmeye yardımcı olmak amacıyla 2015 yılında kuruldu. Derneğin ismi, iki yıl önce başlatılan “Saçım Saçın Olsun” projesiyle yurtdışında da duyuldu. 3 bini aşkın kişinin, uzunluğu 9 kilometreyi bulan saç bağışıyla, bugüne kadar 1000'e yakın kanser hastasına peruk hediye edildi.
Kanser Savaşçıları Derneği Başkanı Aslı Ortakmaç, derneğin kuruluş amacını ve “Saçım Saçın Olsun” projesini Hürriyet’e anlattı.
Kanser savaşçıları kimlerdir? Nasıl dernekleştiler?
Sağlık haberleri yaparken Türkiye’deki hastaların, hastalığın sosyo-psikolojik kısmında kendilerini yalnız hissettiklerini gözlemliyordum. Prof. Dr. Mustafa Çetiner de hastalarından hep “Bunu daha önce deneyimleyen var mı?”, “Hastalığımla ilgili bir destek grubuna katılabilir miyim?” yakınmaları işitiyormuş. Bu konuda neler yapabiliriz diye araştırırken yollarımız kesişti. Başta bir sivil inisiyatif olarak çalışmalara başladık, 2012 yılında yalnızca bir Facebook sayfasıydık. Ancak bu süreçte kanser tanısı konulanlarla yakınlarının ihtiyaçlarını fark ettik ve daha fazlasını yapabilmek için 2015 yılında dernekleşmeye karar verdik.
Saç bağışı projesi nasıl ortaya çıktı? Ne zaman başladı, ilk bağışçı kim?
İki yıl önce derneğimizin üyesi de olan bir öğretmenimizin öğrencisine lösemi tanısı konuldu. Öğretmenimiz, tedavi sürecinde öğrencisine destek olmak için saçlarını kestirerek peruk yapılmasını istedi ve bize bağışladı. Biz de kuaförlerimiz Servet Çevik ve Cenk Özcan’a danıştık; onlar da hiç düşünmeden “Hadi yapalım” dedi. Böylece şu an yüzlerce kanser hastasına peruk gönderdiğimiz projenin temelini atmış olduk. Başta 20-30 olan kuaför desteği Artistik Kuaförler Derneği işbirliğiyle 200’e yaklaştı ve ülkemizin her köşesine yayıldı.
ERKEKLER DE BAĞIŞLAYABİLİYOR
Projeye nasıl bağış yapılıyor?
Saç bağışlamak isteyen kişiler, açıcıyla yıpratılmamış saçlarını en az 30 santimetre, mutlaka kuru ve örülmüş ya da iyice toplanmış olarak kestirdikleri takdirde derneğimize bağışlayabiliyor. Kuaförlerimiz saçlarını bağışlamak isteyen kişilerden randevu almalarını rica ediyor ve herhangi bir ücret talep etmeden kesim işlemini gerçekleştiriyor.
Erkek bağışçılarınız var mı?
Tabi ki.. Yüzlerce erkek bağışçımız da var. Bağış için tüm kriterler aynı. Yalnızca çok kabaran, kıvırcık saçları kabul edemiyoruz. Saçta kına ya da boya problem değil. Açıcı olmasın yeter.
Bağışçı saçının kime gittiğini öğrenebiliyor mu? Hastalar perukları nasıl seçiyor?
Ne yazık ki bu mümkün değil. Bir peruk için hacmine göre 3-4 bağışçının saçı birleştirilebiliyor. Zaten bunu etik olarak da uygun bulmuyoruz. Bu bir gönüllülük işi. Bir savaşçımızın böyle zorlu bir süreçte bir başkasına da minnet duymasına neden olacak ortam oluşturmayı hiç istemeyiz. Ayrıca saçlar toplu halde perukçuya gittiğinden kimin saçı olduğunu takip etmemiz mümkün olmuyor. Peruk talebinde bulunan kişiler hazır peruklar içinden seçim yapmıyor. Bize ulaştıklarında iletişim bilgileriyle birlikte nasıl bir peruk istediklerini de tarif ediyorlar ve perukçumuz bu doğrultuda üretim yapıyor.
Perukların hazırlanma maliyetini nasıl karşılıyorsunuz?
Bu projede Cengiz Peruk çok ciddi destek sağlıyor. Perukçumuza yalnızca kullandığı malzemeler için küçük bir ücret ödüyoruz. Peruk ucuza yapılıyor ama yine de kargosu, iletişimi, maliyeti eklenince dernek açısından ciddi bir bütçe kalemi halini alıyor. Bu yıla kadar gönderdiğimiz peruk sayısı 200-250 idi. Projenin bilinirliği son dönemde arttı. Yakında 1000. peruğumuzu teslim edeceğiz. Bu döneme kadar bireysel bağışlar ve kısa süreli kurumsal desteklerle projeyi yürüttük ancak bu yıl içinde iki senede ürettiğimizin 3-4 katı bir taleple karşılaşınca artık zorlanmaya başladık açıkçası. Bu kadar beğenilen, takdir edilen bir proje için ne yazık ki uzun süreli bir sponsor, kurumsal destek bulamadık. Gerek maliyet artışı, gerekse elimizdeki saç stoğunu en iyi şekilde değerlendirmek istediğimiz için saç bağışı almaya bir süre ara verdik. Şu anki çalışmalarımız mali desteğin bulunması yönünde. Ayrıca projemizin sağlıklı ve daha yaygın şekilde büyümesi ve devam etmesi için de yeni yol arkadaşları arıyoruz.
Peruk hediye ettiğiniz hastalardan ne gibi tepkiler aldınız?
Kemoterapi nedeniyle yaşanan saç kaybını bazı savaşçılar biraz daha güçlü karşılasa da bu süreç genelde tedavideki en zor kısım gibi görünüyor. ‘Kanser olduğumu saçlarımı kaybedince anladım’ diyen kanser savaşçıları oluyor. Peruk hediye ettiğimiz savaşçılarımız günlük yaşantılarına daha kolay dönüyor.
Saçım Saçın Olsun dışında farklı projeleriniz var mı?
En çok bu projeyle tanınıyor olsak da başka birçok projemiz var. Mesela, “İyi Bak Kendine” projemizde, kanser tanısı alan 8-10 kadınla bir araya gelerek cilt/saç bakımı, makyaj, beslenme, nefes terapisi, yoga, psikolojik destek ve fizik tedavi alanında çalışmalar yapıyoruz. Çocuk kanserleri, uzun süre hastanede kalmayı gerektiriyor. Bu süreçte çocukların tedavi ortamlarının kalitesi büyük önem arz ediyor. “Oyun Odaları” projemizde ise çocuk onkoloji servislerinde oyun odaları yaparak ya da yenileyerek çocukların tedavileri boyunca hastalıktan uzaklaşarak sosyalleşmelerini ve oyun ihtiyaçlarını karşılamalarını hedefliyoruz. Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği (TSRM) ile birlikte kanserli bireylerin üreme tedavileri konusunda bilinçlendirilmeleri için işbirliği yaptık.
Perukla yeniden doğdum
Nurten Karakuş “Saçım Saçın Olsun” projesiyle hayatı değişenlerden. Üç çocuk annesi Karakuş altı ay önce eşi Habip Karakuş’u kanserden kaybetmiş. Eşinin vefatından bir ay sonra memesinde bir kitleye rastlanıyor. Yaklaşık 7 aydır kemoterapi görüyor. Karakuş yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Tedavimin ilk döneminde saçlarım ve kaşlarım dökülmeye başladı. Kendimi en kötü hissettiğim anlardır. Sabah kalktığımda çocuklarım, saçlarımın döküldüğünü görmesin diye yastığımdaki saçları topluyordum. İnsanlardan da yavaş yavaş uzaklaşmaya başlamıştım. Hastalığımla ilgili tedavi yöntemlerini araştırırken “Saçım Saçın Olsun” projesine rastladım. Kanser Savaşçıları Derneği’ne elektronik postayla ulaştım. Bir gün sonra bana dönüş yaptılar. 40 gün sonra peruğum elimdeydi. Onu taktığımda yeniden doğmuş gibi oldum. ”
Röportaj: Özge Yavuz