Güncelleme Tarihi:
Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Serpil Aytaç, işsizliğin yol açtığı psikolojik problemlere dikkat çekerek, 'İşsiz kalan birey, kendi kimliğini, sosyal konumunun ve kişiliğinin gelişmesinde çok önemli rol oynayan bir faktörden yoksun kalmanın boşluğunu yaşayarak öz güvenini yitirebilmektedir. İşsizlik, bireyde karamsarlık, çaresizlik, yaşama küskünlük gibi duygulara yol açmakta, bireyi pasifliğe itmekte, depresyona ortam hazırlamakta, böylece kendisine karşı saygınlığını yitirmesine neden olabilmektedir' dedi. Prof. Dr. Serpil Aytaç, yaptığı açıklamada, günümüzde işsizlik sorununun, ülkelerin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeylerine bağlı olarak farklılık gösterse de, tüm ülkelerin bir numaralı problemi olmaya devam ettiğini bildirdi. İşsizliği, 'Bir kişinin, çalışmak istemesine ve bu yönde çaba sarf etmesine ve her türlü ücret haddini kabul etmesine rağmen bir iş bulamaması durumu' olarak açıklayan Prof. Aytaç, 'Birey için mevcut işini kaybetmek, ekonomik anlamda geçim kaynağına bağlı olarak yaşam standartlarının düşmesi anlamına gelir. Kuşkusuz ekonomik olarak açacağı sorunlar çok önemlidir. Sorunun önemli boyutunu ise, 'kişinin işini kaybetmesinin verdiği fiziki ve ruhi değişiklikler, kişilerde doğurduğu korku, fiziki ve ruhi sağlığın bozulması ve toplumun değer yargılarının yitirilerek ortaya çıkan ümitsizlik' oluşturmaktadır" diye konuştu. Prof. Dr. Serpil Aytaç, insanın bir işe sahip olması ve çalışması karşılığı maddi ve manevi anlamda doyum sağlamasının, en temel ihtiyaçlar arasında yer aldığını vurgulayarak, "İhtiyacın karşılanmaması durumunda organizma, hayal kırıklığı ve çatışma içine girer. Engellenme sonucu gerilim, stres ve saldırgan davranışlar ortaya çıkar ve kaygı meydana gelir. Kaygı, güdülerin tatmin edilmeme korkusundan doğar. Rahatsız edici, kaçınılmaz bir durumdur, gerilimi arttırır" dedi. Yapılan araştırmaların, işsizliğin, erkeklerde kadınlara oranla çok daha derin boyutlarda psikolojik rahatsızlıklara yol açtığını gösterdiğini belirten Prof. Dr. Aytaç, "Erkeklerin, kendilerini, evlerini geçindirmekten birinci derece sorumlu görmesi, çok daha derin psikolojik sorunlarla karşılaşmasına neden olmaktadır. Toplumda kadının, ailenin gelirine katkıda bulunmak amacıyla çalışması, bir ölçüde, eşi çalışan bireylerin bu durumdan olumsuz etkilenmesini azaltsa bile, sonuçta hem kadın hem de erkek işsizliği, kişinin çevresiyle yaşadığı ilişkileri olumsuz etkilemekte, kişi kendini acz içinde hissetmekte, kendine olan güvenini yitirmekte, kişilik özellikleri de yatkınsa suça yönelik ve saldırgan davranışlar, hatta intihar eğilimi gösterebilmektedir" diye konuştu. Prof. Dr. Serpil Aytaç, işsiz sayısı çok olan toplumlarda yaşayanların karamsar ve gelecekle ilgili kaygılarının ön plana çıktığını ve ülkesine, devlete karşı güvenlerinin sarsıldığını ifade ederek, "Bu durum, yoğun öfke duygusu beraberinde her an patlamaya hazır bir kesimi ortaya çıkarmaktadır" dedi. İşten çıkarılan kişilerin uzunca süre yeni iş bulamadıkları için hiç bir yerde çalışmamasının da bir takım sorunları beraberinde getirdiğini kaydeden Prof.Dr.Aytaç, "Öncelikle kişilerin çalışma alışkanlıkları kaybolmakta, işten çıkarılanlar, iş hayatının sıkıcılığına ve iş şartlarındaki disipline geri dönmekte zorlanmaktadırlar" diye konuştu. Prof. Dr. Serpil Aytaç, verimliliğinin en önemli çağında, genç yaştakilerin işlerini kaybetmesiyle kötüleşen şartlar sonucu kişilerin zihin sağlığının da bozulduğunu, genç işgücünde daha çok çevreye karşı itaatsizlik ve davranış bozuklukları görüldüğünü vurgulayarak, "İşsiz kalan birey, kendi kimliğini, sosyal konumunun ve kişiliğin gelişmesinde çok önemli rol oynayan bir faktörden yoksun kalmanın boşluğunu yaşayarak, kendisine olan özsaygısını yitirebilmektedir. İşsizlik, bireyde karamsarlık, çaresizlik, yaşama küskünlük gibi duygulara yol açmakta, bireyi pasifliğe itmekte, depresyona ortam hazırlamakta, böylece kişinin kendisine karşı saygınlığını yitirmesine neden olabilmektedir. İşsizlik, ailedeki dengeleri bozan en önemli unsur olarak baş göstermekte, ailede sahip olunan belirleyici rolün dayanaklarından yoksun olma anlamına gelmektedir. İşsiz kalma, aynı zamanda işyerindeki arkadaşlardan ayrılma, böylece toplumsal rolün kaybolmasına yol açmaktadır" dedi. Prof. Dr. Aytaç, iş kaybının veya işsiz olmanın tek kötü yanının, ekonomik kaynakların azalması değil, aynı zamanda statü ve güç kaybı, sosyal temasın azalması, kollektif bir amacın parçası olamama duygusu, düzenli aktivitelere katılamama gibi sosyal ve psikolojik olgular olduğunu da bildirdi. Bu süreci atlatmak için gerekli olan en önemli şeyin, insanın kendini, benzeri düşünce ve duygu bozukluklarından uzak tutması olduğunu belirten Prof. Dr. Serpil Aytaç, "Bunun en iyi yollarından biri de günlük hayatlarını belli ve iş hayatındakine benzer düzen içinde sürdürmeleridir. Eğer yeni bir iş arayışındaysalar, bu işi düzenli ve profesyonel bir şekilde yürütmelidirler. Eğer bir süre iş arayışında bulunmayacaklarsa, kendilerine düzenli şekilde yapabilecekleri aktiviteler, hobiler bulmalarında, severek yaptıkları işleri belli sistem içinde yapmalarında fayda vardır. Kendilerine bir hedef veya hedefler belirlerler ise, kısa vadede gerçekleştirebilecekleri amaçlar sayesinde kendilerini boşluğa düşmekten kurtaracaklardır. Aksi takdirde kişinin içine girdiği bu kötü ruh hali ile yaptığı yanlış davranışlar olumsuz duygulara yol açarken, bu kısır döngü gittikçe artacaktır" diye konuştu.