Güncelleme Tarihi:
İntermittent Fasting (Aralıklı Oruç Diyeti) nedir?
Oruç diyeti, bilinen adıyla ‘intermittent fasting’ dünyada ve Türkiye’de giderek tercih edilen bir zayıflama yöntemi olarak karşımıza çıkıyor. Twitter CEO’u Jack Dorsey’in önermesiyle giderek daha geniş kitlelere ulaşan oruç diyetinde, 18, 20 veya 24 saatte bir öğün tüketiliyor. Su, şekersiz ve kafeinsiz içeceklerin tüketilebildiği oruç diyeti, kısa süre içerisinde hızlı kilo kaybına neden oluyor. Ancak bu diyetin insan sağlığına bazı zararları olabiliyor.
İntermittent Fasting diyetinin zararları neler?
Araştırmalar aralıklı açlığın kilo kaybı için etkili bir strateji olabileceğini göstermektedir. Fakat bu etkilerin büyük olasılıkla hafta boyunca düşük enerji alımının bir sonucu olduğu değerlendirilmektedir. Ayrıca, uygun şekilde yönetilmeyen aralıklı açlık uygulamaları yaşa, sağlığa ve yaşam tarzına bağlı olarak olumsuz yan etkilere yol açabilir. Örneğin, belirli günler yetersiz enerji alımı konsantrasyonda azalmaya, ruh halinin olumsuz etkilenmesine ve yorgunluğa yol açabilir.
Bilim adamlarının konuştuğu bir diğer konu ise açlık diyetlerinin ağırlık kaybına yardımcı olabilmesine rağmen, insülinin (kan şekerini düşüren hormon) etkilerini azaltabildiğini ve diyabet riskinin artmasına neden olabileceğini öne sürmüşlerdir. Araştırmacılar, ağırlık kaybına rağmen, aralıklı açlık diyetlerinin diyabet ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini, normal sağlıklı bireylerde insülin işlevini bozabileceğini ve pankreasa zarar verebileceğini söylemektedirler.
INTERMITTENT FASTING İLE NASIL KİLO VERİLİR?
Açlık, yıkıcı bir etki bırakabilir
Açlık ilk olarak besinin tamamen emilmesi durumunda yani 3-4 saat ya da en fazla 7-8 saat sonra yiyeceğin türüne ve büyüklüğüne bağlı olarak ortaya çıkar. Vücut ilk enerji kaynağı olarak glikoz- glikojen olarak adlandırılan karbonhidratları kullanır. Açlığın erken safhasında karaciğerdeki glikojen depoları kullanılmaya başlar ve dolaşıma glikoz salınır. Karaciğer, yaklaşık 100 gram glikojen depolar. Açlık devam ederse bu depolar biter karaciğer glikojen dışında başka kaynaklardan (amino asitler gibi) glikoz üretmeye başlar. Açlık daha da uzun sürerse glikozun kullanımı azalır ve enerji için yağların kullanımı artar.
Açlığın en önemli yanıtı yağ dokusundaki ‘trigliserit’ depolarının bozulmasıdır. Böylece plazmada yağ asidi miktarı önemli ölçüde artar ve kaslar enerji olarak yağ asitlerini kullanır. Bu istenilmeyen bir olaydır çünkü yağların enerji olarak kullanılması sonucunda ‘keton cisimcikleri’ olarak adlandırılan istenilmeyen maddeler ortaya çıkar ve bu da vücut dengesini olumsuz yönde etkiler. Aynı zamanda kanda yağ asitlerinin artması sonucunda dolaşıma daha fazla yağ katılır ve bu da Kardiyovasküler (kalp-damar) hastalıklar için bir risk oluşturmaktadır. Sonunda yağ depolarının tamamen boşaldığı ve enerji kaynağının yalnızca proteinlerden sağlandığı bir durum ortaya çıkar. Bu durumda hücresel işlevler sürdürülemez ve kas kayıpları ciddi anlamda başlar.
Sağlıklı diyet nasıl olmalı?
Sağlık diyet ‘ulaşılabilir, uygulanabilir ve sürdürülebilir’ olmalı. Her beslenme programı bireye özgüdür ve kişinin yaşına, hastalık duruma, yaşam tarzına, sosyo-ekonomik durumuna gibi etkenlerle farklılıklar gösterir. Bu nedenle tek bir beslenme tarzını en sağlıklı olarak değerlendirmemiz yanlış olacaktır. En sağlıklı beslenme şekli kişinin bir diyetisyenle birlikte belirlediği program olacaktır.
Herhangi bir kronik rahatsızlığı olmayan, sağlıklı bir birey için sağlık beslenme; öğün atlamamak, doymuş yağ içeriği yüksek besinler tüketmemek, sebze ve meyve tüketimini günlük 4-5 porsiyon olacak şekilde tüketmek, rafine şeker olarak adlandırılan basit karbonhidratlardan uzak durarak, karmaşık karbonhidrat gurubu dediğimiz tam buğday, çavdar, yulaf, kepek tüketimine daha fazla yer vermek ki bu günlük lif alımımız için de oldukça önemli, süt yoğurt gurubunda 2-3 porsiyon ve et gurubundan da derisiz, yağsız olacak şekilde günlük 1-2 porsiyon şeklinde tüketmek yeterli ve dengeli bir beslenme şeklinde olmalıdır.