Hüzün mevsimine yaklaşırken...
"Kendimize en az özen gösterdiğimiz mevsimlerden biridir sonbahar..."
İçimize çöken yorgunluk, sarı yaprakların oluşturduğu eşsiz görüntüye rağmen yaşadığımız isteksizlik ve halsizlik sonbaharın üzerimizdeki en belirgin belirtileri olur. Bağışıklık sistemimizin alarm vermeye başlaması da soğuk algınlıklarının ve erken nezlenin habercisi olabilir. Bu mevsimde de beslenmemize özen göstermek ve sağlıklı beslenmeye devam etmek kurtarıcımız olacaktır.
Sonbahar kilo almaya da elveriş kazandığımız bir mevsimdir. Üzerimizdeki halsizlik ve isteksizlik aşırı yeme atakları ile son bulur. İçimizden hareket etmek bile gelmiyorsa kışa yeni kilolarla merhaba demek işten bile değildir. Paltoların altına fazla kiloları saklamamak için sonbahar boyunca yediklerimize dikkat etmemiz gerekir. Öğün atlamadan az ve sık beslenmeye sonbaharda da dikkat etmeli ve yağlı şekerli besinler yerine, uzun süre tok tutma özelliğine sahip posalı besinler olan tam tahıl ürünlerine, sebze ve meyvelere yönelmeliyiz. İçinizdeki hareket etmeme isteğini zorlayarak yapmaya başlayacağınız yarım saatlik yürüyüşler 2–3 gün içerisinde alışkanlık halini alarak, hem mutluluğunuzu perçinler hem de kilo kontrolünde başarılı olmanızı sağlar.
Sonbahar hüznünü yenmek için mutluluk verici besinlere beslenme planınızda sağlıklı miktarlarda yer vermelisiniz. Magnezyum ve potasyumdan zengin muz, C vitamini deposu taze sıkılmış portakal suyu ve omega-3 zengini ceviz ara öğünlerinizde stresi yenmenize yardımcı olacaktır. Vücutta endorfin salgısı başlatan acı kırmızıbiber ve sinir sistemine içerdiği B vitaminleri ile iyi gelen tam tahıl ürünleri ise ana öğünlerinizi süsleyerek sonbaharda yaşadığınız psikolojik karmaşayı geride bırakmanızı sağlar.
Yaz mevsiminde kazandığımız ve sonbaharda yeniden kaybettiğimiz güzel bir alışkanlık da su içmektir. Soğuyan havalarla birlikte su tüketimimiz gün geçtikçe kendini içimizi ısıtan çay ve kahve gibi içeceklere bırakır. Fakat suyun yerini hiçbir içecek tutamaz. Bu nedenle günde 8–15 su bardağı su içme alışkanlığımızı mevsimlerin etkilerine maruz bırakmadan devam ettirmek gerekir. Günde 300 mg'dan daha fazla miktarda alınan kafein, vücuttan su atımını arttıracağından ötürü kafeinli içecekleri günde 4 kupayı aşmayacak miktarda tüketmeye özen göstermelisiniz.
Soğuk algınlığının kol gezdiği sonbahar mevsiminde üzerimize kalın bir şeyler giymek kadar önemli olan bir konuda, bağışıklık sistemimizi beslenme ile güçlendirmektir. Yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenen bir kişinin soğuk algınlığı veya nezleye yakalanma riskinin daha düşük olduğu bilimsel çalışmalarca da gösterilmiştir. Bağışıklık sistemimize güç kazandırmak için yapmamız gereken, vitamin ve mineral ihtiyacımızı doğal besinlerden karşılamaya çalışmak olacaktır. Hastalık yapıcı yabancı etmenlere karşı güç kazanmak için, öğünlerde dört ana besin grubu olan etlere, süt ürünlerine, tahıl ürünlerine ve sebze-meyvelere yer vermek gerekir. Bu şekilde beslenen kişinin sonbahar yorgunluğunu üzerinden atması ve hastalıklardan korunması kolay olur.
Mevsimsel değişikliklere bağlı olarak yaşanan stres, tatlı krizlerine yol açabilir. Tatlı krizlerinden korunmanın en kesin yolu kan şekerini dengede tutacak şekilde beslenmektir. Günde 3 ana 3 ara öğün şeklinde düzenlenen bir beslenme programı ve gün içerisinde 4 saatten uzun aç kalmamaya özen gösterilmesi kan şekerinin ani düşüşlerine engel olarak tatlıların çekiciliğini belirli derecede azaltır. İkinci dikkat edilmesi gereken ise karbonhidrat döngüsünden uzak durmaktır. Tatlı krizlerine yenilerek tükettiğiniz tatlıların yeni tatlı krizlerine yol açacağını unutmamanız gerekir. Sofralarda salata, sebze yemekleri, meyveler ve tam tahıl ürünlerinin yer alması da beslenme tarzının posadan zengin olmasını sağlayarak mevsimsel değişikliğe bağlı oluşabilen kabızlık sorununun ve açlık hissinin engellenmesinde etkili rol oynayacaktır.
Sağlıklı ve mutlu bir sonbahar geçirmeniz dileği ile...
Dyt. Nil Şahin Gürhan
nil@nildiyet.com
www.nildiyet.com
0 216 348 73 15