Güncelleme Tarihi:
Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLUUnutulmak ve hatırlanmak ikilemini birlikte yaşamaktır. Yaşlanmak masadan zamanında kalkmaktır. Sessizce uzaklaşmaktır. Uzatmaları oynamak ama hep yeni uzatmalar arzulamaktır. Bazen de tam tersidir yaşlanmak. Çoğalmak, var olmak, ustalaşmaktır. Hayata demir atmak, hayatı onarmaktır.'Gençlikten yaşlılığa geçiş o kadar yavaş ki, insanın kendisi bunu pek fark edemiyor' diye yazmış Andre Maurois. Ve devam etmiş: 'Sonbahar yazın yerine geçerken de, kış sonbaharın yerini alırken de farkına varamıyoruz. Yaz sonunu yoklayan sonbahar, yaprakların arka yüzünde belli belirsiz sarı lekelerle başlıyor kış yolculuğuna.' Bu aslında hayatın ortak ritmidir. Ve biz insanlar için de aynıdır: Ellili yaşlarla birlikte şakaklara filizlenen kırlar, bunlara usulca eklenen kırışıklıklar, unutkanlıklar, yorgunluklar... Hoş geldin yaşlılık! 'Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz? Ya göz çevresindeki mor halkalar' dediğinizde sonbahar tamamlanmış, kış kapınıza çoktan dayanmıştır! Henüz taptaze sandığınız sonbaharın sarı yaprakları içten içe yıpranmış, bir kasım sabahı patlayan ilk fırtınada dökülmüşlerdir. Aslında fırtına bahanedir. Sorunun kaynağı çok daha derinlerdedir. Ruhunuz ve bedeninizdedir, sizdedir.Andrea Maurois'ya göre 'insan ormanının fırtınaları' da hastalıklardır. Zindeliklerine ve belleklerine hayran olduğunuz bir büyüğünüzün, bir gencin sadece kırgınlık ya da baş ağrısı ile atlatabilecek basit bir nezleye zatüre depremi ile yakalandığına siz de şahit olmuşsunuzdur. Sonbahardan sonra karlarla fırtınalarla kış gelir. Bu siz ne yaparsanız yapın değişmez bir düzendir. Kışı önleyemezsiniz. Kış mutlaka gelecektir.KIŞI DEĞİŞTİREBİLİRSİNİZKışı önleyemezsiniz ama değiştirebilirsiniz. Onu sorunsuz ve keyifli bir mevsime çevirebilirsiniz. Soğuk ve fırtınalı kış gecelerini sıcacık yuvanızda sağlık, huzur ve mutluluk içinde geçirebilirsiniz.Tıpkı gençliğinizin o coşkulu kışları gibi...Sıcak bir koltukta kıvrılarak... Anılarınızı yazarak... Karınızla pişti, dostlarınızla tavla oynayarak. Torunlarınıza masallar anlatıp, kitap okuyarak... Nefis bir kanyağı yavaşça yudumlayıp, kulağınız hep 'o şarkı' ile çınlarken geçmişi hatırlayarak...KARARINIZI VERİNKışı şiirlerle, şarkılarla, dostlarla, torunlarla anılarla mı yoksa sorunlar ve hastalıklarla mı karşılayacaksınız?Kırlarda yürüyüp, kumlara uzanarak...Balık avlayarak, fıkra anlatarak mı...Yoksa her fırtınada oraya buraya savrulup hastalanarak mı yaşayacaksınız?Kararı siz vereceksiniz.Ya kışa iyi hazırlanacak, onu sevecek, bir huzur, keyif sürecine dönüştüreceksiniz, ya da onunla kavga edecek, direnecek, kırılacak üzüleceksiniz.İlkinde zafer sizindir. Siz galip geleceksiniz.İkincisinde ise işiniz bir hayli zor! Hiç kuşkunuz olmasın. Siz yenileceksiniz.Unutmayın seçim sizindir. Seçimi siz yapacaksınız. Kararı siz vereceksiniz.GÖLGE ÇİZGİSİ 50. YAŞTADIRSonbaharın başladığı gün hangi yaştadır. 'Gölge çizgisini' ne zaman fark ederiz? Bu sorunun 2000'li yıllar için yanıtı '50. yaş' olmalıdır. Orta yaşlara ilk adımların atıldığı, yorgunlukların, çarpıntıların, terleme ve ateş basmaların, kopmaların, uyku kaçmalarının başlangıç noktası 50. yaş virajındadır. 50. yaş önemli ve sert bir virajdır. Bu yaştan sonrası tam bir yaş almadır. 50. yaş farkına varmadır, kavramadır, bir şeylerin değişimi daha iyi anlamadır. Önünüzdeki yol farklı bir yol, yaşadığınız zaman farklı bir zamandır. Olgunlaşmanın tadına varmaktır.Bazıları için de koşmak, nefes nefese kalmaktır. Bir şeylerin avuçlarınızın içinden kayıp gittiğini anlamak, kızmak, üzülmek ve biraz da korkmaktır. 50. yaş fark atmak, fark yapmaktır. Heyecandır. Ayaklarını yerden kesip uçmaktır! Çizginin dışına çıkmaktır bazen de... İşine, eşine, geçmişine, kendine kızmaktır.En iyisi bu gölge çizgisini geçmeyi doğal sürecine bırakmaktır. Yaşlanmamaya veya yaşlılıktan korkmaya değil formda kalmaya huzura ve keyfe odaklanmaktır. Mutlu bir yaşlı olmaya çalışmaktır.Hürriyet