Güncelleme Tarihi:
Kendine güvenin azalması, kendini yetersiz hissetme ve yetersiz hissettiği için geleceği de karanlık görme... Bu üç unsur, depresyondaki insanların ortak noktası. Kadir Has Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölüm Başkanı ve Florance Nightingale Hastanesi Psikiyatri Bölümü sorumlusu Doç. Dr. Tarık Yılmaz, depresyonu anlatmaya devam ediyor...Depresyondaki kişi neler hisseder?Depresyondaki kişi kendisini yetersiz ve eksik görür, kendi yaptıklarını da aynı ölçüde yetersiz ve eksik olarak değerlendirir. Ayrıca geleceğe olumsuz ve karamsar bakar. Yani üç açıdan yetersizlik duygusu hâkimdir. Bu üç unsur, depresyondaki herkesin ortak noktasıdır. Kendilerine güvenlerinin azalması, kendilerini yetersiz hissetmeleri ve kendileri yetersiz olduğu için geleceklerini de karanlık görmeleri. Depresyondaki kişiler her şeyin kötüye gittiği hissine kapılır. Savaş ve açlığın içinde, büyük bir felaketin eşiğinde olduklarını düşünürler. Televizyonda bir haber izlerken gözleri dolar. Çoğu zaman bu tip üzücü haberleri izleyemezler bile. Filmlerde acıklı sahnelere bakmak istemezler, çünkü bu görüntülerden aşırı derecede etkileneceklerini bilirler. Kısacası adeta kara gözlük takmıştır ve sadece olumsuz şeyleri görmeye programlanmıştır. Peki depresyondaki kişi fiziksel olarak anlaşılır mı? Yani baktığımızda o kişinin depresyonda olduğunu anlayabilir miyiz? Bir kere depresyondaki kişi yaşlanmış gibi görünür. Kendisine hiç bakmaz. Kaşları sürekli olarak çatıktır. Yüzünde çok nadiren bir gülümseme belirir. Hatta çoğu kez bir gülümseme bile olmaz. Konuşması monoton ve yavaşlamıştır. Bu kişinin mimiklerinde de yavaşlama vardır. Konuşmalarında zaman zaman aralar uzar. Depresyon ağırlaştıkça bu yavaşlama daha da çok görülür. Bakışlarda bir parıltı kalmamıştır. Konuşmasında bir zenginlik yoktur. Konuşmaları hep olumsuz şeyler üzerinedir. Bir de karşıdan bakıldığında kişinin çok sıkıntıda olduğunu fark edersiniz.Depresyondaki kişiye nasıl yardım edebiliriz? Yakınları ona nasıl destek olmalı? Halk arasında depresyonda olan kişiye sanki motivasyonu yetersizmiş gibi davranırlar. Ve genellikle "Hadi biraz çaba göster, başarırsın" diyerek onu motive etmeye çalışırlar. Halbuki depresyondaki insanın çaba ve motivasyon sorunu yoktur. O kişi yapamaz, enerjisi yoktur. Kendi kendisiyle olan ilişkisinde kendisini yetersiz ve değersiz görmektedir. Kendisine güveni olmadığı için "Hadi biraz uğraş, kendini zorla yaparsın" demek o kişinin depresyonuna iyi gelmez. Hatta bu tutum onun yetersizlik duygularını artırır. Her depresyonda intihar fikri olur mu?Ağır ve orta şiddetteki depresyonda intihar eğilimi de görülür. Depresyon aslında ölümcül olabilecek bir rahatsızlıktır. İntihar riskinden dolayı dikkatli olmak gerekir. Depresyon riski kimlerde yüksektir? 1 - Genetik yatkınlığı olanlar. 2 - Zor bir çocukluk geçirmiş insanlar. 3 - Çok uzun süreli stres altında kalanlar. 4 - Depresif kişilik yapısına sahip olanlar: Bu kişiler genellikle titiz, hassas insanlardır. 5 - Farkında olmadan kendisini en ağır şekilde eleştiren kişilerde görülür. İnsanların iki türlü ilişkisi vardır. Biri başkalarıyla olan ilişki, diğeri de kendi kendimizle olan ilişkidir. Başkalarıyla olan ilişkimizi kendimiz de gördüğümüz için daha da kontrollü davranırız. Ama kendimizle olan ilişkimizi daha üstü kapalı yaşarız. Aslında insan en çok kendi kendisiyle konuşur. Kişinin kendi kendisine nasıl bir yaklaşım içerisinde bulunduğu da gene kendi duygusal durumunu belirler. Mesela bir kişi sürekli sizinle birlikte dolaşıyor ve sürekli olarak size yaptıklarınızla ilgili olumsuz şeyler söylüyor. Sanki bir müfettiş gibi davranıyor. En ufak bir şey yaptığınızda 'Zaten sen bunu da yapamıyorsun, bak başkaları ne güzel yapıyor' diyor. Sürekli olarak böyle eleştiriler duymak kişinin kendini iyi hissetmemesine neden olur. İşte bu durum kişinin kendi kendiyle ilişkisinde sıkça görülür. İnsanlar başkalarına karşı böyle davranmasalar bile, kendilerine karşı hep bu eleştirel bakış açısıyla davranır. İçlerinde 'Ben beceremiyorum, ben hiçbir şeyi başaramıyorum, ben güzel değilim' gibi kalıplar içinde yaşarlar. Bu şemaları biz tedavi sürecinde tespit ederiz ve bunlar üzerine çalışırız. Depresyon bu tarz düşünen ve mükemmeliyetçi insanlarda daha fazla görülür. Aslında mükemmeliyetçilik diye bir şey yoktur. Bu, genelde aileden öğrenilen bir durumdur. Eş ve iş ilişkilerinde de bunun farklı bir boyutu görülür. Birlikte yaşadıkları kişiler sürekli olarak onları eleştiriyorsa, yargılıyorsa ve hoşnutsuzluklarını dile getiriyorsa bu, o kişi üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Hoşgörüsüz bir şekilde sürekli olarak eleştirilmek depresyona neden olabilir. Eşle veya patronla ilişkilerde genelde bağlılık durumu da vardır. Bu nedenle kişi gidişata bir "Dur" diyemez. Çekip gitme yetisine de sahip değildir. Sürekli olarak eleştirilmesinin sonucu olarak 'Ben yetersizim, başarısızım' diye düşünür.Pozitif düşünerek depresyon yenilir mi? Ben kimseye 'Pozitif düşünün' demem. Çünkü pozitif düşünme bir süre sonra insanı hayal kırıklığına sürükler. Bu da depresyon açısından, kişinin ruh sağlığı açısından bir risk oluşturur. Önemli olan realist düşünmektir. Depresyondaki insanın birkaç düşünce yanılgısı vardır. Depresyondaki kişi siyah-beyaz düşünce içerisindedir. Ortadaki renkler, griler yoktur. 'Eğer ben bir şeyi mükemmel yapamadıysam onu yapmamış sayılırım. Başarısızım' diye düşünür. Eğer belirlediği hedefine ulaşamamışsa bugüne kadar hiçbir şeye ulaşamamış sayar kendini. Bir de depresyondaki kişi genelleme eğilimindedir. Bir konuda yeterli değilse diğer bütün kabiliyetlerini yok sayar. Belirli bir dönemdeki başarısızlığını bütün hayatının başarısızlığı olarak algılar. Depresyondaki kişide seçici algı vardır. Seçici algı, detaydan yola çıkarak o bütünle ilgili karar vermektir. Aslında olay detayı ilgilendiren bir durumken ilişkinin tümünü göremez ve depresondaki kişi karşısındakinin sadece eksik yanına bakar. Aynı şekilde kendisinin de artı yönlerini görmeyi başaramaz. Zaman zaman başarsa da bunu dengeleyemez. Sadece negatif olanı görür, hayatındaki diğer başarıları da yok sayar. Hayata gerçekçi bakan ve kendine güvenen bir kişi depresyon geçirmez mi? Kategoriyel düşünmek, siyah-beyaz düşüncelerden uzak durmak, genelleme içine girmemek, kişiyi depresyondan koruyan çok önemli faktörlerdir. Bir de depresyondaki kişinin içinde bulunduğu kısırdöngüden kurtulması gerekir. Peki nedir bu kısırdöngü?Depresyon aslında kişinin kendi kendini değerlendirme hastalığıdır. Kendi durumunu olduğundan farklı, yaptığı herhangi bir şeyi olumsuz değerlendirir. Mesela "Ben başarısız, beceriksiz bir insanım" der. Kendisinin yetersiz, beceriksiz olduğunu düşünen herkeste zaman içinde güvensizlik hissi oluşur ve kişi ileriye yönelik olarak endişe duymaya başlar. Kendine güveni az olan, endişeli insanda üç önemli değişiklik olur. Bunlardan biri o kişinin enerjisinin azalmasıdır. İkincisi endişeli insan o endişenin kaynağına daha çok konsantre olur. Endişenin kaynağı da kendi performansıdır. Böylece kendi performansına daha çok dikkat etmeye başlar. Buradan yola çıkarak endişe hissetmeye başlar. Kendisini değersiz görür. Kişi kendine ne kadar güven duyarsa isteği de o kadar fazla olur. Kendine güveni azalmış kişi seçici algı dediğimiz fenomen girer ve giderek daha fazla eksiklerine dikkat eder olur. Bu kısırdöngü en etkili psikoterapi yönteminin de temelini oluşturur. Biz psikiyatristler kişinin durumunu bu aşamalardan giderek saptarız ve kişinin her aşamasını yeniden test ederiz. Sonra bunları nasıl gerçekçi hale getirebileceğimizi ve kişiye bunlarla nasıl başa çıkabileceğini öğretmeye çalışırız. Kişinin bu duyguları nasıl yeneceğini belirleriz. Günlük yaşantı içinde kişi çok negatif yaşamaya başladığından pozitif hiçbir şey olmaz düşüncesindedir. Biz ona adım adım nasıl olumlu yönlere dikkat edeceğini gösteririz. Yaşantısını realist olarak planlamasına yardımcı oluruz. Bizim işimiz kişiyi olduğundan daha yüksek göstermek değildir. Kişinin becerilerini, performansını, potansiyelini görmesini sağlamak ve onu daha verimli kullanmasına yardımcı olmaktır.Depresyon şiddeti nasıl anlaşılır?Depresyon şiddetine göre, hafif, orta ve ağır olmak üzere üçe ayrılır.Hafif depresyon: Kişi konsantrasyon bozuklukları, uyku ve iştah azalması ya da çoğalması, kendine güven konusunda sorunlar yaşar. Ama bu sorunların şiddeti aile ilişkilerini ve sosyal ilişkilerini sekteye uğratmaz.Orta şiddette depresyon: Kişi aile ilişkilerinde zorlanmaya başlar. Ağzından "Her şey bana fazla geliyor, herkes üstüme üstüme geliyor, keşke beni biraz rahat bıraksalar, kimse beni bir süre arayıp sormasa" sözleri duyulur.Ağır depresyon: Kişi bu dönemde günlük yaşantısını sürdüremez hale gelir. Kadınsa çocuklarına bakamaz, işine gidemez, ev işlerini yapamaz, uyuyamaz, iştahı yoktur. Doğum sonrası dönemlerde de bu tip ağır depresyon vakalarına rastlanabilir. En ağır durumlarda da kişi hezeyanlara kapılır. Gereksiz korkular yaşar. Örneğin varlıklı bir insan olmasına rağmen hiç parası kalmadığını, fakirleşeceğini düşünür.Tedavisi üç-altı ay alabiliyorTedavi süresi üç-altı aydır. İlaçlar ve psikoterapik metotların paralel yürütüldüğü tedavinin etkileri hemen başlamayabilir. Bu süreçte kararlı ve sabırlı olun. Doğru ilaç hastanın özelliklerine göre seçilmelidir. Kesinlikle gelişigüzel antidepresan alınmamalıdır. Başarılı bir tedavi için ilaçlar doktor tarafından önerilen zamanlarda düzenli olarak alınmalıdır. Hastanın kendi kendine ilacı kesmesi, daha sonra kendini kötü hissedince ilaca tekrar başlaması faydalı olmaz, hatta zarar verebilir. İlaç tedavisi mutlaka psikoterapi ile birlikte yürütülmelidir. Uzun dönem etkilerine bakıldığında, tek başına ilaç tedavisinin, depresyonun sadece birkaç formunda etkili olduğunu görülmüştür. Depresyon insanları yalnızlaştırır ve yaşam çemberlerini gittikçe daraltır. Hastanın tanıdıkları, yakınları, arkadaşları, komşuları, varsa çocukları ile temas halinde olması önemli bir destek sağlar. Bir arkadaşla sohbet etmek, komşularla TV programı ya da işle ilgili kısa bir konuşma bile yararlıdır. Evden dışarı çıkmamak ve meşguliyetsiz bir gün geçirmek de depresyonu ağırlaştırır.Depresyondaki kişi kendine, diğer insanlara, olaylara ve geleceğe karşı kayıtsız ve karamsardır. Ancak bu, içinde bulunduğu duygu durumunun bir sonucudur. Geçici bir durum olduğu unutulmamalıdır.