Güncelleme Tarihi:
Türkiye'nin en kuzeyinde duracaksanız, İnceburun Feneri'ne ulaşmanız gerekiyor. Uçsuz gözüken o Karadeniz'in büyüsüne kapılmanız da an meselesidir...
Sinop dediğinde akla gelen ilk yerlerden biri olan, maalesef ki işkenceleriyle aklımıza kazınmış Sinop Cezaevi'ne gitmek içinizi acıtabilir...
Akgöl'e ulaşmanın iki yolu vardır. Asfalt yolda giderken iki Akgöl tabelası görürseniz, bozuk olan yoldan gitmenizi tavsiye ederim. Çünkü 2 dağ arasından çayla beraber uzanan bir yolla dağların birbirine vardığı inanılmaz bir kanyona ulaşırsınız. İşte o masalsı yer Akgöl!
Kent merkezine sadece 2 km uzaklıkta, Sinop yarım adasını çevreleyen yol üzerindeki bölgeye bu ad veriliyor. Mevcut plajları gerçekten çok güzel, simsiyah kuma sahip. Kamu ve özel kişilere ait oteller, tatil köyü, kafe, restoran, bungalov tipi evler, kamp, çadır yerleri var. Sinop halkının yürüyüş parkuru olarak da kullanılıyor.
İlk olarak MÖ VIII. yüzyılda Sinop’a yerleşip koloni kuran göçmenler tarafından yapıldığı düşünülüyor. MÖ VII. yüzyılda Kimmer saldırılarıyla yıkılan kale surlarının Pontus döneminde onarımı yapılmış ve kale bugünkü sınırlarına genişletilmiş. Romalılar ve Bizanslılar döneminde de devamlı onarım gören kale, 1214 ve 1261 yıllarında Selçukluların eline geçmiş. Bu dönemde yeniden onarılan kalenin savunmasını güçlendirmek amacıyla bir iç kale oluşturulmuş.
Erfelek'in dünyada eşi benzeri bulunmadığını söyleyelim! Çünkü irili ufaklı tam 28 adet şelalenin birleşiminden oluşuyor.Kuş sesleri ve yürümesi cesaret isteyen merdivenleri ile özel ve farklı bir gün geçirebilirsiniz...
Türkiye'deki -bence- en görkemli yapılardan biri... Boyabat ilçesinin bulunduğu Gökırmak Vadisi’nde, karşılıklı sarp iki kayalık tepeden biri üzerinde kurulu. Kale, kayaların doğal yapısına uygun şekilde inşa edilmiş. Uzaktan görüntüsüyle sizi büyülüyor...
Ben içindekileri sayayım da siz yiyip yemeyeceğinize kendiniz karar verin: mısır unu, peynir ve kızdırılmış biberli yağ...
Sinop yarımadası'nın güney doğusunda 19. yüzyılda Osmanlı-Rus savaşları sırasında denizden gelen tehlikeleri önlemek amacıyla yapılmış. Yarı ay şeklinde ve 11 top yatağı, cephanelik ve mahzenlerden oluşuyor. Bir tabya daha var, o da Korucuk Tabyası. Ancak bu tabya, özelmülkiyet içerisinde bulunuyor.
Şehir merkezinde bulunuyor. Sinop ve çevresindeki kazılarında bulunan eserler sergileniyor. Müze bünyesinde Prehistorik, Helenistik, Roma, Bizans, Etnoğrafik eserlerle Sinop çevresinden toplanmış ikonalar bulunuyor. Müze gezmeyi sevenler için oldukça güzel bir gezi olacağını söyleyebilirim.
Kilometrelerce uzanan ince beyaz kumu, ormanla denizin adeta kucaklaştığı orman içi piknik yerleriyle ünlü... Kumsal boyunca plajlar, kamp alanları ve moteller bulunuyor.
Hayatımda yediğim en güzel tatlılardandı desem, yalan olmaz! Hamursuz tatlısı demiş olabiliriz, ama tarifi şöyle başlıyor: "Yumurta, süt ve un karıştırılarak tatlı hamuru yumuşaklığında hamur yoğrulur."
Türkiye'de pek çok yer, köy, koy, yayla gördüm ancak Hamsilos'ta gördüğüm huzuru çok az yerde gördüm... Şimdilerde "Nükleer Santral" projesiyle bu muhteşem manzara katledilmek isteniyor...
İnaltı Mağarası 2008 yılında keşfedildi ve o zamandan beri dünyanın her yerinden ziyaretçilere kapısı açık. Astım hastalığı ile çeşitli hastalıklara iyi geldiği belirtilen ve 3.5 kilometresine kadar gidilebilen İnaltı Mağarası`ndaki oldukça serin hava ve ilginç oluşumlar gidenleri kendine hayran bırakıyor.
Sinop kahvaltılarının vazgeçilmezi nokul, üzümlü cevizli, kıymalı ve yoğurtlu yapılır. Ben kıymalısını ve üzümlü cevizli olanı denedim. İkisine de bayıldım! Size de tavsiye ederim
Balatlar Kilisesi'nin 7. yüzyılda Bizanslılar tarafından kilise olarak, Roma çağında ise tiyatro ya da hamam olarak kullanıldığı düşünülüyor. Üç kısmından oluşan fresklerin bir bölümü duruyor.
Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat tarafından yaptırılmış bu caminin, Selçuklu Devleti’nin 1214 yılında Sinop’u fethinden hemen sonra yapılmış olduğu sanılıyor.