Sevgilinizle Elele İzlenebilecek 14 Film!

Bütün hayatını kadınlar üzerine kuran ve sadece onlarla yaşayan bir çapkının hikayesi... Ancak o kadar çapkındır ki, bütün ilişkileri yalnızca birkaç gün devam edebilmektedir. Bir gün patronuyla bir iddiaya girer ve yeni ilişkisinin on günden daha uzun sürebileceğini savunur. Ama her ne kadar kendisi için çok zor olacaksa da, bu iddiayı bir şekilde kazanmaya kararlı olan bir kadına denk gelir. İddia ve macera başlar. Bu muhteşem komediyi mutlaka birlikte izlemelisiniz.

Mehmet Günsür ve Belçim Bilgin Erdoğan'ın oynadığı 'Aşk Tesadüfleri Sever", çocukluk ve ilk gençlik yılları boyunca yolları Ankara'da kesişen ve sonra İstanbul'da tanışan Özgür ve Deniz'in hikayesini anlatıyor. Engellerle dolu aşkın öyküsü Türkiye'nin 70'li, 80'li ve 90'lı yıllarını ziyaret ederek, o yılların artık unutulmaya yüz tutmuş popüler kültür öğelerinden, müziklerinden, yaşam biçimlerinden ve alışkanlıklarından besleniyor. Filmin bir diğer özelliği de pek çok gerçek hikayeden derlenmiş olması. Filmi izlerken bir paket mendili yanınıza almayı unutmayın.

Keanu Reeves ve Charlize Theron'un başrollerini paylaştığı 'Kasımda Aşk Başkadır' tüm zamanların en çok konuşulan aşk filmlerinden biri. Nelson ve Sara'nın durumu pek de alışılagelmiş ilişkilere benzemiyor. Beklenti yok, baskı yok, bağ yok. Hatta bu Sara için 'bir aylık' bir ilişki. Fakat ikisinin de atladıkları nokta birbirleriyle kurdukları derin bağ ve aşk. Sevgililer Günü için 'Kasımda Ask Baskadır'ın gerçekten çok özel bir alternatif olduğunu söyleyebiliriz.

Mert Fırat, Saadet Işıl Aksoy ve Lale Mansur'un başrollerini paylaştığı film hikayesiyle bir adım öne çıkıyor. İşitme engelli Onur ile caârı merkezinde çalışan Zeynep'in aşkını anlatan film, aşkın hiçbir engel taşımayacağını şiirsel bir dille seyirciyle buluşturuyor. 'Konuşmadan anlaşmak mümkün müdür?' sorusuna cevap arayan "Başka Dilde Aşk' ötekileştirmenin her türlüsüne karşı dururken bir yandan insanın içini burkuyor, acıtıyor, güldürüyor, umutlandırıyor...

Jim Carrey ve Kate VVİnslefin başrollerini paylaştığı 'Eternal Sunshine of Spotless Mind' da bol ödüllü bir film. Clementine'in Joel Barish ile yaşadığı iki yıllık ilişkiye dair tüm anıları katıldığı bir teknolojik deney sonucu silinir. Bunu öğrenen Joel çok üzülür ve aynı prosedürü kendi üzerinde uygulatmaya karar verir. Ancak yaşadıkları güzel günler gözünün önüne gelince hafızasını sildirmekten vazgeçer. Film anılarımızın kötü bile olsa hayatımızın bir parçası olduğunu ve onlardan vazgeçemeyeceğimizi çok güzel bir dille anlatıyor.

Kristin Scott Thomas ve Ralph Fiennes'ın başrolünü üstlendiği film, Michael Ondaatje'nin romanından sinemaya uyarlandı. Filmin yönetmeni Anthony Minghella. Film boyunca aşkın farklı türleri anlatılıyor; Hana'nın hastasına duyduğu şefkat, Kip ile yaşadığı aşk, Almasy ile Katharine'in ilişkisi ve Almas/nin milliyetçi tutkular yüzünden mahvedilen çöle duyduğu sevgi...

Bu filmi izlemeden önce bilmeniz gereken şey filmin klasik romantizm işlerinden biri olmadığı. Kalıpların dışına çıkan bir hikaye. Marion Cottillard ve Guillaume Canef in başrollerini üstlendiği film annesi kanser ve ölmek üzere olan Julien ve göçmenliğin zorluğu ile başa çıkmaya çalışan Sophie'nin hikayesini anlatıyor. Bu iki çocuğun oynadıkları cesaret oyunu onlara bir yandan zevk bir yandansa işkence eden bir hale dönüşür. "-Cap ou pas cap? -Cap!" (-Var mısın yok musun?-Varım!) diyerek sürekli iddialaşan Sophle ve Julien'ln hikayesi zamanla hayatın zorluklarının da onlara yaşattıklarıyla tam bir yıkım oluşturur.

Aileleri için Noel alışverişine giden mimar (DeNiro) ve grafik sanatçısı (Streep) aldıkları hediye paketlerinin kazara karışması sonucu tanışırlar. Ama bu tesadüfi tanışma orada kalmaz ve ikisini de karşı koyamadıkları romantik bir çekime sürükler. Fakat küçük bir ayrıntı vardır: Frank de Molly de başkalarıyla evlidir. Ve ne kadar saklamaya çalışsalar da, ilişkileri bir şekilde ortaya çıkar... Robert De Niro ve Meryl Streep'in başrolleri paylaştığı efsane romantik yapımlardan biri...

Özcan Deniz’i yaptığı film’den Deniz Çakır’ı da güzelliğinden ötürü takdir ettiğimiz bir film. Üstelik çok duygusal... Evliliklerinin 7. yılını bitiren Adem ve Didem çiftinin ilişkileri eski heyecanını kaybetmeye başlamıştır. Sonu kötü biten bir kaç ticari girişimin ardından eski mesleği veterinerliğe geri dönen Adem, hayatın rutin akışında eşine daha az vakit ayırır olmuş ve yavaş yavaş eşinden uzaklaşmaya başlamıştır. Aşkı için her şeyi göze alan Didem ise Adem'in bu tavırları nedeniyle mutsuzdur. İşte bu sırada belki de hayatı boyunca aradığı adam karşına çıkmıştır...

Film bir müzik mucizesini anlatıyor. Kadın ünlü ve güzel bir viyolonselist, erkek ise gitar çalıp bir klupte vokal yapan biridir. Bu iki insan birbirlerini tanıdıklarında müziğin de ritmine uyarak aşık olurlar birbirlerine. Ancak çok farklı hayatları vardır ve ayrılmak zorunda kalırlar. Ancak kadın hamiledir. Bir gün bir kaza geçirir, bebek kurtulur ama babası, onu kızına söylemeden başkasına evlat edinmesi için verir. Tek korkusu kızının kariyerine engel olacak bir durum gelişmesidir. Aradan on bir yıl geçtikten sonra küçük çocuk, esas ailesinin onu beklediğine inanır ve onları bulmak üzere New York’a gider. Orada kendinde var olan müzik yeteneği onu başarıya taşırken aynı zamanda da başına dertler açacaktır. Bu muhteşem film, ikinize de sevgililer günü hediyesi olacak!

Bir kadın için, sevdiği adama bütünüyle teslim olmuş ve bütün hayatının anlamını onun üzerine kurmuş hatta onunla nefes alırken, adamın bir hastalık nedeni ile çekip gidecek olması kolay kaldırabileceği bir şey değildir. Bu filmde kadın kocasına aşıktır ve bir gün kocası ölümcül bir hastalığının olduğunu öğrenir. Tek istediği kendisinden sonra kadın için hayatı kolaylaştırmaktır artık. Bu vesile ile ölmeden önce bir sürü mektup yazar karısına. İşte bu mektuplar sayesinde kadın yeniden hayata tutunmayı öğrenecektir. Fazlasıyla duygusal bu filmde, birlikte ağlamanız garanti !

Filmin konusu II. Dünya Savaşı'nın ilk zamanlarında geçmektedir. Çek direniş örgütünün lideri Victor, Alman toplama kampından kaçarak Casablanca'ya gelir. Amacı Lizbon'a, oradan da ABD'ye iltica etmektir. Fakat bütün umutları, şans eseri Casablanca'nın en meşhur gece kulübünün sahibi olan Rick'e bağlanmıştır. Rick, kaçış için gerekli olan pasaportlara sahip tek kişidir. Öte yandan Rick'in, Victor'un yakalanması ya da ölmesi için önemli bir nedeni vardır. Victor'un karısı, Rick'in bir zamanlar kendisini terk ettiğine inandığı ve kalbinin derinliklerine gömdüğü büyük aşkıdır.

Anna Scott, dünyanın en tanınmış film yıldızıdır. Bütün magazin dergilerine kapak olmuş ve her adımı takip edilen, haber yapılan bir yıldız... William Thacker ise bir kitapevi sahibidir. Durgun bir işe sahip sıradan biri... Boşandığından beri, aşk hayatında bir şeyin eksik olmasıç İlk karşılaşmalarında ikisinin de aklından geçen son şey ise aşk... Julia Roberts ve Hugh Grant’ın başrollerini paylaştığı film, sakin ve yalın bir aşk hikayesi.

Köklü ve zengin bir aileden gelen Oliver, aile geleneğini devam ettirerek kendisinden öncekiler gibi Harvard Üniversitesinde hukuk okumaktadır.Bir gün Radcliffe Kolejinde müzik öğrencisi olan işçi sınıfından Jennifer ‘a aşık olur. Çift evlenmeye karar verir, ancak Oliver'in babası bu evliliğe onay vermez ve oğlunun harçlığını keser ayrıca onu mirasından da mahrum edeceğini söyler. Oliver'ın babasının maddi desteği olmadan Harvard'a devam etmesi çok zordur. Hayata sıfırdan başlamak zorunda kalan yeni evli çift Oliver'in okul masraflarını karşılamak için farklı işlerde çalışmaya başlarlar. Bu arada çocuk istedikleri halde gebe kalamayan Jennifer'in yapılan tetkikler sonucunda lösemi hastası olduğu anlaşılır. Hatırlatalım;fazlasıyla duygusal bu filmde ağlamaktan içiniz bayılabilir!