Güncelleme Tarihi:
İngilizcesi “kiss” olan öpücük kelimesinin orijini aslında öpüşmek anlamına gelen Eski İngilizce’deki “cyssan” sözcüğü. Cyssan’ın ise öpüşme esnasında çıkan sesten esinlenerek ortaya çıkan bir yansıma sözcük olduğu düşünülüyor.
Bu durum öpüşmenin içgüdüsel bir hareket olmadığını yani evrensel olmadığını düşünmemize neden oluyor. Yaklaşık olarak 18 milyon yıl önce Pasifik Okyanusu’ndaki en eski ada olan Mangaia Adası yerlileri, 1700’lerde İngilizlerle karşılaşmadan önce öpüşmek nedir duymamışlardı bile.Aynı zamanlarda, dünyanın yüzde 90’ı öpüşürken yüzde 10’unun öpüşmemek için değişik sebepleri vardı. Mesela Sudanlılar, ağzı ruhlarına açılan bir pencere olarak gördüklerinden öpüşürlerse ruhlarının çalınacağından korkarlarmış.Burnu burna değdirmekten ibaret olan meşhur Eskimo öpüşmesi ise sanılanın aksine öpüşürlerse soğuktan dudakları birbirine yapışır korkusundan değil, soğuktan sadece gözlerini ve burunlarını açık bırakacak şekilde giyindiklerinden kendi “öpüşmelerini” icat etmek zorunda kalmalarındanmış.
Bilimadamları için öpüşmenin içgüdüsel mi yoksa öğrenilmiş bir davranış olduğu konusunda araştırmalar devam ediyor. Üzerinde en çok hemfikir olunan nokta, esasen öpüşmenin bir anne kuşun bebeğini beslemesi gibi ağızdan besleme yoluyla başlamış olabileceği.Öpüşmeden romantik bir hareket olarak ilk kez bahsedilmesi ise Sümerlilerin yazdığı şiirlere tekabül ediyor. Tarihçiler öpüşmenin bölgedeki en az 2000 yıllık geçmişi sebebiyle, Büyük İskender’in Hindistan’ı işgalinden sonra Batı dünyasına yayıldığını düşünüyorlar.
Tam olarak insanların öpüşmesi gibi olmasa da bazı hayvanlar da öpüşmeyi sevgi gösterme yolu olarak kullanıyor. Örneğin şempanzeler büyük bir kavga sonrası “öpüşüp barışırken”, filler zor durumlarda birbirlerinin hortumlarını sararak birbirlerini teselli ediyorlar. Sincaplar ise birbirlerini tanımak için koklaşarak öpüşüyorlar.
Çalışmalar gösteriyor ki öpüşmek zevk verdiği kadar aslında sağlığa da faydalı. Mesela kişiye özel bakterileri öpüşme aracılığıyla değiş tokuş yaparken bağışıklık sistemimizi güçlendiriyoruz. Öpücük sırasında normale göre fazla salgılanan salya da dişlerimizi daha parlak ve temiz tutuyor.Öpüşme sırasında hissedilen o meşhur “karındaki kelebeklenmeler” aslında kalbin hızla çarpışı ve bu sayede genleşen damarların kan basıncını düşürmesinden ötürü yaşanıyor. Öpüşürken 29 farklı yüz kası çalışıyor ve dolaylı olarak kırışıklığı önlüyor. 1 saatlik öpüşme size yaklaşık 1560 kaloriye mal olacağından günlük sporunuzu da es geçebiliyorsunuz. Tabii öpüştüğünüz kişide uçuk varsa ya da kişi gripse işler biraz değişir. Bilim adamları hastalık kapmanın çok düşük bir olasılık olduğunu söylerken, öpüşmenin faydalarının olası zararından çok daha fazla olduğunu vurguluyor.
Öpüşmek, gerçekten bazı ülkelerde yasak. Özellikle Suudi Arabistan gibi ülkelerde, bir erkeğin bir kadını öpmesinin cezası, 90 kırbaç ve 4 ay hapse denk geliyor. Meksika ve Hindistan’da da bazı alanlarda öpüşmek yasak. Bu sebeple seyahat edilecek ülkelerin ilginç yasaları hakkında fikir sahibi olmak çok önemli.
Öpüşme sırasında vücuttan salgılanan endorfin, ameliyatlarla kullanılan morfin etkisinden 200 kat daha etkili. Bu sebeple de öpüştükten sonra kişilerin birkaç saniye afallaması bu etki sebebiyle meydana geliyor.Morfin dışında öpüşmek sırasında salgılanan dopamin, beyinde kokain gibi uyuşturucu maddelerle aynı etkiyi sağlıyor. Dopamin kişide seksüel istek, uykusuzluk, iştah kaybı ve enerjikliğe de yol açıyor. Dopamin, aldatmanın da bilimsel yanını açıklamaya yardımcı oluyor. Uzun süre beraber olan çiftler öpüştüğünde daha az dopamin salgılıyor. Bu yüzden farklı kişilere karşı istek duyulabiliyor.Yapılan bilimsel araştırmalar, neden inanların öpüştüklerini ve bu geleneğin nereden geldiğini çözmeye çalışıyor. Bize kalırsa, öpüşmek, sevginin her halinin gösterildiği dürtülerden biri.
Öpüşmeyi bilimsel olarak incelemeye Filematoloji deniyor. Filematolojistler ise sadece öpüşmeyi biyolojik ve kimyasal olarak incelemiyor, aynı zamanda neden öpüştüğümüzü açıklamaya çalışıyorlar. Çalışmalar, öpücüğün tadı, sesi ve kokusunun etkisiyle, erkeklerin yüzde 59’unun, kadınların ise yüzde 66’sının ilk öpüşmeden sonra partnerlerinden uzaklaştığını gösteriyormuş. Öpüşmenin neden iyi hissettirdiği ise dudakların, parmak uçlarından bile hassas olmasıyla açıklanıyor.
Son rekor 58 saat 35 dakika 58 saniye öpüşen Taylandlı Ekkachai ve Laksana Tiranarat’a ait. Bir çift, bir önceki bu garip rekor denemesinde oksijen yetersizliği nedeniyle hastaneye kaldırılmış. Kayıtlara geçmese de bir kişinin hayatı boyunca öpüşmeye ayırdığı vakit hayli uzun. Araştırmalar hayatımızın ortalama iki haftasını öpüşerek geçirdiğimizi gösteriyor.
Hollywood filmlerinde ya da tüm tablo ve heykellerde öpüşen figürler öpüşürken başlarını sağa eğerler. Şu an muhtemelen siz hangi yöne eğdiğinizi düşünüyorsunuz; yüzde 90 cevabınız sağ olacak. Evet, Alman araştırmacıların 100 kişi üzerinde yaptıkları araştırmada da sonuç büyük çoğunlukla sağ çıkmış ve bu sonucu anne karnından itibaren vücudun sağa meyline bağlamışlar.
1927 tarihli “Wings” aynı cinsten iki insanın birbirini öptüğü ilk film olarak tarihe geçmiş. Savaş sırasında siperde öpüşen iki erkek askerin ekrana taşınması tepkilere yol açmamış. Çünkü savaş sırasında askerlerin siperlerde bazen öpüştüğü biliniyormuş. Andy Warhol’un 1963 tarihli “Kiss” filminde de ilk lezbiyen öpücük yedinci sanatta kendine yer bulmuş.
Nikâh sonrası öpücüğü, öpücüğün söz sayıldığı Antik Roma geleneklerinden geliyor
İlginç kelimeleriyle ünlü Almanlar “daha önce yapılamayan öpüşmeleri telafi etmek için yapılan öpüşme” için “Nachküssen” sözcüğünü kullanıyor
Çoğu insan ilk öpüşmesini ilk sevişmesinden daha detaylı ve net hatırlıyor
Erkeklerin %37’si öpüşürken gözlerini kapatmaz. Kadınların ise neredeyse tamamı öpüşürken gözlerini kapatmaktadır.
Dudaklarımızda isteği arttıran, parmak uçlarından yüz kat daha fazla sinir ucu vardır. Bu da klitoriste bulunan sinir ucu sayına en yakındır.
Kendi saç renginizle aynı saça sahip biriyle öpüştüğünüzde daha tutkulu olduğu iddia edilir.