Grace Kelly Zarafetine Yolculuk
.
12 yaşında rol aldığı piyesle ilk sahne deneyimini kazanan Kelly, lise yıllarında güzel sanatlara olan ilgisiyle dikkat çekiyordu. Okul yıllığında ileride büyük bir yıldız olacağı yazan oyuncu, dans ediyor ve tiyatroyla ilgileniyordu.
Ancak oyuncu olma isteğine ailesi başta karşı çıkınca güzelliğiyle göz dolduran Grace, fotomodel olmaya karar vermişti. Bir süre sonra zarafeti ve ışığıyla Hollywood'un tüm ilgisi üzerinde olacaktı.
Hemen ardından kariyerini taçlandıran ve onu Hollywood'un en sevilen aktrisleri arasına sokacak olan “High Noon” geldi. Başrollerini Gary Cooper ile birlikte paylaştığı bu filmden sonra Kelly ile Cooper arasında aşk dedikoduları çıktı.
Tabloid gazeteler bu kez Kelly ve Gable aşkını manşetlerinden düşürmüyordu ve Kelly yıllar sonra Mogambo filminin çekimleri sırasında başlayan bu aşkı “Afrika’nın ortasında bir çadırda Clark Gable ile yalnızsanız başka ne olabilirdi ki” diyerek doğrulayacaktı.
Aktrisin istikrarlı yükselişi soğuk sarışınlara olan takıntısıyla ünlü yönetmen Alfred Hitchcock filmleriyle devam ediyordu. Hitchcock'un “Dial M for Murder”, “Rear Window” ve “To Catch a Thief” isimli filmlerinde başrolde izleyici karşısına çıkan Kelly, kariyerinin en önemli ödülüne nihayet kavuşacaktı.
Bing Crosby ile oldukça başarılı bir ikili oluşturdukları “The Country Girl” filmindeki performansıyla en iyi kadın oyuncu dalında oscar ödülünü kucakladığında yıl 1955'ti.
Aynı yıl, The Swan filminde bir prensesi canlandıracak olan Kelly, Cannes film festivaline davetli oyunculardan biriydi. Bu festival ünlü oyuncunun hayatının dönüm nokatalarından biri olan bir tanışmaya vesile olacaktı. Çünkü Monako prensi Rainer da o yıl davetlilerden biriydi ve görür görmez Kelly'ye aşık olacaktı.
Kelly - Rainer ikilisi bu tanışmadan sonra mektuplaşmaya başladılar. Birkaç ay sonra basının büyük ilgisini çeken bu yakınlaşma, Rainer'ın Amerika'yı ziyaretiyle iyice büyüdü. Zira Rainer Amerika'ya boşu boşuna gitmemiş, ünlü yıldızın ailesiyle tanışmak için önemli bir adım atmıştı. Sonunda prensin evlilik teklifini kabul eden Kelly, son filmi “High Society”nin çekimleri sona erdikten sonra aktrisliği bıraktı.
Düğün öncesi Monako sarayı baştanbaşa yenilendi ve Grace Kelly ailesi, hizmetiçileri ve köpeğiyle 18 Nisan 1956' da lüks bir transatlantikle Monako'ya gitti. Basının ve Kelly'nin hayranlarının büyük ilgi gösterdiği düğün töreni için 20.000 kişi sokaklara dökülmüştü.
Dedikodulara göre Prens Rainer’ın Grace Kelly’yi kendisine eş olarak seçmesindeki en önemli faktörler, Kelly’nin Katolik olması ve çocuklara aşırı düşkünlüğüydü. Ayrıca güzelliği, iyi bir aileden gelişi ve yıpranmamış şöhreti de aktrisi uygun bir gelin yapmıştı.
Prenses olmanın tüm sorumluluklarını yerine getiren Kelly, sinemayı özlüyor ancak, çocuklarına ve eşine adadığı hayatını yeniden değiştirmek istemiyordu. 1962 yılında onun oyunculuğunu her zaman çok beğenen Alfred Hitchcock Marnie isimli filminde oynaması için Kelly'ye teklifte bulunmuş ancak kamuoyundan gelen tepkiler doğrultusunda aktris, filmde oynamaktan vazgeçmişti.
Oyunculuğu, genç yaşta şöhret oluşu ve Monako prensesliğiyle hayatında her şey çok hızlı gelişmişti Kelly’nin. Ancak güzel yıldızın sonu da hiç beklenmedik şekilde trajik olacaktı. Monaco Sarayı’na layık olmak için elinden geleni yapan güzel oyuncu bunda oldukça başarılı oldu. Zira Monako o döneme kadar hiç olmadığı kadar popüler oldu ve en gözde turistik yerlerden biri haline geldi. Grace Kelly yıldız ruhunu Monako'ya da bulaştırmıştı.
1982 senesinde henüz 52 yaşındayken kızı Stephanie'nin küçük yaralarla atlattığı trafik kazasından sağ olarak kurtulamayan prenses, dedikodulara göre rol aldığı Hitchcock filmi To Catch a Thief’teki hızlı araba kullanma sahnesini kızına canlandırmaya çalışırken kaza gerçekleşmişti.