Güncelleme Tarihi:
Çölyak, bağışıklık sistemi ile ilgili bir hastalık. Bu rahatsızlık tipik belirtilerle kendini gösterebileceği gibi hafif belirtilerle de seyredebiliyor. Peki çölyak hastalığı nedir, belirtileri nelerdir? Çölyak hastalığında beslenme ile ilgili bilinmesi gerekenler...
Çölyak hastalığı; ince bağırsağın, gluten adı verilen proteine karşı kronik hale gelen alerjisidir. Ömür boyu süren bu hastalık çocuklarda karın ağrısı, karında şişlik, ishal, huzursuzluk, iştahsızlık, enfeksiyonlarda artış ve gelişme geriliği, kusma, kilo alamama ve boy uzamasında yavaşlama belirtileri ile ortaya çıkabiliyor. Uzman Diyetisyen Aslıhan Küçük Budak, konuyla ilgili detaylı bilgiler verdi.
Çölyak hastalığı nedir?
Çölyak hastalığı, başta buğday olmak üzere arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan bir protein olan glutene karşı bağışıklık sistemi tarafından verilen anormal yanıt sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır.
Çölyak hastalığında buğday, arpa, yulaf ve çavdardaki prolaminler ince bağırsak duvarına ulaştığında toksik etki yapar. Bu polipeptidler bağırsak lümenine zarar verir, ince bağırsak mukozası normal yapısını kaybeder, enzim konsantrasyonlarında azalma ile normal emilim bozulur. Tüm bu etkiler sonucunda kronik ve tekrarlayan ishal, yağlı ve kokulu dışkı, iştahsızlık, kusma, büyüme-gelişme geriliği, karında şişlik, yaşa göre ağırlığın ve yaşa göre boyun yetersiz olması gibi belirtiler görülür.
Nasıl tanı konur?
Tanıda ilk basamak EMA ve tTG antikorlarını içeren serolojik testlerdir. Kesin tanı için ise ince bağırsak biyopsisi gereklidir.
Çölyak hastalığının tedavisi ömür boyu glutensiz diyettir. Glutensiz diyet uygulamayan çölyaklı hastalarda boy kısalığı, çeşitli vitamin eksiklikleri, rahitis, osteomalazi ve bazı otoimmun hastalıkların gelişebildiği gösterilmiştir.
Gluten içeren gıdalar;
Buğday, arpa, çavdar, yulaf ile yapılmış her türlü yiyecek
Bulgur, makarna, erişte, şehriye, irmik, kuskus,
Dondurma, dondurma külahı, kağıt helva, çikolata, gofret, cips,
Meyveli yoğurtlar,
Mısır gevrekleri, tam tahıllı kahvaltılık gevrekler,
Konserve et,
Salam, sosis, sucuk, pastırma gibi işlenmiş et ürünleri,
Şeker kamışı dışındaki mayalar,
Tuzlu, soslu çerezler,
Balsamik sirke,
Salata sosları, bulyon tabletler, baharat karışımları, hazır çorbalar, tatlandırıcılar, ketçap, mayonez,
Hazır salep, boza, şalgam suyu.
Glutensiz diyetin daha sürdürülebilir olması için glutensiz ekmek, makarna gibi yiyecekler üretilmektedir. Glutensiz ürünler elde etmek için besinlerin işlenmesi besinin makro ve mikro besin öğesi bileşimini dolayısıyla besin kalitesini değiştirmektedir. Glutensiz ürünler demir, folat, B vitaminleri ve posa bakımından daha fakirdir. Bunun yanı sıra gluten içeren besinlerin eşdeğerlerine göre glisemik indeksleri, karbonhidrat ve yağ içerikleri daha yüksektir. Bu nedenle bu besinlerin tüketim sıklığına dikkat edilmelidir.
Kontaminasyon: Çölyaklılar için glutenin zerresi bile riskli olabilir. Bu nedenle tüketilen besinlerin gluten içeren besinlerle kontamine olmamasına dikkat edilmelidir. Ekmek kırıntıları sıçramamalı, unlu gıdaların kızartıldığı yağ tekrar kullanılmamalı, aynı ızgara iyice temizlenmeden pişirilmemeli, hazır kıyma alınmamalı, evde gluten içeren besinler ayrı bir dolapta muhafaza edilmeli, çölyaklının tüm mutfak ekipmanları ayrı olmalıdır.
Etiket okuma: Çölyaklı çocuklara küçük yaştan itibaren etiket okuma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Stabilizer, nişasta, tatlandırıcı, emülsifier, hidrolize, bitki proteini gibi gıda katkı maddeleri gluten içerebilir.
Beslenme uzmanı desteği: Araştırmalar glutensiz diyetin karbonhidrat, posa, demir, çinko, folat ve niasin açısından yetersiz beslenme ile sonuçlanabileceğini göstermektedir. Bir beslenme uzmanından destek almak bu yetersizliklerin önüne geçilmesini sağlayabilir.
Diyet posası: Glutensiz diyetlerde yetersizliği en sık görülen besin öğelerinden biri de diyet posasıdır. Günlük posa ihtiyacını karşılamak için glutensiz diyetlerde yaygın olarak tüketilen patates ve pirinç gibi posa içeriği düşük glutensiz tahıllar yerine karabuğday, amarant, kinoa gibi posa içeriği yüksek tahıllar tercih edilmeli veya kurubaklagillerin tüketimi artırılmalıdır.