Güncelleme Tarihi:
Besinlerin içerdiği protein, vitamin ve mineral gibi besin öğeleri beslenmede büyük önem taşımaktadır. Peki, son yıllarda adını sıkça duymaya başladığımız çiriş otunun sağlığımıza faydaları nelerdir? Diyetisyen M. Turgay Köse, çiriş otunun faydalarını ve nasıl tüketilmesi gerektiğini anlatıyor.
Mart- nisan aylarında çıkıyor
Halk arasında kirkiş otu, kirgiç, çiviş, yabani pırasa, dağ pırasası, sarızambak, gülik ve güllük gibi farklı isimlerle anılan çiriş otu; mart, nisan ve mayıs aylarında yeşil yapraklarını çıkartarak pırasayı andıran, faydaları ve lezzetiyle de bu dönemin en popüler bitkilerinden biridir.
Zambakgiller ailesinden gelen bir bitki
Sarı renkli çiçekleri olan yeşil yapraklı çok eski bir bitkidir. Ülkemizin Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Ege ve Akdeniz bölgelerinde görülmektedir.
Bağışıklığı güçlendiriyor, vücut direncini arttırıyor
C vitamini açısından oldukça zengin olan çiriş otu, bağışıklık sistemini güçlendirici ve vücut direncini artırıcı etkiler göstermektedir. İdrar yolu enfeksiyonlarının daha hızlı geçmesine yardımcı olmaktadır.
Basur tedavisinde öneriliyor
Aynı zamanda idrar söktürücü özellik göstermekte ve basur tedavisinde önerilmektedir. Özellikle romatizmal ağrıları dindirici ve adet düzenleyici etkisi bulunmaktadır.
Çiriş otu nasıl tüketilir?
Çay şeklinde hazırlamak istenirse; çiriş bitkisinin yaprakları kaynar suda demlenir, biraz ılıması beklenir ve balla karıştırılarak içilebilir.
Toz haline getirilip, yine bal ile birlikte karıştırılarak tüketilebilir.
Arzu edilirse kavrularak, çeşitli otlarla veya farklı malzemelerle karıştırılıp otlu börek halinde de tüketilebilir. Oldukça lezzetli bir tada sahip olan çiriş otu yemeklerin içerisinde veya sade olarak da yenebilir.
Daha önce tüketmemiş olan bireyler için alerjen etki yaratıp yaratmayacağı konusunda kullanım miktarı zamanla artırılmalıdır. İdrar söktürücü özelliği sebebiyle aşırı tüketimden kaçınmakta yarar vardır. Bunun yanı sıra bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.
“Azalan östrojenimle barışmak” kadın çemberi
Bu çağrı, derinden onu duyan ile buluşmak için yapıldı.
Kadın ataların rehberliğinde, kuşaklar boyunca taşınan dişi bohçadan armağanlarımı almak, kadınlık döngülerimle barışmak, fazlalıkları boşaltmak için kendimle karşılaşmadır bu. Yalnızca orada olması istenilenin, duyabildiği bir davettir bu.
Kadın yaşam döngülerinin 4 kapısının onurlandırıldığı (ilk adet-menarş, bereket ve doğurganlık dönemi ve mihenk taşı menopoz), beden şefkat pratiklerinin yapıldığı, rahim bilgeliğinin armağanlarını kendime sunma an’ıdır. Doğurmuşun doğurmamışa el verdiği, gencin bilgesine canlılığını, bilgenin gence alan tuttuğu, kadınlarla kucaklaşmanın şifasıdır bu...
Her bir kadınlık hallerimle hemhal olduğum, yaşam döngü kapılarından kendimi kucaklayarak geçtiğim,
kendime her şey olma hakkını verdiğim iznimdir bu.
İçimdeki bilge dişinin uyanışına şahitlik ettiğim, gücümü fark ettiğim, kadın yaşam döngümde öldüğüm ve yeniden doğduğum geçiş törenimdir bu.
Kendimle dansımdır bu…
Ruhumun geçişini izlemek için açtığım alandır, ayırdığım zamandır. Öz’üme “seni görüyorum” demektir.
Genç kızlığımı bir ziyarettir bu.
Adet yolculuğumda;
Yarım kalanları tamamlamak,
Bırakacaklarımla vedadır bu…
Adet yolculuğumun sonunda, kendimi hatırlamak, nazikçe kendime sarılmaktır bu.
Bu bölümü kapatabilmek için varsa utanç ve yaralarımın şifalandığı, bir sonraki kapının aralandığı köprüdür bu… Bu, yapılmasını isteyip de hiç yapılmayan genç kızlığa geçiş törenimdir
Dişi bedenimi yok saydığım adet döngümdür
İhmal ettiğim ruhumdur
Karşılaşmaktan korktuğum yaş almışlığımdır
Kadınlık yaslarıma sarılmadır bu
Bu geçiş törenimin an be an farkındalığı, burada atılan tohum, geleceğimin şekilleneceği hamurum’dur.
Burada biriktirdiklerim, dişi yolculuğumun kalanı için hazırladığım kullanım kılavuzumdur.
Görünür ve duyulur olmayı derinlerde bir yerde yıllardır bekleyen, özümdeki bilge dişiyi keşif yolculuğudur bu. Seninleyim. Benimlesin. Hoş geldin….
Bu çağrıyı duyan tüm kadınlara açıktır.