Aşkınızı Test Edecek 12 İnsani Durum
.
Ter kokusu
Mekan: SinemaZaman: Cuma akşamı - Aylardan ŞubatKonsept: Soğuktan korunma kılıklı öpüşme, koklaşma gerçeğiHava soğuk, kıçımız donmasın bari sinemaya gelelim dediniz... Sinemaya geldiniz. Montlar çıkarıldı, koltuğa yerleşildi. Bir dakika ya, bir koku var sanki ya, Allah Allaaaahhh böyle ekşi ekşi, kebap desem değil, ayak kokusu desem değil, ay ne bu ya derkeeen, canım ben bir tuvalete gidiyorum der ve ayaklanır, arkasında da buram buram o muhteşem kokusunu bırakır. 130 dakika filme girmişsin, birazdan gelip yine yanına oturacak, kaçacak yerin yok, şimdi düşünce gücüyle koku alma duyunu kapatacaksın yavrucum hadi ommmm... Hayaller Paris gerçekler Eminönü tamamen bu işte.. Sen neler hayal etmiştin oysa ki? Hayallere "dalasım" var. Öndeki koltuktan arkaya dönen Murathan Mungan mı ya? Kokuyla kafam iyi oldu, halüsinasyona bağladım. Hocam uzanamayalım aman diyim, mümkün oldukça uzak duralım birbirimizden nolur, film başlasın, neyse cezamız çekelim, karmayı temizleyip gidelim. Sonra da neden hemen kalkıp gitmedim ki, kendime bunu çektirdim diye dövünelim ama olur mu?
Mıknatıs Dişler
Mekan: DürümcüZaman: Pazar akşam üstü - Aylardan MartKonsept: Çok acıktım.Hadi hunharca yedin o dürümlerin üçünü arka arkaya, koy ustam sen bol bol maydonoz, domates ama soğan olmasın diye sevimli sevimli alt yazını da verdin. Yahu bir kalk git bir aynaya bak, ne yediysen maşallah dişlerden canlı yayın. Maydanoz mıknatısı mısın be mübarek? Ne diş yapmış adam ya. Sezai Usta gibi bir de sürekli konuşup, sırıtıyor. Desem mi acaba ya dişinde maydonoz var diye? Ama çok utanır ya şimdi, yok ben kötü olmayayım. Zaten maydonoz yok, maydonoz tarlası var. Şimdi ülke tarımına bir balta da ben vurmayayım. Ama eve gidince görecek zaten, sonra bana demez mi bunca zaman gördün de bir şey demedin diye. Onu kendi meseleleriyle yalnız bırakıp, kendimi kırlara vurasım var. Yandan yandan çantamı tutarak Hülya Koçyiğit gibi gözü yandan yaşlı, seyirtesim var.
Burundaki tatak
Mekan: Orman - Haftasonu Yürüyüş Zaman: Ögleden sonra - Aylardan NisanKonsept: Sağlıklı yaşam, sportifim, taş gibiyim, aynı zamanda outdoor insanı da olabiliyorum.Mis gibi bahar, gözümüz gönlümüz açılmış, doğa bize bütün zenginliklerini farklı farklı renkleriyle açmış, ortak kullanım buyurun diyor. Oksijenden kafalar dönmeye başlamış, nasıl tatlıyız. HD kalitesinde görüntü, yeşilin tonlarına, sür tonlar eşlik ediyor. Özledigimiz güneş tatlı tatlı gözümüzü alıyor ve tabi ki kıştan kalma alışkanlıkla güneş gözlüklerimizi almamışız. Gözler kısık yürüyoruz, tempomuz hızlanıyor. Ayva çicek açmış, yaz mı gelecek derken, gönül bu sevdadan vaz mı geçecek bölümüne hızlıca bir devriliyoruz amanın o ne? Bi tatak gördüm sanki. Yo hayır olamaz, gözüm güneşten kamaşıyor ve başım biraz dönüyor ama gözlerim de HD görüyor yahu. Şu an dünya dursun ve bu an hiç yaşanmamış olsun lütfen. Bu bir kuş, bir böcek, bu bir çiçek tohumu. Yok işte baya babalar gibi tatak yahu. Acaba ben sürekli burnuma dokunsam o da anlayıp aynısını yapar ve beni bu işkenceden kurtarır mı? Hay kara bahtım kör talihim, ne mutluydum ben 2 dakika önce Teletabiler gibi ya. Bu da mı gol değil ya, bu da mı?
Tırnak kiri
Mekan: Araba- Evden alarak buluşmaZaman: Akşam üstü - Aylardan MayısKonsept: Otomobil uçar gider, ayağını yerden keser.Pırıl pırıl giyinmişsin, yıkılıyorsun, arabaya binmişsin, o kalp ben diyim dakikada 150, sen de 200 atıyor. Ve o an geliyor, gözün direksiyonda duran o ele ilişiyor. Gözünü alamıyorsun el nereye giderse oraya bakıyorsun, hipnotize oldun çünkü. Vites direksiyon-vites direksiyon derken, soldan soldan elini tutmak için gelen elin yeni travman olacağını hiç aklına getirmemiştin. Zaten bu aralar pek aklını kullanmıyorsun ki. Grinin 50 tonunu aramızda yanlış anlayanlar var. O tırnak içlerinde kaç ton var ben sayamıyorum, fena oluyorum. Hiç mi elini yıkamıyorsun sen ya, baya bir aydır falan yıkamıyorsun bence. İçerden french diye bişey çıktı da benim haberim mi yok? Pis içli french moda mı oldu ya? Bunun nasıl farkında olmaz ya, ay ben iğrendim şu an. Ay valla her hücrem iğrenme oldu. Koptum ben, sistem fazla ısındı,gittim ben. Şoför bey iki tane Şaşkınbakkal arkadan uzattılar, bir de ben sağda müsait bir yerde ineyim, rica edicem.
Kulak kiri
Mekan: KonserZaman: Yaz akşamı - Aylardan HaziranKonsept: Bir yaz gecesi rüyası.Bu şarkının sözlerini de pek seversin. Ayyy nasıl da mutlusuuuunn, sevgilin yanında, hava mis, şarkılar ruhunuza işliyor. Şöyle bir çaktırmadan bakayım profilden sevgilime romantik yapayım dedin, ayvayı yedin ve bittin. "Ben bittim şimdi sıra sende, sen gittin şimdi sıra bendeee." Şarkının anlamı değişti bir anda. Başını taşlara vurasın var ama hemen de ilk o göze çarpar ya, kulak memesine üst açıyla bağlanmış tortu şeklinde bişey var orda. Yahu bu ne? Hemen kafanı cevirdin ve hiç bişey yokmuş gibi yapıyosun, ama için içini yiyor. Yo yo yooo o baş omzuna yaslanacak, geliyor geliyor, hayııııırrrrrr…
Kadın bıyığı
Mekan: AVMZaman: İş arası öğlen yemeği - Aylardan TemmuzKonsept: Beyaz yakam gıcır gıcır.Sabahtan beri yerinde zor duruyorsun, öğlen olsa da sevgilimin yanında olsam diyorsun, daha dün görüştünüz ama onu yanındayken bile özlüyorsun. Ah ne şanslısın ya, sonunda buldun onu. Saat 12, yola çıktın zaten azıcık mesafe. 1 dakika sonra AVM’desin. Çıktın terasa malum kötü alışkanlıklar sebebiyle açık havada yemek istediniz. Oturdun ve işte geliyor, bu ne endam, bu ne güzellik, sana yaklaştığı her an daha da aşık oluyorsun. Sonunda kavuştunuz. Gözlerini kaldırdı sana baktı (evet uzun boylusun biraz) fakat gözün sadece tek bir şey görüyor. A a baya bıyık var orada ya? Minik burunla, harika dudak kıvrımı arasındaki o pis şey bıyık mı la? La ne ya, valla Ankara’lıya bağladım şu an. Dur bir dakika kontrolü ele alıyorum şu an. Biri beni kapatıp, tekrar açsın nolur ya, restart diyorum, sahneden çık bir daha gel diyorum, açaydım kollarımı gelme diyeydim diyorum. Şu an bu AVM’deki tüm dükkanlar cımbızcı olsun istiyorum.
Ağız Kokusu
Zaman: Akşam üstü içkisi- Aylardan AğustosKonsept: Önce sen kapat.Geldiniz oturdunuz, heyecan tavan. O senden önce gelmiş, hoş geldin canım öpüşmesi. Hobaaaa bir koku var ortamda. Neyse sana öyle geldi herhalde. Geçtin oturdun. Dün gece 2 saat 48 dakika telefonda konuştuğumuza inanamıyorum. Yaaa bendeeeee, gülücük gülücük, kırmızı kalp, yanakları kırmızı surat.(bunu da DOT'un İki Kişilik Yaz'ında kullanıyolar, bayıldım, gidin mutlaka) Çok tatlısın biliyor musun, bayılıyorum sanaaa. Sandalyeyi yanına doğru çekti, yakınlaştı, yüzünü sana çevirdi ve konuşmaya başladı. İşte o an bir fırtına kopar, sanki o an yer yerinden oynar. Allahım sana geliyorum, ben bunla mı konuştum o kadar saat gece gece, ay ziyan, kapat kapat cehennemin kapısını, n'olur sus konuşma artık bitsin bu dayanılmaz acı. Geçirdiğim şok sonrası şair oldum, her işte bir hayır var işte. Bak ne dicem; diş fırçası icat edildi biliyor musun, hani milattan önce 3000'de falan ama, geç olsun güç olmasın. Öğrenmenin yaşı yok değil mi? Türkiye'de 3 kişiden biri diş fırçalamıyormuş da, gidip onu mu buldum ya? Mahsun’un son filmini çok mu taktım kafaya acaba ya? Bak valla evrenden çekiyorum ben bunları ya. Ay ne çektim ben yaaa.
Kepek
Mekan: Sahil bankıZaman: Aylardan EylülKonsept: Eylülde gel.Güneşli yazdan kalma bir gün. Bankta bekliyorum onu. Whatsapp da son mesaj; 5 dakikaya yanındayım aşkım, öpücüklü surat, gülücük, mor kalp. Ben senin o aşkım diyen dillerini yerim. Ve işte geliyor, insan mısın, rüya mısın sen nesin ve Paşam? Bu koyu renklerde ne yakışıyor ah yaaaa, geldi geldi. Öyle saşkınım ki şu an Shakespeare’e bağlıyorum direkt. (ben şaşırınca hep ona bağlarım, bünye meselesi)Sonradan kör olan aşık asla unutamaz / Daha önce gördüğü değerli hazineyi. Kör olaydım da görmeyeydim, ahhhhh, ne hazinesi yaaaa. Bildiğin son baharda omuzlara kar yağmış. Paşama kış erken gelmiş, bu neeeee? Kahrolsun küresel ısınma. Kafalar çok karışık, Burak Özçivit, geniş omuzlar, başlar ve omuzlar, spot ışıkları, kör olası gözler, aşkımı süpüren kör olası çöpçüler var bir de. Ama en uygunu Şener Şen misali Allahım kör et beni kafaları.
Mide guruldaması
Mekan: TiyatroZaman: Perşembe akşam - Aylardan EkimKonsept: Sanat aşkı.İşten çıktın, yetişmen lazım, bilet almış kaç zaman önceden. Öğlen de makarna yemiştin ama tutmadı tabi, felaket açsın, ama bir ıslak hamburger atabiliten dahi yok, koşuyorsun bildiğin. Müdürün o son dosyayı çıkış saatine yarım saat kala masana patlatmayaydı, zalım olmayaydı, tam süper olacaktı ama yaptı, kaçamadın Pikaçu. Kumbaracı'dan yokuşu indin, koştun geldin. Merdivenlerde baya mumlar falan noluyoruz derken, kapıda seni bekliyor, ah kuşum selam dedin. Oyunun adı da Düğün. Hafiften kıllanmıyor da değilsin neyse bir tiyatro işte. Oyun başladı, nabzın normale döndü, o nefes nefese halin geçti. Konuyu anlamaya calışıyosun, oyunucular tanıdık mı diye bakıyosun, dizi de oynadı mı şu cocuk ya diye düşünürken, gereksiz bir efekt duydun bir an. Bu sahnede ne alaka bu ses derken, hoop ikincisi. Sana çevrilen bir iki kafa mı oldu? Yok canım sevgilin kıpırdamadı bile. Hooppp bir daha, haydiiiii mide guruldamasıymış ya o. Dön dön dön, öbür tarafa dön, herkes duysun o duymasın, kulaklarını mı kapatsan ne yapsan. Çok geç, en başarılı sahne müziği kategorisinde Afife Jale'de çıkar, aslanlar gibi alırsın artık ödülünü. Saygılar.
Guf yapmak
Mekan: PizzacıZaman: Salı akşamı - Aylardan KasımKonsept: Sınırsız pizzaYedin yedin yedin, üstüne sodaları kolaları ve asitli her şeyi bastırsın diye litreyle içtin. Ayağa kalktın ve tanıştırayım, karşınızda üstat GUF. Geldi mi arka arkaya gelir, geğirme ile ağızdan gaz çıkarma arasında çok hassas bir çizgi tutturmuştur kendine. Gag ya da Gorrg'un tüm kabalıklarına rağmen kibardır o. Tıs bile yanında nadan kalır. Guf bir de elle ağız kapatma hareketi ile tamamlar ki, işte o an insanın zirvede bırakası gelir. Zerafet timsalidir GUF fakat aynı zamanda serseri bir umursamazliği da vardır, haliyle kafaları karıştırır. Karşısındaki sevgili napıyor bu yahu derken çok zaman geçmeden durumu anlar, ilk bir kaçına gülebilir bile, ancak sonrasında süreklilik göze batınca, perde kapanır, ışıklar kısılır ve bir sessizlik olur. GUF selamını verir ve görevini tamamlar. Diğer görevler için yola çıkar; su uyur, GUF uyumaz.
Pırt yapma
Mekan: Spor salonuZaman: Perşembe akşamı - Aylardan AralıkKonsept: Şişirmişim abdominalleri, basmışım amino asidi.Bir efsanesin. Herkes aralıkta yağdan görünmez haldeyken, sen sanat güneşimiz gibi salonun ortasında parlıyorsun adeta. Fıs fıs sesler duyuyorsun, seni konuşuyorlar, mest oluyorsun. Kaçamak bakışlar yakalıyorsun, Bruce Willis gibi yandan yandan gülüyorsun. Ah yanar döner a a acayipsin. Oysa kalabalıklarin içinde yalnızsın ve tatlı sevgilini bekliyorsun. İşte geldi, merdivenlerden iniyor. Sana hayran hayran bakan o gözleri biraz daha parlatmak istedin, kendin kaşındın. Yükledin ağırlıkları sağlı sollu haltere, aldın squat pozisyonunu, eğildin, tam kalkıcan PIRT. Can havliyle benimki kokmaz ama dedin. Sıvadın da yani ortalığı. Halbuki sevimli bir pırttı sana göre. Değil sevgilinin uzaklaşması, etrafında genel bir boşalma oldu. Diri vücudunla ortada kalakaldın. Gaza gelmeseydin ne güzel olacaktı halbuki her şey.
Gözdeki çapak
Mekan: KahvaltıZaman: Pazar sabah- Aylardan OcakKonsept: Bakayım bir de gündüz nasılmış?Pazar pazar, tek tatil günün. Dışarısı buz gibi lapa lapa kar var ama senin için yanıyor, anladık onu. Sıcacık yatağını bırakmak suretiyle eşofmanı çekmiş, evden çıkmışsın. Karnın acıkmış, gözün çay arıyor, hafiften açıldın ama gözünün önüne ofisteki züppe "I'm not a morning person." bardağın geldi. Unuttun onları hemen, burada cok hayırlı bir sebep için bulunuyorsun zira. İşte geldi, güneşim ve ayım, yıldızlarım... Khaleesi'ye bağlamayalım bir sakin olalım da; o ne ya, çapak mı o ya? Yoookkk artııkkkk. Bildiğin çapak ya. Gözler kalbin aynasıdır da, bu nası ayna ya. Aynalara küsesim var şu an. Bi sileymişin aynayı iyiymiş. Açma o gözleri açmaaaaa, hiç mi yüzünü yıkamıyosun sen ya, ay resmen çapak o ya. Kahvaltı mı, yok ben tokum sağ ol.Hayat neden bu kadar zor. Ay ben ölem…