Güncelleme Tarihi:
Evlen-ebil-seydi bu kitap olmayacaktı! Hollywood yapımı romantik komediler kadar eğlenceli ama çok daha "sahici" ve çok daha "bizden"...
Sibel Yılmaz, kitabında kendine has üslubuyla "hayatının tek amacı evlenmek" olan sıradan bir genç kadından, "kendini tanıyan ve ne istediğini bilen, hayattan dibine kadar tat alan" bir kadına nasıl dönüştüğünü anlatıyor. Bunu yaparken, bu büyük değişime kolayca uyum sağlayan zekası kadar mütevazılığı da baş döndürüyor.
Sosyal medyada büyük övgüler alan kitap, kısa zamanda ikinci baskısını yaptı. Peki Sibel Yılmaz şu anda ne yapıyor? "Şahane ve anlayışlı" patronlarıyla çalışmaya ve santralinden dünyanın ve insanın her türden ahvaline komik yorumlar yapmaya, hocası Botan Diler'i bitmek bilmeyen sorularıyla yormaya ve tabii ki her fırsatta gezecek bir ülke, şehir bulmaya devam ediyor. İşler yolunda yani.. Olması gerektiği gibi...
Kitap yazma fikri nasıl doğdu?
Yaptığım değişim ve dönüşüm çalışmalarında elimde bir altın anahtar görmemle başladı. Bu anahtarın ne ifade ettiğini sorguladığımda ise, yazarlık olduğunu fısıldadı içim. O güne kadar öğrendiklerimi bir kitap haline getirmem gerektiğini anladım ve yazmaya karar verdim. Ama bu sandığım kadar kolay olmadı. Çünkü yargılanmaktan korkuyordum. Bu korkumu da yine değişim ve dönüşüm çalışmalarında kırdım ve bugüne geldim.
Kitapta karşılıksız yaşadığınız bir aşktan da bahsediyorsunuz. Size acı veren bu deneyimden nasıl kurtuldunuz?
Hocam Mehmet Botan Diler'le yaptığım değişim ve dönüşüm çalışmalarındaki farkındalıklarım sayesinde çıkabildim bu çok acı veren süreçten. Bu aşk bende zaman aşımına uğramış ama bilinçaltımda bir hırs, bir yenilgi olarak kalmıştı karşılıksız olduğu için. Ben de bunları kabul edemediğimden, aşk görünüşte bitse de zihnimde ve içimde bitmiyordu. Onu kusursuz bulup kendimde sürekli kusur aramak, onu üstün görüp kendi değerlerimi görememek bu aşkı bende bitirmiyordu. Onunla bir olduğumu görüp kabul ettiğimde ve bana bu yönde duygusunun da olamadığını anladığımda -sevgiyle- vazgeçtim.
ÇOK ŞÜKÜR PANİK ATAK OLMUŞUM!
Kitabınızda da bahsetmişsiniz. Gerçekten bu aşktan sonra mı panik atak oldunuz?
Evet. Kimseye kendimi anlatamadığım için ve duygularımı zayıflık olarak gördüğüm için içimde biriktirdim her şeyi. Bir gün de panik atak çaldı kapımı. İlk yaşadığımda terapi aldım ama ikinci yaşadığım çok daha ağır geçti. İyi ki bu duygular benden böyle çıktı. Çok zor bir süreçti, altı ay sürdü ama benim yeniden doğmamı ve korkularımla yüzleşmemi sağladı. O yüzden çok şükür ki panik atak olmuşum!
Kitabınızda hastalıkları insanların kendilerinin yarattığını söylüyorsunuz. Nasıl oluyor bu?
Tamamen düşünce gücüyle. Kendinizi mutsuz hissettiğinizde bu durum tüm bedeninize yayılıyor. Hiçbir şey yapmak istemiyorsunuz. Bedeniniz de, aldığınız karara uyumlu olmak adına bir tepki veriyor. Bazen farklı sebeplerle ya da pişmanlıklarla kendimizi cezalandırıyoruz. Bazen iyi şeyleri hak etmediğimizi düşünüyoruz ve sonucunda kendi elimizle hastalıkları yaratıyoruz. Bir nevi kendi hayatımızın celladı oluyoruz farkında olmadan...
"Her kadın evlenmek istediği adamda babasını arar" derler. Sizce bu doğru bir tespit mi?
Doğru. Çünkü ilk tanıdığınız erkek babamız. O bize nasıl davranırsa, biz kendimize öyle bir eş istiyoruz. Babadan başlıyoruz ve devam ediyoruz. Sorun şu ki; ya kaçılacak, ya da tapılacak adam oluyor babamız.
Siz babanızı 17 yıl sonra affettiğinizi söylüyorsunuz. Bu nasıl oldu?
Babamla çocukluğumda yaşadığım birkaç olay vardı. Bu olaylar çocuk aklımla çok derin yaralar açmıştı kendi içimde. Babamla çocukken yakın olsam da genç kızlığımda yakın değildik. Ve ben onu 16 yaşımda kanserden kaybettim. Onunla yaşamış olduğum o birkaç olay benim hayatımı tamamıyla etkilemiş ama ben farkında değildim. Bu yüzden babamı affetme sürecim çok sancılı geçti. Bir zamanlar adını bile anmak istemezken, artık "Huzur içinde uyu" diyebiliyorum.
Kişisel gelişimi yolculuğunuzun başında hedefiniz sadece evlenmekmiş. Bugün hangi noktadasınız?
Ben evlenmeyi hiçbir zaman istememişim! Bunun farkına vardım. Sadece toplum baskısı ve korkularım yüzünden ısrarla evlenmek istemişim. Şimdi kendime "Ben evlenebilirim" diyorum ve bu durumun üzerinde yeni yeni çalışmalar yapıyorum. Evli olsam da olmasam da benim bir hayatım var ve önemli olan bu hayatı olabildiğince mutlu yaşamak. Önemli olan; evlilik için imza atmak değil, kişinin kendi hayatına imzasını atabilmesi.. Kendi hayatına imza atabilmiş iki insanın birlikteliği de -adı evlilik olur, beraberlik olur- çok şahane olacaktır eminim...
ARKA KAPAK YAZISI
“Evlenmek istiyorum, evlenirsem eğer tek taraflı yaşadığım aşkın acısı ve içimdeki o boşluk hissi bitecek, kendimi güvende hissedeceğim, acı duymayacağım, mutlu, huzurlu olacağım ve her şey düzelecek”. Diyordum hevesle
Sibel Yılmaz, Evlenmek İsterken Aydınlandım adlı kitabında samimi, sıcak üslubuyla hayatının erkeğini ararken hayattan tat almanın, kendini tanımanın, insanın iç dünyasına yaptığı yolculukla diğer insanları da anlamanın ve tanımanın mütevazı rehberini sunuyor esasen. Bunu yaparken de yaşadıklarını sansürlemeden, lafını sakınmadan büyük bir içtenlikle okurlarla paylaşıyor.
Kâh gülümseten kâh hüzünlendiren satırlar arasından size bakan o muzip ruhu, kendini tanımak gibi herkesin kolay kolay beceremeyeceği, zayıflıklarıyla, zaaflarıyla yüzleşip hayata ve kendine dönük “farkındalık” anlarını tutku derecesinde çoğaltmayı arzulayan bu delidolu ruhu yanı başınızda hissedip onunla “aydınlanma” yolculuğuna çıkacaksınız.
Ruhunu aydınlatmak isteyenler için…