Güncelleme Tarihi:
Bir kadın ve bir erkek, aşkı bulduklarında kendilerini dünyanın en mutlu çifti olarak görürler. Onlara göre şanslıdırlar çünkü yeryüzündeki hiçbir çift onlar kadar birbirine aşık değildir. Şarkılar söylenir, şiirler yazılır, mesajlar, özlemler, ilanı aşklar derken, kadın yavaş yavaş anlaşılmadığını hissetmeye başlar.
Anlaşılmakla, anlaşılabilmek farklıdır. Anlaşmak, ilişkinin doğasında aynı bakış açısına, aynı kültüre, benzer hobilere ve zevklere sahip olmanın getirdiği olası bir sonuçtur. Karşı tarafın sizi anlıyor olması doğal bir davranışken, onun tarafından anlaşılabiliyor olmak, ona ait olan özel bir beceridir. Ve ne yazık ki erkeklerde böyle bir beceri gelişmemiştir.
Erkekler neden kabalaşır?
Bu soruyu kadın danışanlarımdan o kadar çok duyarım ki! Dünyanın en nazik, en kibar, en düşünceli, en romantik erkeği bile bir güm gelir kabalaşır. Övgülerin yerini acımasız eleştiriler, onaylamaların yerini suçlamalar, ilginin yerini duyarsızlıkla harmanlanmış bir ilgisizlik alabilir. Erkeklerin bilinçaltlarındaki kabalık gün gelir bilinç üstlerine çıkarak davranışlarına ve sözlerine yansır. Kadının ruhundaki kırılganlık, erkeğin bilin üstüne çıkan kabalığıyla karşılaştığında, kadının kalbi tıpkı bir kristalin tuzla buz olması gibi darmadağın olur. Bu noktadan sonra kadın anlaşılabilmeyi boşu boşuna bekler durur.
Sorumlu anneler mi?
Erkeklere hiç öğretilmez mi, kadın ruhunun incinmeye gelmediği? Erkeklere öğretilemez mi biraz daha hassas olmaları? Bu noktada çuvaldızı annelere mi batırmak gerekiyor, hani oğullarını yetiştiren annelere! Peki ya babalar? Babalar oğulları için annelere şunları demez mi? "Kız gibi hassas yetiştirme şu oğlanı, erkek adam ağlamaz vb." Demek ki anneler uğraşırlar oğullarının duyarlı olmaları için. Demek ki babalar, annelerin bu uğraşlarını engeller. Böylelikle kaba babaların, kaba oğulları olur. Kadınlar da onlara aşık olur.
Ya sonra?
Aşk, kadınlar için nasıl tutkudur ki, erkeğin başlardaki sevgi dolu sözleri onları mutluluğun tahtına oturtur. Sonrası anlaşılamamaktan geçiyor. Erkekte var olmayan bu 'anlama yetisi' sayesinde, hoşgörülü olmak, alttan almak, hatta karşı tarafı çözmeye, anlamaya çalışmak kadına düşüyor.
Aradan günler, aylar, yıllar geçiyor, kadın anlaşılamadığı için dırdırcı kadın etiketini, ister istemez üzerine alıyor. Kadın üzgün, kadın bıkkın, kadın yorgun ve kadın ümidini yitirmeyerek sabırla, erkeği tarafından anlaşılmayı bekliyor.
Bekledikçe yıpranıyor, yıprandıkça anlaşılabilmek isteği daha da çoğalıyor. Kadın daha çok dırdırcı olurken, erkeğin bilinçaltındaki kabalık da bir o kadar ortaya çıkıyor.
Her kadının zihninde, "Neden anlaşılamıyorum?" soru işareti vardır. Kiminde çoktur, kiminde azdır ama hepsinde vardır. Kaç kadın, erkeğinin kabalığını törpülemiştir, kaç erkek sevdiği kadın için kabalığını terk etmiştir bilinmez ama kadına "anlaşılabiliyor hissini verememek" erkeğin ilişkide izlediği yoludur... İşte erkek budur...