Güncelleme Tarihi:
Erkekler ölümsüzlük peşinde
Her boşalmada 300 milyon sperm üreten erkek, içgüdüsel olarak mümkün olduğunca çok sayıda dişiyi döllemeye çalışarak, kendi genlerinin sonsuza dek baki kalmasına çabalıyor. Bu erkeğin kendisini 'ölümsüz' kılma arzusunun tezahürü olan güdüsel bir davranış. Kadın, doğurarak zaten kendisini ölümsüzleştiriyor.
Erkeğin, bir kadına âşık olsa bile, başka bir kadınla yatabilmesinin, aşkla seksi ayırmasının nedeni işte bu güdüsel programlama. Aşkla seksi birbirinden ayıramayan kadınlar ise erkeklerin aşk ve seks ayrımını yüzeysel buluyor.
Aşk, spermin kalitesini artırıyor!
Aşk insana haz veren bir duygu. Âşık olunan kişiyle yaşanan cinselliğin hazzı, güdüsel cinselliğin verdiği hazzın çok çok ötesinde. Tabii bu haz boyutunun doğada bir karşılığı var; aşk duygusunun ürettiği kimyasallar...
Bunların hem spermin kalitesini yükselttiği, hem de -kadın cinsel birleşmeden aldığı haz oranında bedeni farklı kimyasallar ürettiği için- böyle bir ilişkiden doğan çocuğun fiziksel, duygusal, ruhsal sağlığında ve zekâ seviyesinde büyük etkileri olduğu biliniyor.
Aşık erkek kadının haz almasına önem veriyor
Âşık erkek, bilinçsiz de olsa işte bu yüzden önce partnerine vereceği hazza önem verir. Âşık olmayan erkek ise bencilce sadece kendisinin alacağı hazzı düşünür.
Aslında kadının hazzını içermeyen bir cinsel ilişkinin erkeğe vereceği hazza da gerçek anlamda haz denemez. Bu olsa olsa biyolojik ihtiyacın karşılanmasından duyulan bir rahatlama olabilir. Tıpkı açlık ihtiyacı giderildiğinde duyulan rahatlık gibi. Açlık ihtiyacı, kuru ekmek ve suyla da giderilebilir, harika bir ziyafet sofrasında yer alan lezzetli yiyeceklerle de. Sizce hangisi insana daha fazla haz verir?
İşte aşk içeren cinsellikle, sıradan cinsellik arasındaki -kıyas bile kabul etmeyen- fark, kuru ekmekle ziyafet sofrası arasındaki fark gibi.
Aşk, cinselliğin 'haz' garantisi, doğanın da gelecek nesillerin sağlığını garantileme yolu.
Aşk bir zaferdir... Yenileri gerekir!
Aşk harika bir duygu fakat 'sevgi' değildir. Karşı cinsi 'fethederek' elde edilen zafer, egonun doyumudur. Kişi, kendi dayanılmazlığını kanıtladıktan sonra 'fethettiği' kişiden kaçmaya çalışır. Doymuştur ve bıkmıştır. Artık yeni fetihler, yeni ego doyumları gerekir...
Er ya da geç kişi bu boş doyumların tekrarının kaçınılmaz sonucu olarak kendinden bıkar, mutsuz ve doyumsuz bir insan olduğunu kendisine itiraf edecek noktaya gelir.
Aşkla cinsellik daima birliktedir. Cinsellik aşkı doğurmaz fakat aşk cinselliği harika kılar. Aşk paylaşmayı öğretir. Benciliğimizin duvarlarını yıkabilmeyi, bencilliğimizin ötesindeki 'ben'i görebilmeyi sağlar.
Kadınlarda ise bu durum karşımıza yine enteresan sonuçlar çıkarıyor...