Güncelleme Tarihi:
Kontrol altına alınmadığında ise kişiyi tamamen kısıtlayan ve hayatını yaşamasını engelleyen bir argümana dönüşen sosyal fobiyi Nöroloji Uzmanı Dr.Mehmet Yavuz anlatıyor.
Sosyal fobide utangaçlığın dozu kaçıyor
Sosyal fobi, toplumda oldukça yaygın bir sağlık sorunudur. Okul, iş yaşamı, arkadaşlık ilişkileri, flört ve evlilik, komşuluk gibi yaşamın her alanını etkiler. Hatta kişiyi kendi ihtiyaçlarını karşılayamaz hale getirebilir. Örneğin karnı aç olduğu ve parası da olduğu halde bakkala gidip yiyecek bir şey alamamak; ulaşım için toplu taşıma araçlarına binememek ya da büyük bir kaygı yaşamayı göze alıp binse bile bir başka yolcu ‘İnecek var’ deyip inmiyorsa son durağa kadar araçtan inememek, sosyal fobisi olan insanların yaşadığı zorluklardandır.
Ülkemizde yüzde 10-15 düzeyinde sosyal fobik var
Yapılan araştırmalarla kadınlarda daha sık görüldüğü tespit edilen sosyal fobiye sahip kişiler başkalarının yanında rahat hareket edemez ve rezil olma korkusu yaşarlar. Etrafta biri varken telefonla konuşamamak, iş arkadaşı bakarken yazı bile yazamamak çok kısıtlayıcıdır. Kişi, okulunda ya da işinde kendini gösteremez, isteklerini ifade edemez, haklarını savunamaz. İnsanların yanında çay bile içmek istemeyen, yanlış bir şey yaparım da alay konusu olurum diye düşünen insanların bir iş başvurusunda bulunmaları ve dolayısıyla hayatlarını idame ettirmeleri de oldukça zordur.
Sosyal fobi, kişiyi toplumdan soyutlaştırıyor
Sosyal fobisi olanlar, çeşitli düşünce hatalarına teslim olurlar. Diyelim ki bir doğum gününe davet edildiler. Bu bir kutlama olsa bile kişinin sosyal fobisi varsa cenazeye gitmekten daha fazla gerilime sebep olacaktır. Ortama uygun giyinemeyeceğini, kimsenin kendisiyle sohbet etmek istemeyeceğini, yemek yerken mutlaka bir sakarlık yapacağını düşünen kişi, en kötü senaryoları gözünün önüne getirir ve çoğunlukla da bu davete katılmaz. Bu şekilde bir gidişat genellikle sosyal izolasyon ve belki de depresyonu beraberinde getirir.
Her zaman katılacağımız ortamlar bizim isteğimize bağlı olmaz. İş ya da okulda bir sunum yapmak zorunda olduğunuzu düşünelim. Sosyal endişeleriniz sizi çok iyi hazırlanmaya itecektir. Böyle değerlendirilme anları, sosyal fobisi olanların çok fazla heyecanlanmalarına neden olur. Kürsüye çıkıp konuşmaya başladığınızda kalp atışınızdan başka bir şey duyamıyor, heyecandan gözleriniz kararıyordur. Çok iyi bildiğiniz bir konuyu anlatıyor olsanız bile saçmalama, rezil olma endişesini taşır ve kendinizi kısıtlarsınız. En büyük hata olumsuz senaryolara kendinizi kaptırmaktır. Başarısız olacağınıza dair inancınız, birçok durumda hiç savaşmadan yenilmenize neden olur. Terleme, kızarma, hızlı nabız da sosyal fobisi olan kişilerin sıklıkla yaşadığı fiziksel belirtilerdendir.
Sosyal fobinin arkasında eleştirilme korkusu var
Sosyal fobide başkalarının onu yargılayacağı ve eleştireceği korkusu vardır. Kaçınma duygusu, küçük düşürülmek ya da aşağılanmak korkusundandır. Bu özellikleri nedeniyle panik ataktan ayrılır. Bir şeyleri yapmak isteyip de yapamamak ise kişiyi major depresyona itebilir. Aslında sosyal fobi yaşayan kişiler, birileri ile iletişim içerisinde olma ihtiyacı hissederler ve buna engel olan davranışsal etmenler yüzünden bir türlü muvaffak olamazlar. Bu durum kişinin daha çok karamsarlaşmasına neden olur. Bazı çocuklar bu durumdan uzaklaşma yolunu madde ya da alkol kullanımında bulurlar. Kullandıkları maddenin etkisiyle daha sosyal olabilmeleri onları bu maddeyi daha çok kullanmaya itebilir. Bu da oldukça tehlikelidir.
Sosyal fobi ile utangaçlık aynı mıdır?
Sosyal fobi, utangaçlıktan ayrılmalıdır. Aslında sosyal fobide utanma korkusu vardır. Diğer bir ifade ile utangaçlıkta çekingenlik, sosyal fobide ise korku vardır. Sosyal fobik bireyin zihninde sürekli ‘Başkaları ne der?’ sorusu dönüp durmaktadır. Bu kişiler aslında yeterli zekâ ve yetenekleri olmasına rağmen onaylanmama ve reddedilme korkusu ile hiç bir aktiviteye başlamazlar. Kapasiteleri olmasına rağmen proje üretmezler.
Sosyal fobi ile nasıl baş edilir?
• Bütün insanlar hata yapar. Hata yapmak insan olmanın kaçınılmaz bir sonucudur. Hiçbir insan kusursuz değildir. Bu yüzden mükemmele ulaşmak için uğraşmak boşunadır. Özellikle sosyal fobi sahibi olan kişiler Mükemmeliyetçiliği bir yana bırakmalıdır. Mükemmellik iyinin düşmanıdır; var olanın en iyisi ile yetinmeyi öğrenmek son derece faydalı olabilir.
• "Ya hep ya hiç" anlayışıyla hareket etmeyin. Bir şeyin hepsini elde edemiyorsanız, tümünden de mahrum olmayın. Zorunda olmaktan vazgeçin. "Mutlaka yapmalıyım" yerine "Yapmak istiyorum ve elimden gelenin en iyisini yapabilirimi’ koyun.
• Kendinizi geliştirmeye açık olun ki, yapabildikleriniz giderek daha da iyi hale gelsin. Beklentilerinizi ulaşabileceğiniz seviyelerde tutun. Böylece sürekli olarak hayal kırıklığı yaşamaya mahkûm olmazsınız. Kendinizden daha az şey beklerseniz başarılarınızdan daha çok tatmin sağlarsınız. Nitekim mükemmeliyetçilikten vazgeçmedikçe kendinizden asla memnun olamazsınız.
• Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, sizi ve yaptıklarınızı onaylamayacak, beğenmeyecek, reddedecek birileri mutlaka olacaktır. Öyleyse herkesi memnun etme çabasını bırakın. Hayır demeyi öğrenin. Size teklif edilen her yükü, hiç istemediğiniz halde sırtlanırsanız zaman ve enerji kaybınız bir yana insanların sizi kullandığını, sömürdüğünü düşünerek zayıflık ve acizlik hislerine kapılabilirsiniz.
• Yeryüzünde sizi hiç tanımayan ve sizin ne yaptığınızı hiç umursamayan milyarlarca insan yaşıyor. Çevrenizdeki insanların da sizi düşünüp durmaktan daha önemli meşguliyetleri var. Bu yüzden sürekli "Başkaları ne der?" diye düşünüp kaygılananlar, biraz da "Başkaları ne derse desin!" düşüncesine yoğunlaşmalı.
• Bütün bunlara ek olarak, basit bir durum gibi gözükse de hayatı kısıtlayan, okul, arkadaşlık, eş bulma ve kariyer edinme gibi isteklerinizi engelleyen bir noktaya ulaşan sosyal fobiniz varsa, mutlaka bir uzmanla görüşün. Gerek özgül gerekse sosyal fobilerde profesyonel destek uygulamaları ile psikoterapiler, ilaç tedavileri, TMS, duyarsızlaştırma veya alıştırma programları yapılabilmektedir. Bu nedenle dilerim ki, fobinizi yaşamın bir cilvesi ya da kişiliğinizin bir parçası gibi görmeyip, bir an önce tedaviye başlarsınız.