Düzenli beslenme diyeti
"Yapılan onlarca diyete rağmen kilo vermede sorun yaşıyorsanız, eksik olan birşeyler mutlaka var demektir. Unutmayın ki zayıflamak aç kalarak değil, doğru beslenilerek gerçekleşecek bir durumdur."
Lahana diyeti, haşlanmış pirinç diyeti, birçok adını bile duymadığınız otlarla yapılan diyetler, yiyebildiğiniz kadar meyve diyeti gibi tek besin veya besin grubu içeren diyetler de işe yaramıyor, çünkü bu diyetlerle insan vücut sağlığı için gerekli maddeleri alamıyor.
Bazı insanlar ise aç kalınarak vücudun toksinlerini attığı iddia edilen diyetlerle kilo verebileceklerini düşünüyorlar. Oysa beklendiğinin aksine bu tip diyetler vücutta istenmeyen maddelerin oluşmasına neden oluyor; böbreklere gereksiz yük bindiriyorlar. Terleyerek, iştahı baskılayan ilaçlarla, kas uyarıcılarıyla uygulanan programlar da zaman kaybı ve para tuzağı.
Bu üzücü sonuçlar ışığında Dünya Sağlık Örgütü, sağlıklı beslenme alışkanlıklarını bir yaşam biçimi haline getirmek üzere kolları sıvamış. Çünkü insan sağlığının temel belirleyicisi olan beslenmenin etkileri yaşam boyu sürüyor. Bilimsel çalışmalar, yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı kalp-damar hastalıkları, kanser, seker hastalığı, tansiyon, kemik erimesi gibi kronik hastalıkların görülme sıklığının giderek arttığını gösteriyor.
Dünya Sağlık Örgütü'nün diyet, fiziksel aktivite ve sağlık üzerine geliştirdiği global stratejinin amacı, bu kronik hastalıklardan korunmak ve tüm dünyada genel sağlığın iyileştirilmesi.
Dünyada şişmanlık hızlı bir şekilde ve sinsice yayılıyor. Hafif şişmanlık sıralamasında ABD'yi yüzde 54'le Rusya, yüzde 51'le İngiltere, yüzde 50 ile Çin ve Almanya izliyor. Türkiye'de ise kadınların yüzde 33.4'ü hafif şişman, yüzde 18.8'i şişman. Ülkemizde ölümlerin yüzde 43'ü kalp-damar hastalıkları, yüzde 11'i kanser çeşitleri nedeniyle oluyor. Toplumumuzda yüksek tansiyon yüzde 43, şeker hastalığı yüzde 3.5 sıklıkta görülüyor. Buna karşın 20-29 yaş grubu kadınların yüzde 50'si hafif veya çok az aktivite, yüzde 45'i orta aktivite, sadece yüzde beşi orta üzerinde aktivite yapıyor.
Peki ne yapmalıyız? Dünya Sağlık Örgütü'nün yeni stratejilerine göre sebze ve meyve tüketiminin artırılması; tereyağı, margarin, kuyruk yağı gibi doymuş yağlarla şekerin tüketiminin kısıtlanması gerekiyor. Tam taneli tahıl ürünleri tüketmeli, posadan zengin beslenmeli, daha az şeker ve şekerli besin tüketmeli, daha az tuz kullanmalı, güvenli miktarda alkol almalı, daha tok kalmak için glisemik endeksi düşük yani kan şekerini uzun zamanda ve az yükselten besinlerle beslenmelisiniz.
Oysa ülkemizde genel olarak yıllar içinde ekmek, süt-yoğurt, et, taze sebze-meyve tüketimi azalırken; kuru baklagil, yumurta ve şeker tüketimi artıyor. Selahattin Dönmez'in verdiği bilgiye göre ülkemizde insanlar genelde almaları gerekenden daha az kalori alıyor; bulgur, pirinç, ekmek, patates, kuru baklagiller gibi bitkisel protein kaynaklarını daha fazla tüketiyor; kalsiyum, A vitamini, riboflavin ve demir gibi vitamin ve mineralleriyse yetersiz alıyorlar. Fast-food gibi doymuş yağ asitleri açısından zengin; posa içeriği, A ve C vitamini yönünden fakir beslenmenin yaygın olması, kalp-damar hastalıkları riskini artırıyor.