Doğal bitkiler

Güncelleme Tarihi:

Doğal bitkiler
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 22, 2005 06:00

Bitkisel kaynaklı "doğal ürünler"e olan ilgi gün geçtikçe artıyor.

Haberin Devamı

Gıda boyalarının, yapay aromaların, kimyasal katkı madde içeren besinlerin zararları ortaya çıktıkça, bitkisel kaynaklı 'doğal ürünler'e ilgi çoğalıyor. Aslında kökenine inildiğinde Sümer, Asur, Mısır ve Eski Yunan gibi medeniyetlerde kullanılan doğal tedavi uygulamaları günümüze kadar kuşaklardan kuşaklara aktarılarak geldi. Uygurca ve farklı Türk lehçelerinde de kullanılan ve bitkisel tedavi yapan insanlara da "otacı" diyorlardı. Birçok ilacın hammaddesini oluşturan bitkilerin bu yönü zaten yerel halk tarafından (özellikle yaşlılarca) genellikle bilinir. Bazıları çok önemli hastalıkların ilaçlarının hammaddesi olmuş. Öyle ki Güney Amerika'da yetişen kınakına kabuğu, Avrupa'da sıtma hastalığını yok etmiş.Bu bilgileri aldığımız Herbalist Tarkan Güveloğlu, modern tıbbın ve sentetik ilaçların bu kadar gelişmesine karşılık dünyada bitkisel ilaçlara ilginin çoğaldığını anlatıyor. Bitkilerin dünyada birçok ilacın kaynağı olduğunu söylüyor. Bitkisel ilaçların temelini oluşturan geleneksel tababete "kocakarı ilaçları" adının verildiğini ve gerçekten etkili olanların günümüze kadar gelebildığini vurguluyor. Yıllardır sinameki, sarısabır, güzelavratotu ve yüksükotu gibi bitkilerin önemli hastalıkların hammaddesi olarak kullanıldığını belirten Güveloğlu, meyan kökünün öksürük kesici, söğüt kabuğunun ise ateş düşürücü ilaçlarda kullanıldığının altını çiziyor.Geçmişten günümüze kadar şifa dağıtan ve çoğunlukta aşağılanan 'kocakarı'lara iade-i itibar verildiğini belirten Herbalist, "Aslında onların sahip oldukları bu birikim bize aktarılan önemli bir mirastır" diyor. Yerel şifacıların birikimlerinin bilim süzgecinde elenmesiyle birlikte yeni tedavi yöntemlerinin devreye girdiğini anlatıyor.Yan etkiler bitkilere yönelttiBitkileri kullanarak insanlara şifa verme olarak bilinen "fitoterapi" teriminin kökenin 1800'lü yıllara dayandığını anlatan Herbalıst Güveloğlu "Bu tarihten çok gerilere gittiğimizde de bitkilerden sağlık amaçlı tarihin her döneminde yararlanıldığını vurguluyor. "Bu alanda yapılan araştırmalarda, ilk yazılı belgeler, M.Ö. 3000 yıllarında ortaya çıkmış. 'Ninova Tabletleri'nde bitkisel ve hayvansal ilaçlarla iyileşme yöntemlerine başvurulduğu kanıtlanmış.. M.Ö. 1500 yıllarına ait olan Mısır Papiruslarında de bitkisel tedavilerden söz edildiğini ve bu tabletlerde soğanla sarımsağın adeta mucize bir besin olarak sunulduğu söylüyor. Son yıllarda sentetik ilaçların oluşturduğu ciddi yan etkilerin medyada yer almasının da bitkisel tedaviye olan ilgiyi çoğalttığını anlatan Tarkan Güveloğlu, "Doğallığın etkili ve yan tesir barındırmaması fikri bu yöntemleri popüler kılmıştır" diyor. Ancak, Güveloğlu'na göre doğal olan her zaman "güvenli" demek anlamına gelmiyor. "Pek çok bitki de yanlış kullanıldığında yüksek derecede toksiktir. Dolayısıyla 'ototerapi' (kendi kendine tedavi) yöntemine inananların, bitkisel ilaç konusunda, bitkisel tedavi uzmanların başvurmalılar" şeklinde konuşuyor.Sedefte alınan sonuçlarHalk arasında bitkisel kullanımların yanlış olabileceğine dikkat çeken Güveloğlu, bazen de gezinti yaptğı bir çayırda ayaklarımızın arasında dolaşan birçok bitkinin faydasını bilmeyen yüzlerce insan olduğunu, bitki bilimcilerin bu çerçevede yol gösterebileceğini vurguluyor. Özellikle tabiat eczanesinden faydalandığı alanların sedef ve vitiligo hastalıkları olduğunu belirten Herbalist bu tip rahatsızlıkların tedavisinde bitkileri sadece kaynatarak içmenin veya macun şekilde yemenin yeterli olmayacağını kaydediyor. "Artık bitkilerin, modern şekilde elde edilen yoğunlaşmış saf özleri var. Bu bitki özleri belirli oranlarda düzenli şekilde kullanıldığında çeşitli rahatsızlıklar için çok iyi neticeler vermektedir. Örneğin sinirsel kökenli bir rahatsızlık olarak bilinen sedef ve vitiligo gibi rahatsızlıklarda saf bitki özlerini kullanarak çok iyi neticeler alınmaktadır" düşüncesini savunuyor. "Sedef ve vitiligo, sinirsel kökenli rahatsızlıklardan olduğu için bir cilt hastalığı gibi sadece haricen yapılan uygulamalarla tam olarak netice alınamıyor. Bizim formülümüz olan, içilmesi gereken saf bitki özleri, 5 cins bitki ve saf bitki özlerinden oluşan kremler düzenli olarak kullanıldığında, 4 aylık bir sürede tam netice veriyor. Üstelik bu rahatsızlıklar kolay kolay tekrarlanmıyor. Bu formülün patent başvurusu yurt dışında yapılmıştır ve tüm dünyada yaygınlaştırılacaktır" diyor.Bahsettiği saf bitki özlerinin bazılarının sadece cilt hastalıklarına değil kalp damar sorunlarında, siroz gibi karaciğer hastalıklarında, kanser tedavisinde de tamamlayıcı olarak da başarıyla kullanıldığına işaret ediyor. "Ancak bitkiler gerekirse klasik tedavilerle birlikte kullanılabilir" diyor.Damarları tıkalı olanlar için bitki takviyesi Bitki ve bitki özlerini düzenli olarak kullanarak hem damar tıkanmalarını önlemenin, hem de tıkalı damarları açmanın mümkün olabileceğini anlatan Bitki Uzmanı, saf bitki özlerinin "damar açıcı etkiyi" yarattığını söylediği ve damla halinde içilerek kullanıldığını belirttiği saf bitki özleri hakkında bilgi veriyor: "Damar için bitki özlerinin yanı sıra, 5-6 çeşit de bitki kullanılması gerekmektedir. Bu bitkiler kolesterolü düşürmekte, sinirsel çarpıntıları azaltmakta ve kandaki artık maddelerin idrarla atılmasını sağlamaktadır. Bitkilerden elde ettiğimiz saf bitki özleri formüleri ile kalp rahatsızlıklarına bile çare olabiliyoruz."Herbalist Tarkan Güveloğlu, kalp damar sorunu olan hastalara yönelik hazırladığı bir terkibin beş altı ay kullanılması durumunda müthiş başarılar elde ettiklerini belirterek, "Kalp damarlarında oluşan daralmalar açılabiliyor ve bunun sonucunda çok büyük rahatlamalar sağlanıyor" açıklamasını yapıyor. Herbalist, kanserin bitki destekli tamamlayıcı tedavisinde hakkında da bilgi veriyor: "Karserde, klasik tedaviler devam ediliyorsa da, şifalı bitki ve bitki özleriyle mutlaka desteklenmelidir. Öncelikle bağışıklık sistemini ve genel olarak metabolizmayı güçlendirmeyi, kanserli hücreleri temizlemeyi hedef alan bu tedaviler hiç vakit geçirilmeden klasik tedavilerle veya tek başına uygulanmalıdır. Ancak hiçbir tedavi şansı kalmadığında şifalı bitkileri anımsamak hiçbir yarar sağlamayabilir. Yani bitkisel tedavi son umut olarak görülmemelidir. Doktor kontolleri bırakılmadan, düzenli bir şekilde bitki ve bitki özleri kullanılarak tedaviye devam edilmelidir. Kanser tedavisinde gıda rejimi de önemli yer tutmaktadır. Aldığımız bazı besinleri azaltıp, bazılarını artırmak gerekir".Daha fazla bilgi için: www.bitkiselsite.comTel: 0215 414 97 16

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!