Güncelleme Tarihi:
Leptin, Yunanca "Leptos; ince" kelimesinden türetilmiş bir kelimedir. Ob geninin ürettiği yağ doku kaynaklı bir moleküldür. Leptin hormonu tanımlandığı günden itibaren birçok araştırmacının dikkatini çekmiş ve konuyla ilgili bugüne kadar 6 binden fazla çalışma yayımlanmıştır.
Leptin, 167 aminoasitten oluşan bir proteindir. Başlıca yağ dokusu hücrelerinden salgılanan bir hormon olup (Leptinin esas salınım yeri beyaz yağ dokusudur. Esmer yağ dokusundan çok az salgılanır), hipotalamus düzeyinde etki ederek iştahı azaltmaktadır. Ayrıca enerji tüketimini artırarak kilo artışına engel olmaktadır. Beyni, vücudun yağ dokusu hakkında bilgi sahibi yapmaktadır. Leptinin ön hipofiz bezinden, mide epitelyumundan ve plasentadan da az miktarda salgılandığı gösterilmiştir.
Obezite, gıda alımı, glikoz, insülin, kortizol, endotoksinler, sitokinler serum leptin düzeyini artırır. Ağırlık kaybı ve açlık ise serum leptin düzeyini azaltır.
Kanda fazla yağ olunca leptin hormonu beyne ulaşamamaktadır. Normalde bu hormon, beyne "doydum" sinyalini verir. Bazı araştırmalara göre, birçok şişman kişide bu hormon doğru çalışmamaktadır. Kanlarında yeterince leptin bulunmasına rağmen, bu kişiler yemek yemeye devam etmektedir.
Enerjinin vücutta depolanmış hali olan trigliserit, şişmanların kanında daha fazla bulunur. Leptin, trigliseritler nedeniyle, kandan bazı maddelerin beyne geçmesini kontrol eden kan-beyin bariyerini aşamayıp kanda kalmaktadır.
İnsülin ve insülin direnci nedir?
İnsülin, pankreasın beta hücrelerinde üretilen ve kan şekerini düşürmeye yarayan bir hormondur. İnsülin direnci ise, hedef dokuların (kas, karaciğer ve yağ dokusu) insüline olan cevabının azalmasıdır. Tip 2 diyabet hastalarının yaklaşık yüzde 85'inde insülin direnci vardır.
Obezite ve yaşlanma gibi faktörler, insülin direncinin gelişiminde ve sonuçta tip 2 diyabet oluşumunda etkendir. İnsülin direnci kas ve yağ dokusuna glukoz alımını bozar ve karaciğerin glukoz üretimini artırır.
İnsülin direncinin sonuçlarını şöyle özetleyebiliriz:
Karaciğer, kas ve yağ dokusuna glukoz alımı azalır.
Karaciğerin glukoz üretimi artar.
Bunun sonucunda kan şekeri yükselir (hiperglisemi).
İnsülin direnci, insüline bağımlı glukoz alım ve kullanımındaki bozukluk, glukozun kas ve karaciğerde glikojen şeklinde insülin bağımlı depolanmasında azalma olarak görülür.
Endoplazmik retikulumun önemi
Hücre içerisinde bulunan ve endoplazmik retikulum diye adlandırılan organelde gelişen stres veya aşırı yüklenme, şişmanlıkta tip 2 diyabetin gelişiminde etken. Endoplazmik retikulum hücre içerisinde, alınan besinlerin işlenmesinde, yağların değişiminde, yeni proteinlerin üretiminde ve birçok sentezde yerini alır. Şişmanlıkta aşırı besin alımının ve bunların formunun, endoplazmik retikulum üzerinde taşıyabileceğinden daha fazla yük oluşturduğu ve bunun da tip 2 diyabet gelişiminde çok önemli rol oynayan insülin direncinin gelişiminde ana bir etken olduğu ortaya çıkmıştır.
ENGİNAR
Her gün az yağ ile pişirilmiş ya da salatanıza ekleyeceğiz bir adet enginar, hem karaciğerinize iyi gelecek hem de metabolizma hızınızı yükselterek zayıflamanızda etkili olacaktır.
Yeni araştırmalar yeni sonuçlar
Sadece süt içmek yetmez
Sadece süt içerek sağlıklı bir kemik gelişimi sağlanamaz, beraberinde fiziksel aktivite yapılmalı ve kalsiyum açısından zengin besinler de tüketilmelidir.
Lifli yiyecekler kan basıncına iyi gelir
Lif bakımından zengin yiyeceklerle beslenerek kalp basıncınızı dengeleyebilirsiniz.
Kolesterole karşı doğru beslenme
Akdeniz usulü beslenme kolesterol seviyesini dengelemektedir.
Magnezyum kadınlar için önemli bir destek
Yapılan araştırmalarda regl öncesi sinirlilik ve aşırı ödem yaşayan kadınlarda magnezyum eksikliği görülmüş ve oral yolla magnezyum alımıyla birlikte bu belirtilerde büyük oranlarda azalmalar izlenmiştir.
Kalsiyum kilo vermede önemli
Vücuttaki kalsiyum oranı düşük olduğunda kilo vermek zorlaşıyor ama araştırmalar rejim yapanların, kan tahlili sonucunda kalsiyumu düşük tespit edildikten sonra oral yolla kalsiyum almasıyla birlikte daha etkin bir şekilde kilo kaybettiklerini gösteriyor.
Endoplazmik retikulumun önemi
Hücre içerisinde bulunan ve endoplazmik retikulum diye adlandırılan organelde gelişen stres veya aşırı yüklenme, şişmanlıkta tip 2 diyabetin gelişiminde etken. Endoplazmik retikulum hücre içerisinde, alınan besinlerin işlenmesinde, yağların değişiminde, yeni proteinlerin üretiminde ve birçok sentezde yerini alır. Şişmanlıkta aşırı besin alımının ve bunların formunun, endoplazmik retikulum üzerinde taşıyabileceğinden daha fazla yük oluşturduğu ve bunun da tip 2 diyabet gelişiminde çok önemli rol oynayan insülin direncinin gelişiminde ana bir etken olduğu ortaya çıkmıştır.
KALSİYUM
Kalsiyum, kemiklerimizin oluşumu ve sağlamlığı için gerekli minerallerden biridir. Kalsiyumun yüzde 98'i kemiklerde, yüzde 1'i dişlerimizde, yüzde 1'i ise kan dolaşımı ve yumuşak dokularda bulunmakta ve hayatımız için önemli rol oynamaktadır.
Kalsiyumun vücudumuzda dengelenmesi çok önemlidir. Bu düzey diyetle dışarıdan alınarak veya kemikteki kalsiyum kullanılarak vücut tarafından dengelenmeye çalışılır. Diyetle yeterince kalsiyum alınmaması durumunda vücut otomatik olarak kemiklerde depolanan kalsiyumu kullanmaya başlar ve bu uzun süre devam eder. Eksilen kalsiyum yerine koyulmazsa kemikler güçsüzleşir ve kolay kırılır bir hal alır. Bu osteoporoz (kemik erimesi) hastalığının habercisidir.
Yaşlanmaya karşı kemiklerin güçlenmesi, kanın pıhtılaşması, kasların gevşeyip kasılması, sağlıklı dişler, düzgün bir sinir iletimi, yüksek kan basıncına yardım için ve erken menopoz sendromunun kolaylaşması açısından kalsiyum önem arz etmektedir.
Kalsiyum bakımından zengin besinleri şöyle sıralayabiliriz:
Süt ve süt ürünleri (peynir, yoğurt gibi).
Yeşil yapraklı sebzeler (karnabahar, brokoli gibi).
Kurubaklagiller.
Kurutulmuş meyveler, susam, fındık, pekmez.
Limon, portakal, çilek gibi meyveler (orta derecede).
Etler, diğer sebze ve meyveler (daha az derecede).
Haftanın besini
Peynir süt ürünleri arasında besin değeri en yüksek olanıdır. Protein, mineral ve vitaminlerce zengindir. A, B ve E vitaminleri, kalsiyum ve fosfor içerir. Peynir protein açısından sütle aynı gereksinimi karşılayacak değerdedir.
Peynir toplam yağ alımını çok az artırır. Ayrıca kolesterol oranı en düşük gıdalardandır. İçinde laktoz yoktur ya da düşük oranda bulunur. Bu nedenle sütü sindirmekte zorlanan kişiler için alternatif bir gıdadır.
Peynir çocuklarda büyüme ve gelişme için de çok önemlidir. Kemik gelişimine yardımcı olur.