Güncelleme Tarihi:
Dünya genelinde global bir salgın olarak ilerleyen diyabetle ilgili çalışmalar devam ettikçe ilginç sonuçlar ortaya çıkıyor. Dikkat çekici araştırmalardan biri de diyabet ve Alzheimer ilişkisi üzerine kurulu. Peki bu iki hastalık arasında nasıl bir bağlantı bulunuyor? Anadolu Sağlık Merkezi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Türker Şahiner'in verdiği bilgiye göre, kılcal damarlardaki daralmaya bağlı olarak ortaya çıkan damarsal bunama, tüm bunama nedenleri arasında Alzheimer hastalığından sonra ikinci sırada yer alıyor. Damarsal bunama hastalarında kılcal damarlar tıkandığı için hiçbir klinik belirti vermeden sinsi bir şekilde bellek yitimi gerçekleşiyor. Damarların tıkanmasını sağlayan nedenler arasında ise, damarsal tıkanmanın tüm risk faktörlerinin yanında kan şekeri yüksekliği ve yüksek tansiyon ilk sırada yer alıyor.Günümüzün tartışması ise damarsal bunamada olduğu gibi aynı risk faktörleri Alzheimer hastalığı içinde geçerli midir? Yani kan şekeri yüksekliği Alzheimer oluşumuna etki ediyor mu? Alzheimer hastalığının gelişmesinde diyabetin de rol aldığını kabul edenlerin sayısının giderek arttığını söyleyen Prof. Şahiner, "Son yıllarda bu varsayıma yönelik bilimsel araştırma verilerine göre kan şekeri yüksekliği bunama riskini artırmaktadır" diye konuşuyor.Bilimsel çalışmalar devam etse de henüz diyabetin hangi mekanizmayla bunamayı artırdığı tam olarak bilinmiyor.Diyabet Alzheimer gelişme hızına da etki ediyorSon olarak bu ilişkiye yönelik heyecan verici sonuçları olan bir çalışma İsveç Uppsala Üniversitesi'nden 2009 yılı Ağustos ayından yayımlandı. Bu çalışmada uzun süreli glukoz metabolizması, insülin salınımı ve etkinliğini ile Alzheimer hastalığı ve damar tıkanıklığına bağlı bunama ile ilişkisi incelenmiş. Ortaya çıkan ilginç sonuçlara göre; 1990 ile 1995 yılları arasında bunaması olmayan 71 yaşında 1125 erkek bireyde oral glukoz yükleme testi ile birlikte insülin düzeyleri ölçülmüş. Daha sonra bu kişiler 12 yıl boyunca sağlık açısından izlenmiş. Toplam 257 bireyde bunama veya bellek bozuklukları görülmüş. Bu 257 hastanın 81'i Alzheimer, 26'sı damarsal bunama tanısı almış.Hastaların kan basıncı farkları, vücud kütle indeksleri, kolesterol düzeyleri, sigara içmeleri ve eğitim düzey farklılıkları göz alınarak yapılan hesaplamalar "glukoz yükleme sonrasında düşük insülin salınımı" gösteren hastaların Alzheimer riskinin yükseldiği görülmüş. Damarsal bunama hastalarında bu riskin daha da arttığı görülmüş. Prof. Dr. Türker Şahiner'in verdiği bilgiye göre, diyabet ve Alzheimerle ilgili bir başka dikkat çekici nokta ise diyabetli kişilerde bellek çok daha hızlı şekilde bozuluyor. Yapılan bir başka araştırmada ise diyabet Alzheimer'a zemin hazırladığı gibi hastalığın seyrini de hızlandırdığına dikkat çekiliyor.Prof. Dr. Türker Şahiner yakın zamanda yapılan çalışmaların diyabet ve bunama ilişkisini çok net ortaya koyacağını belirterek, "Bu nedenle henüz kesin tedavisi bulanamayan Alzheimer hastalığı için risk faktörlerini düşürmek istiyorsak öncelikle kan şekerimizi kontrol altında tutmalıyız. Böylelikle yakın gelecekte ümit verici tedavi seçeneklerini kullanma şansını yakalayabiliriz."Diyabetin Türkiye'de ve dünyada görülme sıklığıDiyabet, dünya genelinde global bir sağlık sorunu olarak kabul ediliyor. Her geçen gün sıklığının artmasıyla birlikte başka kronik hastalıklara neden olabilmesi hastalığın önemini artırıyor. Yapılan araştırmalar, dünya genelinde150 milyon diyabetlinin bulunduğunu gösterirken, bu sayının 2025 yılında 300 milyonu aşacağı tahmin ediliyor.Anadolu Sağlık Merkezi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları ve Diyabet Uzmanı Dr. Mithat Bıyıklı, Türk toplumunda diyabet görülme oranının %7.2 olduğu ve diyabetin ortaya çıkmasında çok önemli olan glikoz tolerans bozukluğu yani gizli şekerlilerin oranının ise % 6.7 olduğuna dikkat çekiyor.Diyabette ulaşılması gereken kan şekeri hedefleriKan şeker düzeylerindeki hedefler, tedavide en kısa sürede ulaşılması gereken rakamları yansıtıyor. Kan şekeri değerlerinin uluslararası klavuzlarda belirlenen güvenli aralığa çekilmisi gerektiğini söyleyen Dr. Mithat Bıyıklı, ulaşılması gereken hedefleri şöyle ifade ediyor;"Hastanın gerek laboratuvarda kan testleri kontrollerinde, gerekse evde kendi şeker ölçüm cihazı ile yapacağı ölçümlerde; sabah-öğle-akşam yemeklerinden önce açlık kan şekeri değerinin 80-110 mg/dl arası olması gerekir. Açlık kan şekeri kadar önemli olan, bir başka değer de tokluk kan şekeridir. Yine her üç ana öğüne ait yemeğe başladıktan iki saat sonra bakılan tokluk kan şekerinin 80-140 mg/dl arası olması beklenir. Diyabet tedavisinde kan şekeri yüksekliği kadar düşüklüğü yani hipoglisemi de önemle üzerinde durulan bir konudur. Kan şekeri ölçümlerinde 80 mg/dl'yi alt sınır kabul ederiz. Sonuçlar 60-80 mg/dl arası değerlerde ise birtakım sorunlara neden olabilecek hipoglisemi riskine karşı tedbir alırız. Hastanın ilaç dozlarını yeniden ayarlarız ve diyetini gözden geçiririz. 60 mg/dl altında hipoglisemi değerleri, riskli değerler olarak kabul edilir ve acil şeker yükseltici tedbirler almayı gerektirir.Eğer açlık kan şekeri 110 mg/dl'nin, ikinci saat tokluk kan şekeri de 140 mg/dl'nin altındaysa hastanın 'Hemoglobin A1c'değerlerine bakılır. Kan şekerine ait son ve en önemli hedef olarak kabul edilen A1c'nin önemini hastalara anlatmak için "Bu sizin karne notunuzdur!"diyoruz. Çünkü A1c testi hastanın son üç aylık kan şekeri değerlerin ortalamasını yansıtır. Bir anlamda tedavinin kan şekeri düzeyi açısından başarısını gösteren 'Hemoglobin A1c' Testi'nin %6.5 değerinin altında sonuç vermesi beklenir."