Güncelleme Tarihi:
Depresyon en az 2 hafta boyunca, hemen hemen her gün günün çoğunda hissedilen mutsuzluk yada hayattan keyif alamama halidir. Önde gelen belirtileri çökkün, kederli, hüzünlü, sıkıntılı, mutsuz hissetme, ağlama eğilimi, eskiden zevk alınan şeylerden zevk alamamadır. Bunların yanında iştah, kilo kaybı ya da artışı uykusuzluk ya da uyku artışı hızlı hareket etme yada hareketlerin yavaşlaması, yorgunluk, değersizlik, suçluluk duygusu konsantrasyon güçlüğü, kararsızlık, takıntılar, durgun ve suskun olma, çok düşünme, intihar düşünceleri, sinirlilik, cinsel isteksizlik, gürültüden rahatsız olma gözlenebilir. Kaygının ve endişenin eşlik ettiğ depresyonda çabuk korkma, tedirginlik, endişeli huzursuz, kıpır kıpır olma, yerinde duramama, göğüste sıkışma hissi, çarpıntı, titreme, nefes darlığı, bedensel belirtilerin eşlik ettiği durumlarda ise yaygın vücut ağrısı, karında şişlik, karın ağrısı, el ayaklarda uyuşma, baş ağrısı, bulantı kusma ve daha birçok bedensel yakınma görülebilir.
Her insanın yaşamı boyunca depresyon geçirme ihtimali yaklaşık %15 olup, kadınlar arasında %25’dir. Kadınlarda erkeklerden iki kat daha sık görülür. Bunun nedeni hormonal yapı, doğum emzirme bebek bakımı gibi kadınların farklı psikososyal stres faktörlerine maruz kalmasıdır. Genellikle 30-45 yaşları arasında başlar. Boşanmış, ayrılmış ya da eşi vefat etmiş kişilerde, işsiz olanlarda, madde kullananlarda, kronik hastalığı olanlarda ve sosyal desteği az olanlarda, doğum sonrası ve gebelik dönemlerinde stresli yaşam olaylarına maruz kalanlarda daha sık görülür.
Genetik olarak depresyona yatkın kişiler daha kolay depresyona girmektedir. Stresli yaşam olayları depresyonun ortaya çıkışında önemli rol oynar. Anne baba, eş sevilen bir yakının kaybı ve işssizlik diğer çevresel risk faktörleridir. Ekonomik sorunlar, aile, iş arkadaş sorunları, güvende hissedememe, temel fiziksel ihtiyaçların karşılanamaması, kronik hastalıklar, toplumdan beklediği kabulü ve saygıyı görememe, çocuk bakımına yada çok çalışmaya bağlı kendine zaman ayıramama, eşin anne babasıyla yakın yada aynı evde oturma, çok çalışmak yada işsizlik ülkemizde en sık görülen çevresel stres kaynaklarıdır. Vitamin eksiklikleri kansızlık, guatr gibi bazı hastalıklar ve streoid gibi bazı ilaçlarda depresyona neden olabilir.
Depresyon tedavisinde en kalıcı ve güçlü yanıtı sağlayan tedavi yöntemi psikoterapidir. Psikoterapi ile kişinin yaşamında depresyona neden olan stres faktörleri ortadan kaldırılabilirse depresyon tedavi edilir. Kullanılabilecek pek çok psikoterapi tekniği vardır. Dinamik psikoterapi, bilişsel davranışçı psikoterapi, varoluşçu psikoterapi, destekleyici psikoterapi, bütüncül psikoterapi en sık kullanılan yöntemlerdir. Danışanın ihtiyacına göre en uygun psikoterapi yöntemi seçilir. Psikoteapilere kısa zamanda yanıt alınmasının güç olduğu durumlarda kısa süreli ilaç tedavileri eklenebilir. ilaçlar depresyon bulgularını azlatır ancak kalıcı tedavi oluşturmaz. depresyona sebep olan faktörler ortadan kaldırılamazsa ilaç kesilince nüks eder. Dolayısıyla kalıcı tedavi psikoterapi ile depresyona neden olan faktörlerin ortadan kaldırılmasıyla olabilir. İlaç kullanım süresi ortalama 6 ay 1 yıldır. Genellikle bu süre içinde depresyon sebepleri bulunur ve ortadan kaldırılır, ilaçlara devam etmeye gerek duyulmaz. Sebeplerin ortadan kaldırılamadığı durumlarda ilaç tedavi süresi uzatılabilir.
Depresyonun ilaçla tedavisinde öncelikle antidepresanlar kullanılır. Antidepresanların etkisi genellikle 2- 6 hafta kullanmı sonrası başlar. Bu süre içinde yanıt alınamazsa yan etkilerin durumuna göre doz artışı, ya da ilaç değişikliği düşünülebilir. Çok dirençli durumlarda 2'den fazla ilaç kombine ederek kullanılabilir. Eski antidepresanlarda uyku hali sersemlik gibi yan etkiler görülürken yeni antidepresanlar ile yan etkiler çok nadir görülmektedir.
Psikiyatri Uzm. Dr. Levent Turhan