Güncelleme Tarihi:
Ruhsal durumumuz izlediğimiz filmleri de dinlediğimiz şarkıları da okuduğumuz kitapları da belirliyor. ’Depresyon hırkası’ diye bir şey var. Ama ‘depresyon bikinisi, depresyon şortu, depresyon yeleği’ gibi şeyler yok. Gerçekten de kışın depresyon dünyada ve Türkiye’de bir başka yaşanıyor.
En önemli nedenlerden biri; günlerin kısalması
Günler kısalınca, iki temel şey oluyor. Bir; öncelikle beyin, alışmış olduğu gün ışığına daha az maruz kalıyor ve melatonin denen hormon, daha az salgılanıyor. Bu hormon, uyku-uyanıklık dengesini belirliyor. Serotonin denilen hormonun miktarında değişiklikler oluyor, iştah artıyor.
İkinci sebebi de günlerin kısalması, bizim sosyal hayatımızı bir yönü ile kısıtlayan bir şey. Çünkü hava soğuk ve geceler çok uzun. Yazın deniz var, plaj var, gece dışarı çıkabiliyorsunuz, sahilde yürüyüş yapabiliyorsunuz, bir kafeye gidebiliyorsunuz; ama kışın bunlar hava şartları nedeni ile çok mümkün olmuyor. Bu, ister istemez fiziksel hareketliliğimizi de kısıtlıyor.
Dijital yaşam, kış depresyonunu artırıyor
Kış depresyonunu, mevcut teknolojinin dijital insanı yalnızlaştırması nedeniyle geçmiş senelere göre çok daha yoğun, çok daha ağır ve çok daha can sıkıcı şekilde yaşıyoruz. Dijital yalnızlık, tam da kış depresyonunun sevdiği bir şey. Şekerlemelerin, baklavaların, böreklerin en çok sevdiği şey, kişinin yalnız olması. Bunlar hep depresyonla bağlantılı.
Kış depresyonu yeme alışkanlıklarına çok fazla etki ediyor. Kişi uyku miktarını artırıyor ve sürekli karbonhidrat tüketmeye başlıyor. Kış bitiyor, yaz geliyor; fakat kilolar kalıyor. Bu kez de yaz depresyonunu tetiklemiş oluyor.
Depresyonla hüznü birbirine karıştırmamak gerekiyor
Bir şeye o gün üzgün olmak, depresyona girmek değil. Depresyon; en az 2 hafta süren, kişinin hayattan zevk almadığı, hiçbir şey yapmak istemediği, normal günlük yaşantısına devam edemediği; örneğin ev hanımıysa işlerini yapamadığı, bir memursa işe gitmekte zorlandığı ya da gitmek istemediği ve uyku iştah gibi vücutla ilgili davranışlarında da değişikliklerin olduğu bir beyin hastalığı. "Depresyondayım" tabirini toplumda çok sık görüyoruz; ama bunu diyenlerin çoğu aslında bizim söylediğimiz klasik anlamda bir depresyonda değiller. Onlar hüzünlüler. Hüzünlü olmak da başlı başına bir hastalık değil.
Depresyon, bir beyin hastalığı
Depresyonu normal hüzünden ayırıp, bir beyin hastalığı olarak ele almak gerekiyor. Kişinin kendi elinde olmayan, kendi özgür iradesi ile seçmediği bir hastalıktan söz ediyoruz. Eğer ortada bir hastalık varsa, bir hasta varsa mutlaka bir tıbbi ve psikolojik yaklaşımın doğru olacağı ortada.