Cinselliği öğreniyor muyuz?

Güncelleme Tarihi:

Cinselliği öğreniyor muyuz
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 09, 2004 06:00

İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşen Bulut, anne ve babaların çocuklarıyla cinsellik konusunda konuşmadığını söylüyor. Kızların bilgi kaynağı anneler. Erkeklerle ise kimse konuşmuyor. Ama bir futbol maçından sonra erkek çocuklar ödül olarak geneleve götürülüyor. Üniversiteli gençler cinsellikle ilgili sorunlarını tek başlarına çözümlüyor.

Haberin Devamı

Kaynak: Radikal

Ergenlik dönemi, çocukluktan yetişkinliğe geçiş süreci olarak, yaşamın belki de en çok ilgi isteyen bölümü. Bilimsel olarak tam bir fikir birliği olmasa da, genellikle 10 yıla yakın sürdüğü kabul ediliyor. Fiziksel büyümenin en fazla gerçekleştiği 10-14 yaş arası 'erken', sonrası yıllar ise 'geç' ergenlik dönemi sayılıyor. Bu dönemde çocukların değişimleri her zaman ve her kültürde benzer özelliklere sahip. Ergenlik sürecinde şekillenen fiziksel ve ruhsal gelişmeler çoğunlukla 15-19 yaşlarında tamamlansa da, yaşamda ergenliğe bağlı sosyal uyumu da kapsayan değişimler uzun zaman alıyor ve 15-24 yaş dilimi olarak tanımlanan gençlik döneminin sonuna kadar da sürebiliyor.

Çoğu ülkede olduğu gibi Türkiye'de de nüfusun önemli bir bölümü ergen ve genç yetişkinlerden oluştuğu, üstelik de bu oran ergen-genç nüfusun lehine yükseldiği için, bu alandaki eğitim çalışmaları da giderek daha çok önem kazanıyor. Ancak uzmanlar, cinsellik konusunda bilgi toplamanın zorluğuna dikkat çekiyorlar. İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşen Bulut, bu alanda bilgi toplamanın ve genelleme yapmanın sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde zor olduğunu belirtiyor. "Gençler farklı yerlerde çok farklı davranışlar sergileyebiliyorlar. Eldeki klinik veriler ise, ister istemez daha çok, sorunu olan gençler üzerine. Türkiye'nin genel profilini çıkarmak da mümkün değil, çünkü zaten bizim ülkemiz kendi içinde çok fazla farklılık sergiliyor."

Mastürbasyon: Kişisel keşif

Kişisel farklılıklar, cinselliğin basamaklarının nasıl yaşanması gerektiğinde de belirleyici oluyor. "Cinsellik, çocuklukta da yaşamın bir parçası.

Ama tabii ki ergenlikle birlikte önem kazanıyor. Cinsel yaşamın ilk aşamalarından biri olan mastürbasyonu, kişisel bir keşif olarak görmek lazım. Keşif ama başka hiçbir şey yapmayıp sürekli mastürbasyon yapan çocuğu başka türlü ele almak lazım. Aslında çok küçük yaşlarda normal sayılan bir davranış şekli. Fakat bazı bölgeler ve bazı toplumlar için tamamen kabul edilemez bir şey. Cinsel bilgilerin çocuklarla paylaşımından genellikle kaçınılıyor. Mesela bebeğin nasıl dünyaya geldiğinin temel özellikleri çocuk yaşta da 'Babanın tohumu var; bebek annenin karnındaki özel bir yerde büyüyor,' gibi tanımlamalarla verilebilir.

Bulut'a göre, ilk kez cinsel ilişkiye girme gibi konularda önemli olan karar verme yetisine sahip olmak. ideal cinsel ilişkiye girme yaşı diye bir şeyden de söz etmek mümkün değil. "Genç, bedeni gelişirken aslında duygusal olarak da kendi verdiği kararların bazen zararlı sonuçları olabileceğini bilip buna göre karar verme becerisini geliştirmeli. Cinsel ilişkinin belli bir yaşı yok. Erken olması sağlık açısından istenmeyen gebelik olasılığı ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar nedeniyle ideal olmayan bir şey."

Savaş alanı: Giyim-kuşam

Ergenlikle birlikte cinselliğini ortaya koymaya başlayan gençlerin fiziksel ve duygusal değişimlerinin en açık biçimde yansıdığı alanlardan biri, hiç kuşkusuz giyim-kuşam. Bu aynı zamanda hem ebeveynlerin hem de eğitimcilerin ciddi müdahale çabasının söz konusu olabildiği, özellikle genç kızların birer 'küçük kadın'a dönüşmekle de suçlanabildiği bir 'savaş alanı'. Bulut, bu çatışmayla ilgili şunları söylüyor: "Her genç, kimlik gelişimi ve yetişkin davranışına geçiş sırasında kendisini birey olarak ispat etmek durumunda. Dolayısıyla bedene takılan her çeşit süs diyelim,'Bedenim bana ait' demek anlamına geliyor. Onları sınırladıkça çok daha keskinleşiyorlar. Kendilerine ve başkasına zarar vermiyorlarsa, ille de yetişkinler istiyor diye belli bir forma girmeleri gerekmiyor."
Peki cinsel deneyimlerin anne-babayla paylaşımı; bu konuda sağlıklı olan ebeveynle arkadaş olmak mı? "Gelişim uzmanlarının söylediği, bir kere anne-babayla arkadaş olunmaz. Özellikle sosyal koşullar değiştikçe, insanlar geç para kazanmaya, kendi hayatını geç kurmaya başladıkça, çok fazla çelişki içinde kalıyorlar. Büyüklerin değerlerine göre yaşamak zorunda kalıyorlar. O zaman ömür boyu ergen kalmak da söz konusu olabiliyor."
Cinsel eğitim ve hizmetler Bulut ve uzman sosyolog Hacer Nalbant'ın 'gençler ve üreme sağlığı' konusunda yapılmış araştırmaları derleyerek hazırladığı rapora göre, cinsellikle ilgili bilgilendirme programlarının pek çok sağlık sorununu önlemede etkisi olduğu kanıtlanmış. Aynı raporun özetinde, gençlere yönelik cinsel eğitim hakkında şu bilgilere yer veriliyor: Çok yaygın olmasa da, bu tür programlar çeşitli toplumlarda geliştirilerek uygulanmaya çalışılıyor. Ancak etkinlikleri pek çok faktöre bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Gençlerde olumlu davranışları geliştirme açısından en başarılı programlar, okullarda didaktik yöntemle yapılanlar değil, katılımlı eğitim yöntemlerinin kullanıldığı ve sağlık hizmetleriyle uyumlu olan etkinlikler.
Gençlerin klinikleri kullanmama nedeni cinsellik ve üreme sağlığı konusunda gereksinimleri olmadığı için değil, başka faktörlerle ilgili. Aileden ya da komşulardan bir yetişkin tarafından görülme endişesi, klinikten hizmet alabileceğini düşünmeme ve klinik çalışanlarınca rapor edilme korkusu, klinikleri kullanmama nedenleri arasında. Sonuçta, ergenlerin bir cinsellik ve üreme sağlığı programıyla tanışmaları, bir gebelik ya da cinsel yolla bulaşan hastalıkla baş etmek zorunda kaldıklarında gerçekleşiyor.
Erkekler hiçbir şey bilmiyor Prof. Dr. Ayşen Bulut, ergenlerin cinsellik hakkında hayli donanımsız olduğuna dikkat çekiyor. İstanbul'da lise birinci sınıf öğrencileriyle, üreme hakkındaki bilgileri üzerine bir araştırma yaptıklarını söylüyor. Biri karma devlet okulu, biri özel okul, üçüncüsü kız devlet okulu, bir diğeri de sadece erkeklerin okuduğu meslek lisesi. Öğrencilerin vücutlarındaki değişiklikler ve karşı cins hakkında neler bildikleri sorulmuş, ancak bilgilerinin çok kısıtlı olduğu görülmüş. Bulut, "Kızların bilgileri erkeklerden çok daha iyiydi. Hele eğitimsiz ailelerden gelen erkekler, ne kendi vücutları ne karşı cinsin vücudu hakkında hiçbir şey bilmiyorlar. Çünkü erkekler anneleriyle arkadaş değiller. Kızların en
önemli kaynağı anneler" diyor.

Amaç kadın vücudu görmek

Diğer bir araştırma ise erişkin bir grup erkeğe yönelik: Çocukluklarından başlayarak gebeliğe karşı nasıl korunduklarına kadar bilgiler toplamışlar. Erişkinlerin, karılarına göre çok bilgisiz oldukları görülmüş. Bulut, anne ve babaların bu konuda neredeyse hiç konuşmadığını belirtiyor. O zaman kimler bilgi kaynakları? "Abiler, yakınlar, hatta bazen patronlar, öğretmenler var. Mesela bir futbol müsabakasından sonra çocukları ödül olarak iyi niyetle geneleve götürüyor. Kadın vücudunu, cinsel ilişkiyi görsünler diye. Türkiye'de erkeklerin ilk cinsel ilişkisi evlenmeden ortalama dört yıl önce gerçekleşiyor. Çoğu 16-18 yaşlarında geneleve gidiyor. Genelevde kötü deneyim yaşayan erkek çok. "

Sekiz yıllık zorunlu eğitim, uzmanlara göre okulda sağlık eğitimi vermek açısından önemli bir olanak. Bu bilgilerin 'altıncı sınıf' ders kitaplarına girmesi ise, geçtiğimiz yıl gerçekleşti.

Üniversitelilere cinsel eğitim

Üniversiteli kızların yüzde 28'i evlilik öncesi cinsel ilişki yaşıyor, bunların yüzde 29'u kürtaj yaptırıyor.

İstanbul'da farklı üniversitelerde yapılan bir araştırmada kız öğrencilerin yüzde 28'inin evlilik öncesi cinsel deneyimlerinin olduğu, bunların yüzde 29'unun en az bir kez kürtaj yaşadığı bildiriliyor. Standart bir yapı olmamasına karşın Türkiye'de üniversite öğrencileri her üniversitede kurulmuş olan 'Mediko-Sosyal Merkezi' ya da 'Öğrenci Sağlık Merkezi' aracılığıyla ücretsiz sağlık hizmeti alma hakkına sahip. Üniversite yönetimlerinin denetimi altında olan bu merkezler, genel pratisyenlik, dahiliye, kadın/doğum, cerrahi, ortopedi, psikososyal yardım ve benzeri olanakları sunuyor. Ancak bu merkezlerin hiçbirinde üreme sağlığı danışmanlığı, cinsel sağlık ya da aile planlaması doğrudan verilen hizmetlere dahil edilmiyor.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun (UNFPA) Türkiye'ye destek programında da gençlik konusu öncelikler arasında. Sağlık Bakanlığı ve UNFPA desteğiyle İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı (YKGV) tarafından yürütülen bir hizmet araştırmasında, eğitim fakülteleri öğrencileri için örnek bir cinsel sağlık bilgileri ders programı oluşturuldu. Genişleyip yayılma şansı olan bu projede eğitim fakültesi öğrencilerinin gereksinimleri belirlenmiş, oluşturulan katılımlı program için eğitici eğitimi yapılmış, ayrıca bir de öğretmen kitabı hazırlanarak kullanıma sunulmuş.

Programda her şey var

Programda cinsel eğitim, toplumlarda cinselliğe bakış, nüfus programları, kaliteli hizmet sunumu, karar verme süreci, bedensel ve ruhsal gelişme, cinsel kimlik gelişimi, toplumsal cinsiyet konuları, gereksinim duyulan hizmet bilgileri ve danışmanlık konuları yer alıyor. Türkiye'de öğretmen adaylarının cinsel eğitim programlarına yoğun ilgi gösterdiği belirtiliyor.

İdeal cinsel eğitimin temel ilkeleri

Cinsel deneyim ve diğer temel özelliklere bağlı olarak gençlerin gereksinimlerine uygun olmalı.

Gençlerin istekleri ve bilgi almak için kullanmaya alıştıkları kaynaklar göz önüne alınmalı.

Beceri geliştirme (genel cinsellik ve üreme sağlığına özel) programı da olmalı.

Daha güvenli ve destekleyici bir ortam için yetişkinlerle işbirliği yaparak gençlerin yaşamlarını yönetebilmeyi öğrenmek açısından gelişmeleri sağlanmalı, yönetme becerisi içinde cinsellik ve üreme sağlığı konuları olmalı.

Cinsellik ve üreme sağlığı bilgisi ve hizmeti sağlamak için farklı ortamlarla hizmet sunucular, özel ve kamu kuruluşları, klinik ve klinik dışı ortamlar kullanılmalı.

Var olan programlar ve hizmetlerle bağlantı kurularak, gençlerin kullanabileceği yeni ve esnek yollar yaratılmalı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!