Güncelleme Tarihi:
Meme kanseri 40-50 yaş arası kadınlarda tüm ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alıyor. Meme kanseri için en önemli risk faktörleri, obez ya da aşırı kilolu olmak, sigara, alkol alışkanlıkları, hiç doğum yapmamış ya da ilk doğumunu 30 yaşından sonra yapmış, ilk adetini ise erken görmüş olmak, geç menapoz yaşı ve BRCA-1, BRCA-2 mutasyonları gibi bir takım genetik değişikliklerin bulunması, annede teyzede ya da kız kardeşinde meme kanseri hikayesi olması olarak sayılabilir.
Memedeki her kitle kanser değildir
Memede fark edilen her kitle kanser olarak değerlendirilmez. Hatta fark edilen kitle sonucu bir uzmana başvuran hastaların çoğunun kitlesi iyi huylu çıkar. Fakat bu durum tabii ki “Nasılsa riskli değil.” sonucuna vararak hekim kontrolünün göz ardı edilmesine sebep olmamalıdır.
Nasıl teşhis edilir?
Meme, yapı gereği içerisinde süt bezleri ve kanallar bulundurur. Bu nedenle elle değerlendirilmesi zor bir organ olarak nitelendirilebilir. Meme kanserine yakalanma riskinin yaşla birlikte arttığı göz önünde bulundurulduğunda, 20-40 yaş arası şikayeti olmayan hastaların ayda bir kez kendi kendine meme muayenesi yapması ve olası değişikliklerde hekime başvurması yeterli olurken, 40-69 yaş arası hastalarda; ayda bir kendi kendine meme muayenesine ek olarak iki yılda bir mamografi çektirmesi önerilmektedir.
Memede şekil bozukluğu, meme ve koltuk altında şişlik, kitle hissi, meme derisinde çekintilerin oluşması ve meme ucundan akıntı gelmesi, meme kanserinin en önemli semptomlarındandır. Meme kanseri tedavisi, kanserin içinde bulunduğu evreye göre değişiklik gösterir. Fakat ne kadar erken teşhis edilirse tedavi ve yaşam şansı da o kadar yükselir.
Kitle fark edildiğinde tehlikeli boyutlara ulaşmış olabiliyor
Nadiren ağrılı bir süreç yaratan bu kanser türü, çoğunlukla ağrısız ilerler. Periyodik kontrol altında olmayan kadınların elle keşfettikleri meme kanseri, bu şekilde fark edildiğinde genellikle oldukça büyümüş olur. Bu kanser türü tek memede tek kitle olarak görülmekle birlikte, iki memede birkaç kitle olarak da ortaya çıkabilir. Bu nedenle kanserden şüphelenilen durumlarda her iki meme üzerinde de ayrıntılı tetkikler yapılması gerekir.
Büyük memeli kadınlarda kanser riski daha mı fazla?
Toplumumuzda büyük memeli kadınlarda kanser riskinin daha fazla olduğuna inanılsa da, meme büyüklüğünün kanser riskini arttırdığına dair henüz bilimsel bir kanıt bulunmuyor. Fakat büyük memede kanser tespiti küçüklere oranla daha zor hale gelebiliyor. Böyle durumlarda meme küçültme ameliyatlarını güvenle öneriyoruz. Meme büyüdükçe içindeki doku miktarı da arttığı için küçülen memelerde azalan meme dokusu miktarına bağlı olarak bu riskin azaldığını söylemek mümkün.
Ayrıca meme büyüklüğü nedeniyle başvuran kadınlarda, küçültme ameliyatı sonrasında çıkarılan dokuların histopatolojik incelemeye gitmesi nedeniyle, radyolojik olarak henüz saptanamayan meme kanserlerinin de teşhisi mümkün olabiliyor. Meme küçültme ameliyatı olan kadınlarda yapılan araştırmalarsa, bu ameliyatı olan kadınların olmayanlara göre meme kanserine yüzde 28 daha az yakalandığı gösteriyor. Bunun nedeni olarak da meme dokusunun azalmasıyla kanser yaratma olasılığı olan hücre sayısının azaltılması şeklinde açıklanabilir.
Meme küçültme ameliyatı kimlere yapılır?
Memeleri olması gerekenden büyük ve sarkık her kadına meme küçültme ameliyatı yapılabiliyor. Hastaların büyük bir çoğunluğunda meme dokusunun gelişiminin tamamlanmış olması gerekiyor. Fakat nadiren genetik ve gelişimsel sebeplerden dolayı memelerin orantısız şekilde aşırı büyümesi durumu (virjinal meme hipertrofisi) olan genç kızlarda, normal psikososyal gelişmenin etkilenmemesi için, meme gelişiminin tamamlanması beklenilmeden cerrahi planlanabiliyor. Ayrıca yaşın ilerlemesiyle birlikte vücuttaki yağlanma oranı artan ve ciddi meme sarkması oluşan kadınlarda hem fonksiyonel sağaltım hem de meme altı bölgesinin sürekli terli ve nemli kalması nedeniyle oluşabilecek mantar enfeksiyonlarından korunmak için meme küçültme ve dikleştirme önerilebiliyor.