Bu yaz hepimiz boya küpüne düştük
"Ayrı ayrı giymesi bile oldukça cesaret isteyen canlı ve neon renkleri, bu yaz bir arada giyiyoruz. Turuncu eteğimizin üzerine mor bluzumuzu giyip çıkıyoruz. Efendim, turuncu sevmiyor musunuz, o zaman fuşyayı bir deneyin!"
Her ne kadar, vakti zamanında, Yves Saint Laurent'in favori renk kombinasyonu falan da olsa, turuncunun yanına fuşyayı koymak, öyle lacileri çekmeye benzemez. Keza, domates kırmızısını gök mavisi ya da Barbie pembesi ile buluşturmak da klasik ve garantili siyah-beyaz kombinasyonundan fazlasını ister. Yürek babında... Gel gelelim, yeni sezonun ilham kaynağı (aslında kaynaklarından biri) Erno Rubik'in saksıyı çalıştırırken, sinirleri bozan icadı, o çok renkli küp olunca, bize de cümleten "Brave Heart" yolları düştü. Canlı renkler giyinip kuşanmak hali hazırda maksimum dozda cesaret gerektirirken, tasarımcıların oy birliği ile hayatımıza ve gardıroplarımıza soktuğu renk blokları, zıt tonların sınırlarını ortadan kaldırıp, giyim kuşamın da sınırlarını aştırdı bize.
Richard Nicoll ya da Josh Goot'un koleksiyonlarına bakınca, içimizen "tam zamanı şimdi" diye tezahürat yapmak gelmesi, mevsim normallerinin üzerinde bir süreçte yağmur çamur vakalarına maruz kalan bünyelerimizin, nihayet güneşle buluşunca aldığı enerjiden zahir. Keza aynı sebepten, Marc Jacobs'ın hardal sarısını gece mavisi ile buluşturmasını da, Isaac Mizrahi koleksiyonundaki "portakalı soydum, fuşyanın yanına koydum" görüntülerini de alkışlar olduk. Gucci'nin erkeksi kesimleri, çoktan seçmeli renklerle bütünleştirdiği kreasyonlarım gündüz ofise sakladık; Balmain'in allı pullu, pembeli morlu elbiselerini geceye... Sinha-Stanicler, fuşyalarla limon yeşillerini karıştırmakta bir sakınca olmadığını söylediler. Renk dehası (ve müptelası) Jonathan Saunders, Pollini hanesindeki yeni koltuğuna oturur oturmaz, bize yine ve yeniden göz alıcı renklerin uyumsuz uyumundan sergiler açtı. Diğer renk ve desen fanatikleri Dries van Noten ve Matthew Williamson'da da benzer haller vardı. Michael Kors, tedbiri ve Amerikan tutuculuğunu elden bırakmayıp, sezonun favori trendine kendi çapında uyum gösterdi. Kumaş kartelasından, siyah, beyaz ve kırmızıyı seçti. Ne olur, ne olmaz diye...
Herkes onun kadar elini korkak alıştırmadı, tabii. Alexander Wang, Chloe ve Marni cephelerinde, renk blokları, sürprizli kesimlerle birlikte geldi. Siz deyin Mondrian'ın tabloları (ki onlar da 1960'lı yıllarda Yves Saint Laurent kreayonlarına konu olmuştu), ben diyeyim papağan stili... Özetle bu sezon, moda dünyasının buyurduğu üzere, renk küplerine bindik. Ve hazır cilt pantonemiz biraz daha koyulaşmışken, durumdan kesinlikle şikayetçi değiliz.
Moda dünyasına yön veren tasarımcıların rengarenk kombinlerini görmek için tıklayın!!