Güncelleme Tarihi:
Osman MÜFTÜOĞLUYetersiz veya fazla çalışmaları sizi ciddi sorunlarla baş başa bırakabilir.Sessiz ve derinden seyreden bir böbrek üstü bezi yetersizliği, araya giren ateşli bir enfeksiyon ya da aşırı sıcağa bağlı terleme sonucu ani bir adrenal krize dönüşebilir. Derin bir güçsüzlük, karın, bel ve bacaklarda şiddetli ağrılar, kan basıncında ve vücut ısısında ani değişiklikler...Böbreküstü bezleri, ürettikleri hormonlarla metabolizmanızın, strese karşı cevabınızın, elektrolit dengenizin önemli ölçüde belirleyicisidir. Bu küçücük organların merkezi ve kabuksu kısımları farklı hormonlar üretmektedir. Böbreküstü bezlerinin yeterli miktarlarda hormon üretememesi, kortizol (hidrokortizon) aldosteron androstendion ve dehidroepiandrosteronun kanınıza ihtiyacınız kadar verilmemesi demektir. Bu durumda kan basıncınızda aşırı yükselme ya da düşme, aşırı sıvı ve elektrolit kaybına bağlı sorunlar, tüylenme, ciltte çatlamalar, yağ depolanmaları, kemik kırılganlığında artış karşı karşıya kalabileceğiniz sorunlardan sadece birkaçıdır...Üretim eksikliği yavaş ilerleyen bir süreçte oluşmaktadır. İlk belirtiler sodyum ve potasyum dengesinin bozulmasıdır. Aldosteron hormonunun üretimdeki azalma böbreklerden sodyum atılmasını azaltmakta, potasyumun kanda fazlaca miktarlarda birikimine yol açmaktadır. Asit yükünde artma bedeninizdeki asitleşme eğilimi kaçınılmazdır. Dolaşımdaki toplam sıvı miktarının azalması kan basıncında düşmeye yol açar.Kortizolün azalması kan şekerinde düşmelere, güçsüzlük, yorgunluk, halsizlik, bitkinlik gibi problemlere yol açar. Beden direnci ve bağışıklık gücü azalır. Vücudun enfeksiyonlar, bedensel ve ruhsal travmalarla mücadele gücü sınırlanır. Kolayca atlatılan enfeksiyonların, ishallerin yerini derin halsizlikler, kan basıncında ani ve tehlikeli düşmeler ve bazen de şoka, komaya kadar giden tablolar alır.HASTALIĞIN BELİRTİLERİAslında sorun ilk belirtilerini uzun zamandır vermekte ama gözden kaçmaktadır: Güçsüzlük, halsizlik, yorgunluk, ayağa kalkınca oluşan baş dönmeleri, denge sorunları başlangıç döneminde genellikle vardır. Avuçlardaki, dirsekler ve kalçalardaki koyu siyah renklenmeler erken dönemlerde pek fark edilmez. Alın, yüz, boyunda koyu renkli çiller, cilt rengi kaybolmuş beyazlaşmış alanların farkına varıldığında sorun oldukça ilerlemiştir.İlerleyici bir iştahsızlık, anlamsız ve can sıkıcı bir bulantı hep vardır. Sık tekrarlayan ishaller, bu ishallerin iyice derinleştirdiği yorgunluk ve halsizlikler başka nedenlere bağlanır. Üşüme, ısınamama, baş dönmesi ve dengede zorlanma gibi belirtileri de gözden kaçırabilirsiniz! Kilo kaybı, depresif bir ruh hali, konsantrasyon ve bellek kaybı yetmezliğin ileri safhalara ulaştığının işaretleridir.Bu belirtilerin böbreküstü bezlerinin yetersizliğinden kaynaklandığını ilk kez Addison fark etmiştir. Böbreküstü bezi yetersizliği ile ilişkili hastalık bu nedenle onun adı ile tanımlanır.Addison hastalığının başlıca bilinen belirtileri dinlenme ile geçen güçsüzlük, kas zayıflığı, açlığa dirençsizlik ve kan şekeri düşmesi ile ilgili hipoglisemi işaretleridir. Dikkat kaybı, düşünme güçlüğü, bellek sorunları, sinirlilik, karakter değişmesi, uyku eğilimi... Yorgunluk, güçsüzlük, kilo kaybı zamanla daha da belirginleşir. Hastalar bazen ellerini bile kıpırdatamadıklarından, kişisel bakımlarını yapmakta zorlandıklarından yakınırlar. Bunlar ileri dönem işaretleridir.Uzun süreli yüksek miktarda kortizon kullanan hastalarda da dikkat edilmezse böbreküstü bezi yetersizliği oluşabilmektedir. Dört-beş haftadan daha uzun süre kortizonlu ilaç verilen hastalarda, özellikle yüksek dozlarda kortizon kullanımında böbreküstü bezleri orijinal kortizon üretimini durdurup tam bir suskunluğa geçebilirler. Bu son derece tehlikeli bir durumdur. Kortizonlu ilaçların zorunlu olarak uzun süreli kullanımlarının gerektiği tıbbi durumlarda ilaç dozajının etki ve yan etki süreçlerinin uzman bir hekim tarafından planlanması ve denetlenip izlenmesi gerekir.Böbreküstü bezlerinin tümörler, enfeksiyonlar (tüberküloz), ilaçlar (ketokonazol) kanama veya madde birikimleri (Amiloidoz) gibi nedenlerle tahribi de hormon üretimini tehdit edebilir, yetersizliğe yol açabilir.