Güncelleme Tarihi:
Kasabadaki ilk eczaneÇocukluk ve ilkgençlik yıllarımı geçirdiğim Anamur, o zamanlar 34 bin nüfuslu küçük bir yerdi.Sadece iki genel pratisyeni ve küçücük bir sağlık ocağı vardı. 70'li yıllara girerken kasabamızda ilk eczane açıldı. Açılış törenine kaymakam bile katılmış, kasabamız neredeyse bayram yapmıştı. Ben hala girdiğim her eczanede kasabamızdaki "Atay Eczanesi"nin, "Başar Eczanesi"nin kokusundan, renginden bir şeyler ararım.Anamur'da bu ilk eczane açılana kadar hastalar ilaç ihtiyaçlarını ya doktor muayenehanelerinin bir köşesine sıkışmış kalmış ecza dolaplarından karşılamaya çalışır ya da en yakın kasabadaki eczaneye yapacakları 23 saatlik zahmetli bir yolculuğa katlanmak zorunda kalırlardı.Bugün artık durum böyle değilÖzel eczacılık fakültelerinin de açılmasıyla eczacılarımızın sayısı arttı, eczanelerimiz çoğaldı. Küçük yerleşim birimlerinde bile eczaneler açıldı. Bu, sağlık sistemimizin gelişmesi ve iyileşmesi açısından son derece olumlu bir gelişmeydi. Eczane sayısı arttıkça hastaların ilaçlara ulaşması, hekimlerin işlerini yapması kolaylaştı. Hastalar ilaçlar hakkında daha çok bilgilenme imkánı buldular. Doğru ve bilinçli ilaç kullanmayı öğrendiler. İlaç reaksiyonları ile daha az karşılaşılmaya, tedavilerde daha yüksek başarı sağlanmaya götüren bir süreç başladı. Reçetelerde yer alan bazı küçük hatalar da doktor-eczacı işbirliği ile kolayca çözümlenir oldu. Bu güzel gelişmeleri kasaba çocukları daha iyi bilir, değerlendirir.Bu galerilere de bir göz atın!Çözüm noktalarıSeksenli yıllardan sonra da bu güzel gelişmeler sürdü. Her eczane bir "sağlık danışma noktası" haline geldi. İmkánı olup doktora gidemeyenler (ya da doktor bulamayanlar) basit sağlık sorunlarının çözümü için eczacılardan yardım istediler. Fazlasıyla da aldılar. Tansiyonu olanların tansiyonunun takibinde, enjeksiyon yaptıracak olanların sorunlarının çözümlerinde eczacılarımız hep hazırdılar. Öyle ki eczane sayısının az olduğu kasaba ve beldelerde bazı eczacılar neredeyse haftada 12 kez eczanelerini 24 saat açık tutmaya çalıştılar. Yoruldular, uykusuz kaldılar. Bana göre ülkemiz sağlık sistemi bazı olumsuzluklara rağmen iyidir. Bunda fedakár eczacılarımız ve eczanelerin büyük katkısı vardır. Eczacılar gerektiğinde parası olmayana ağrı kesici, ishal durdurucu hapları ücretsiz bile verirler. Ya da "yaz deftere, al haftaya" dendiğinde de seslerini çıkarmazlar. Hastaların sağlık sorunlarını çözmeye bir şekilde yardımcı olurlar. Kısacası, bizdeki eczacılık da eczanecilik de Avrupa ve Amerika'dakilerden bir hayli farklıdır. Bizim eczacılarımızın her biri hem işinin patronudur, hem de birer sağlık çalışanıdır. Halkın fazlasıyla içindedir. Sağlık sorunlarının çözümlenmesinde üstlerine düşenden çok daha fazla fedakárlık yapar, önemli görevler üstlenirler. Bana göre eczacılarımızın yerleştikleri birçok kasaba ve beldede sosyal hayatın gelişmesinde ve politik hayatın olgunlaşmasında da çok önemli katkıları olmuştur.Sorunlar büyüyorEczacılarımızın ufak tefek şikáyetleri hep vardı ama 5-10 yıl öncesine kadar durumları hiçbir zaman bugünkü kadar kötü ve kritik sorunlarla yüklü değildi. İyi kazanan az sayıda eczacının dışında bu kutsal mesleği yürütenlerin çoğu son yıllarda kendi yağlarıyla bile kavrulmakta zorluk çekiyor. Aslında "kavruldukları," hatta "yok olma sürecine girdikleri" konusunda pek şüphe yok ama son gelişmeler eczanelerin ayakta kalmasını iyice zorlaştıracak gibi görünüyor. Son yıllarda eczacılık mesleğini yürütmeyi güçleştiren, eczacıların ve eczanelerin ayakta kalmalarını zorlaştıran önemli değişimler oldu.Bu galerilere de bir göz atın!Bu değişimlerin bir kısmı sağlık sisteminin önemli eksikliklerini giderse de resmin eczacılarla ilgili yüzü pek güzel değil. Eğer ortaya çıkan sorunlar kısa bir sürede düzeltilmezse çoğu eczane ya kepenklerini indirmek ya da kapısına kilit vurmak zorunda kalacak.Ekmeğini yıllardır büyük bir özveriyle ayakta tuttuğu küçücük eczanesinden kazanan fedakár bir semt eczacısı hanımefendi olan bir hastamın anlattıklarına göre, yaşanan sorunun arkasında bir değil, birden çok problem var. Eğer istenirse bu problemlerin çözülmesi hiç de zor değil. Eczacı hanımın anlattıklarına göre, problemlerin en önemlisi işletme giderlerinin hızla artması. Diğer bir problem de son yıllarda eczacılara kalan gelir payında ciddi bir azalma olması.İskontolar, katkı payı kesintileri derken eczacılık mesleğini yapmak neredeyse imkánsız hale gelmiş. Durum böyle olunca da eczacılarımızın bir kısmı kredi kullanmak, borcu borçla çevirmek gibi sistemlerden faydalanmak zorunda kalmış. Özellikle son 12 yıl içinde ise sistem tamamen tıkanmış.Bu galerilere de bir göz atın!Eczacı hanımın anlattıklarına göre, "Kurum iskontosunun muhatabının eczaneler olmaması" gerekiyor. O, "İlaç firmaları kurum iskontolarını ilaç fiyatlarına yansıtabilir" diye düşünüyor. İşletme giderlerinin en az yüzde 10-15 civarında olduğu dikkate alınırsa, bu çok önemli müesseselerin ticari yaşamlarını sürdürebilmesi için depocu ve eczacı kár oranlarının yeniden ayarlanması gerektiğini belirtiyor.Eczaneler hastaSorunun çözümüne getirilebilecek daha pek çok çözüm var ama geç kalınırsa kısa bir süre sonra eczanelerimizin çoğunun çözümleri göremeden (!) kapanmak zorunda kalacak. Önümüzdeki kritik süreçte özellikle banka kredisi kullanan eczacıları zor durumda bırakacak gelişmeler olacak. Sorunun çözümü için ilgililerin ellerinden ne geliyorsa hemen ve acilen yapmaları gerekiyor.Yumurtaya iade-i itibarYumurta yüksek kolesterol içeriği bir yana bırakılırsa mükemmel bir yiyecektir. Vitamin ve mineralden zengindir. Yumurtada bol miktarda folik asit, diğer B vitaminleri ve D vitamini var. Ayrıca doymuş yağ oranı çok düşüktür. Proteinden zengindir. Bilinen en faydalı, güçlü, etkili hayvansal protein kaynağıdır. Düşük kalorili bir yiyecek olması nedeniyle kilo kontrolünü kolaylaştırır.Bu galerilere de bir göz atın!Ayrıca son derece lezzetli bir besindir. Pazar sabahlarına suda haşlanmış ya da yağda pişirilmiş bir yumurtayla başlamak mükemmel bir keyiftir. Çocukların büyüme ve gelişmeleri yumurta olmadan kolay kolay başarılamaz. Ne var ki 30-40 yıl önce kolesterolün kalp hastalığı ile bağlantısının keşfi, yumurtanın önüne biraz gölge düşürdü. Araştırmalar sağlıklı bir insanın günde 200-300 mg civarında yumurta tüketmesinin yeterli olacağını gösteriyordu ve bir yumurtanın sarısında 200 mg civarında yani tavsiye edilen günlük kolesterol alımının üçte ikisi kadar kolesterol vardır. Ne değişti de yumurtaya bu kadar övgü yapıyor, göklere çıkarıyorsunuz diye düşünebilirsiniz. Bunun birçok nedeni var ama en önemlisi bir "iade-i itibar" ve yumurtanın o dayanılmaz lezzetidir. Fazla yumurta yiyenlerin, az yumurta yiyenlere oranla daha çok kalp krizi geçirdiklerini gösteren hiçbir bilimsel veri yok! Hatta son beş yılda yapılan çalışmalar, yumurta yerken kendinizi çok fazla suçlu hissetmemeniz, vicdan azabı çekmemeniz gerektiğini bile düşündürüyor. Bunun nedeni, insanların besinlerdeki kolesterole farklı bedensel tepkiler vermeleridir. Bazı insanların tuzu azıcık arttırdıklarında bile nasıl ki tansiyonları nasıl çok yükseliyorsa, yine bazı kişiler beslenmelerinde kolesterol miktarını arttırdıklarında kan kolesterol düzeyleri de biraz yükselmektedir. Yumurta yemesine rağmen kolesterol seviyesi artmayan birçok insan var. Eğer kalp hastası veya kolesterol yüksekliği olan biriyseniz yumurtaya ölçülü miktarlarda kalmak koşuluyla artık izin var.Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU / HürriyetBu galerilere de bir göz atın!