Güncelleme Tarihi:
Önce kendimizi iyi tanımalı ve doğru düşünmeyi öğrenmeliyiz
Hepimiz bilinç varlıklarız ve bilinçaltı dışarıda yaşadığımız hayatın içimizde oluştuğu, şekillendiği yerdir. Odaklandığımız, üzerinde yoğunlaştığımız şeyi gerçekleştiririz. Bilinçaltınızın saklı gücüyle bağ kurup onu açığa çıkararak yaşamınızı derinden değiştirebilirsiniz. Ancak hayat yolculuğunda omuzlarımıza binen yükler ve yoğun yaşam temposu bize bunu unutturuyor. Sonuçta düşündüklerimizle beklediğimiz aynı olmadıkça hayatımız da istediğimiz yönde ilerlemiyor. Özellikle bilinçaltımızda biriken negatif yükler ve kök inançlar, tekrar tekrar aynı olumsuzlukları yaşamamıza neden oluyor.
Üst bilinç ve bilinçaltı zihinlerinin dengesini kurmak önemli
Bu dengeyi kurabilmek için öncelikle üst bilinç ve bilinçaltı kavramlarını iyi anlamalıyız. Bilinç, beyinde işleyen ve açığa çıkan bir sistemdir. Üst bilinç ve bilinçaltı olarak ikiye ayrılır. Biz, bilinçli zihnimizle düşünür, kavrar ve mantık yürütürüz. Üst bilinçte düşündüğümüz ve sıklıkla tekrarladığımız, alışageldiğimiz bu düşünceler bilinçaltına indiğinde, komut olarak algılanır ve gerçekleştirilir. Aslında eskiden büyüklerimizin sıklıkla söylediği, iyi düşünürsen iyi, kötü düşünürsen kötü olur sözü bunun en basit ifadesidir ve doğrudur. Bilim de bunu ispatlıyor zaten.
Beynimizin yüzde 27’lik bölümü üst bilinç, yüzde 73’lük bölümü ise bilinçaltıdır
Aslında hayatımızı yöneten bilinçaltıdır. Sağlığımızla ilgili veya maddi manevi hayatımızda ne varsa bilinçaltı tarafından, düşüncelerimizin bir sonucu olarak yaşamımızda oluşmuştur. Kısaca tek gücümüz kendi düşüncelerimizdir ve artık bunun farkına varmalıyız. Bir insanın dışarıdan alabileceği hiçbir şey yoktur; dünyamız tüm olayları ile birlikte, bizim düşüncelerimizle yaratılır. En yıkıcı düşünceler de yaratma gücü taşırlar, bizler olumsuzluğun da yaratıcılarıyız. Kendi yarattığımız dünyaya tepki vermek yerine, olayların sıcak izlerini sürmeyi, bunları üreten BEN'lik durumlarına geri dönerek, onları etkisiz hale getirip ortadan kaldırmayı bilmeliyiz.
Depresyon, fobilerimiz hepsi bilinçaltına yerleşmiş tekrarlayan olumsuz duygu ve düşüncelerin yansımasıdır
Aklımızda tutmamız gereken en önemli husus; bilinçaltı her zaman andadır, zaman kavramı yoktur yani bilinçaltı için geçmiş, gelecek veya görece yoktur. Bilinçaltının tek malzemesi düşüncelerimizdir ve onun görevi düşüncelerimizi bize tekrar tekrar yaşatmaktır. Kısaca bilinçli zihnimizde düşündüğümüz bir düşünce bilinçaltına indiğinde, bilinçaltında görece olmadığı için doğru, yanlış veya iyi, kötü diye bakılmaksızın gerçekleştirmek üzere işleme alınıyor. Bu noktada da oluşmuş çekirdek inançlarımıza bakmak gerekiyor.
Çocukken kodlanan düşüncelerin bedelini hayatınız boyunca ödemeyin
Çekirdek inanç, anne rahminden başlayarak bilinçaltımıza kodlanan, kendimizle ilgili düşünce kalıplarının sistematik toplamıdır. Bir nevi, çocuklukta bizi etkileyen olayların ardından çıkardığımız bireysel sonuçlardır. Zararsız görünen bu sonuçlar, duygu yoğunluğunun eşlik ettiği bir düşünce olarak meydana gelir. Daha sonra ise biz farkına bile varmadan inanç olarak bilinçaltımıza yerleşir.
Bu durum zamanla davranışlarımıza, duygularımıza ve hatta hayatımızın akışına yön vermeye başlar. Hayatımızda ters giden çoğu olumsuzlukların arkasında küçükken edindiğimiz yanlış kanılar yani çekirdek inançlar vardır. İşte bu nedenle, olumsuz gidişe dur demek, hayatınızın akışını ve dengesini bozan çekirdek inançları temizlemek gerekir.
Bilinçaltı temizliği ile yüklerden kurtulma dememizin sebebi bir arınma hissi vermesi. Ancak bir silme işlemi gerçekleşmiyor tabii. Bunun için hafızanın silinmesi gerekir ki böyle bir şey mümkün değil. Bu nedenle bu çalışmaya bilinçaltını yeniden programlama diyoruz aslında. Tam olarak yaptığımız olumsuz duygulara yüklediğiniz anlamları değiştirerek, değişim ve dönüşüm sağlamak.
Müzik, frekans ve renk terapisiyle olumsuz kayıtlar dönüşüyor
Bilinçaltındaki olumsuz bir kaydı dönüştürmemiz mümkün. Bunun için objektif ve dengede bir zihin ile yaşanan olayların, negatif ve pozitif her iki tarafını da görmek gerekiyor. Biz bu konularda farkındalık yaratmak ve bilgi vermek için seminerler düzenliyoruz. Ayrıca Bio-frekans bilinçaltı telkinleri, renk ve müzik terapisiyle bireysel çalışmalarımıza da devam ediyoruz. Bilinçaltının çalışma sistemini iyi bilmek, sağlıksız düşünceleri sağlıklı yeni düşüncelerle değiştirmek yaşamımızı iyileştirmenin ilk adımıdır. Bilinçaltını doğru ve güzel düşüncelerle beslersek, bağışıklık sistemimiz güçlenir, hem fiziksel hem de ruhsal açıdan daha sağlıklı bir yaşam süreriz.
Ses frekansları ile şifalanın
Bilim evrendeki her şeyin kendine özel frekans aralığında titreştiğini kanıtlamıştır, bedenizmizdeki her organın, duygularımızı etkileyen her hormonun da kendine has frekans aralıkları olduğunu tespit etmiştir. Frekans bozuksa negatif, frekans düzgün ve uyumluysa pozitif oluşur. Kainatın tüm sesleri, nefes alışımız, kuşlar, okyanus, hatta renkler birer frekans. Her bir frekansın beynimizin bölgelerine, vücudumuza ayrı ayrı etkisi var. Kainatin sonsuz frekanslarından iyileştirici olanları kullanarak ruhsal ve bedensel olarak dönüşümü sağlayabiliriz. Çünkü müzik 'öz’den gelir 'öz’e dokunur. Öz’den gelen ilham ve iyilik her daim iyileştirmeye odaklanır. Öz’ün frekansı uyumlu ve ahenk içerisindedir.