Güncelleme Tarihi:
Kaynak: Elle
Aslında çoğumuzun yine ve yeniden düştüğü bir tuzaktır. Alışveriş seansı sonrası torbaları saklayacak yer aranır, kredi kartı ekstresini gizlemek için olmadık yöntemlere başvurulur. Bu uğurda ne gerekiyorsa yapılır, yalan söylenir, entrika çevrilir, gurur, onur, haysiyet paspas edilir. Çünkü ona sahip olunmalıdır. Bu yola girilmiştir ve dönmek ölmekle eşdeğerdir. Virüs kanı sulandırmıştır bir kere. Artık bir alışveriş canavarısınızdır.
Çok özel indirimler, 8 taksit ya da 6 taksit üzeri yüzde 20 indirim gibi sihirli cümlelerle kandırılmaya gönüllü yanımızı ele geçiren satış politikalarım eleştirmek istemiyorum çünkü iyi ki varlar. Ama ortada, yalancı, dalavereci durumuna düşmek gibi bir gerçek de var. Bununla yüzleştiyseniz sorun yok. Hatta bu konuda ne kadar yaratıcı olabileceğinize zaman zaman kendiniz bile şaşırabilir, bir süre sonra da alışıp olağan bir durum olarak benimseyebilirsiniz. Yani kendi sınırlarınızı sonuna kadar zorlayabilir ya da aşabilirsiniz.
Araştırma yapmadım, elimde istatistiki bilgi de yok ama bir kadınım ve hemcinslerimi tanırım. Kısaca hemen hemen tüm kadınların eşlerine, sevgililerine hatta annelerine(!) bile satın aldıkları konusunda gerçekleri söylemekten kaçındıklarını, gerçekleri çarpıttıklarını söyleyebilirim. Bakın bu uğurda neler yapılabilir. Tabii saksıyı çalıştırıp kurnaz yöntemler keşfederek.
Bu konuyla ilgili en çarpıcı örneklerden birini geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımdan dinledim. Süper yaratıcı bir fikir. Neden daha önce benim aklıma gelmedi dedirtiyor insana. Olay Milano'da geçiyor, mekan ise Gucci mağazası. Kahramanımız vitrinde gördüğü neredeyse evinin üç aylık kirası kadar pahalı ve bir o kadar da şık çantaya aşk derecesinde bağlanıyor. Sevgili kocası da bu aşkı kabullenip saygı göstererek eğer acı çekecekse ona sahip olmasının daha doğru olduğunu savunuyor ve karısını destekliyor. Buraya kadar herşey ne kadar güzel değil mi? Anlayışlı ve sevgi dolu bir koca! Ama mağazadan içeri girip de aynı çantanın iki farklı rengi arasında bir türlü karar veremeyen kahramanımız, yaşadığı gelgitle aynı modelin iki farklı rengini da satın almaya kalkışınca işin rengi değişiyor. Ve eşi tarafından uyarılıyor. Ama şeytan akla bir kere düşmeye dursun. Ertesi gün bir ara kaçıp çantanın diğer rengini de satın alıyor. Sonuç olarak aynı çantanın iki ayrı rengine de sahip, dolayısıyla amacına ulaşmış olarak mutlu mesut bir şekilde turistik gezisini bitirip ülkesine dönüyor. Aradan bir kaç hafta geçtikten sonra birgün kocası çantanın diğer rengini görünce olayı ultra-absürd ve komik yapan dahiyane bahaneyi uyduruveriyor. Veee çantanın içinin dışa doğru çevrilip isteğe göre iki taraflı olarak kullanılabildiğini söyleyiveriyor. Ve kocası buna inanıyor. Pes doğrusu! Ne yaratıcı fikir ama! Hatta tasarımcılara ilham bile verebilir.
Gününün yarısını para biriktirmeniz ve masraflarınızı kısmanız gerektiğiyle ilgili söylevler çeken eşiniz ya da sevgilinize o çok beğendiğiniz kahverengi çizmelerden bahsetmeyi deneyin. Ne kadar şık ve kaliteli olduğundan dem vurabilirsiniz, "Yani öyle kaliteli bir deriye o fiyat çok uygun yalla" gibi alıştırma cümlelerini de kullanabilirsiniz. Ama durumda hiçbir yumuşama yoksa yetişkin bir kadın olduğunuz gerçeğiyle vicdanınızı rahatlatıp dilediğinizi yapmakta serbestsiniz. Ne de olsa kendi sorumluluğunuzu alabilirsiniz. Böylesi daha güvenli. Giydiğiniz zaman yakalanırsanız da bu çizmelerin onlarla aynı olmadığını ve çok daha ucuza benzerlerini yaptırttığınızı iddia edebilirsiniz. "Yok canım Prada mı, daha neler, aynısını Beyoğlu'nda yaptırttım!"
Vitrinden göz kırpan elbiseye nasıl kayıtsız kalabilirsiniz? Tabii kalamazsınız ve satın alırsınız. En iyisi bir süre saklayın. Öyle hemen giyip de ortalara çıkmayın yoksa kesin yakalanırsınız. İlk giydiğiniz zaman da çok özenli görünmeyin. Yine de dikkat çekip "Aa bu yeni mi daha önce görmemiştim" gibi sinir bozucu beklenmeyen bir soruyla karşılaşırsanız şöyle diyebilirsiniz: "Yok canım geçen sezonun sonunda indirimden almıştım da hiç giymedim. Neredeyse altı ay oldu yani. Dolapta görmedin mi daha önce?" Çünkü en iyi savunma saldırıdır.
O kadar çok alışveriş yaptınız ki elinizdeki torbaları gizleyerek eve girmeniz mümkün değil. Bununla ilgili iki ayrı önerim var. Biiir, kocanıza ya da sevgilinize kocaman bir hediye almayı deneyin. Böylece kendi torbalarınızı onun hediyesinin bulunduğu torbanın içine koyarak gizleyebilirsiniz. Elinizdeki torbanın hesabını vermenize de gerek kalmaz. Aldığınız hediye için de savunmava geçecek değilsiniz ya! Bir diğer kurnaz yol da seksi iç çamaşırları alışverişinde işe yarayabilir. Bu harcamayı tamamen seks hayatınızı düşünerek yaptığınızı iddia edebilirsiniz. Yeni stilettolarınızı göstermek için de şahane bir fikir bu. Siyah dantellere bürünüp ayağınıza Balenciaga'larınızı giydiniz mi "bu da nereden çıktı" gibi bir soruyla karşılaşma olasılığınız neredeyse sıfırdır, soramaz çünkü dikkati dağılmıştır bir kere.
Çok pratik bir çözüm önerisi de yeni cicinizi üzerinize giyerek eve gitmeniz. Tabii bu sadece kazak, bluz ya da tişört gibi alışverişler için geçerli. Ama işe yaradığından emin olabilirsiniz.
Fiyatı aşağı çekerek söylemek de ayrı bir yol. Uygun senaryo şöyle olabilir. Uzun bir zamandır örneğin bir aydır kendinize hiçbir şey almadınız ve artık buna hakkınız olduğundan eminsiniz. Kısa ve hızlı bir şuur kaybıyla alışverişe daldınız ve yine klasik hikaye, elinizde torbalarla evin kapısında kalakaldınız. Derin bir nefes alıp içeri giriyor ve repliğinizi söylemeye başlıyorsunuz: "Şekerim nasıl bir indirim vardı anlatamam, 10 taksit üzerine yüzde 10 indirim. Zaten siyah kazağa da ihtiyacım vardı(!) Haa o trençkot mu? Biliyorsun hayatım Chanel'de bunun aynısı var ve sekiz katı fiyatla falan. O yüzden bence karlı sayılırım, bu fırsatı kaçıramazdım. Evet çizmelere gelince (gerçek fiyat 250 milyondur) 100 milyonu inmişler inanabiliyor musun?" Muhtemelen hayır, ama bu kadar laf kalabalığına kim cevap vermek ister ki?
Tüm bu manevraları örnek olarak alabilirsiniz. Minareyi çalan kılıfını da hazırlarmış. Bu da demek oluyor ki alışveriş yapmanızın sakıncalı olduğunun farkında olmanıza rağmen mağaza vitrinleriyle başbaşa kaldığınız anda geçici bir bilinç yitimi yaşıyorsanız evde karşı karşıya kalacağınız hesaplaşma anını da göze almalısınız. Ya az önce okuduğunuz örneklerde olduğu gibi sıkı manevralarla paçayı kurtaracak ya da ufak çaplı bir tartışmanın ortasında bulacaksınız kendinizi. Size hazır bir B planı önerisi. Neden yetişkin bir kadın olduğunuzu kabullenip tüm sorumluluğu üzerinize almayasınız ki. Dürüst ve aşırı hassas kadın olun. O kadar ki sevgiliniz ya da kocanız size haksızlık ettiğini düşünsün. Şöyle ki: "Evet hayatım, bu çizmeleri yeni aldım. Hiçbir bahanem yok. Geçen sene aldıklarımın modası o kadar geçmiştiki, ofisteki prestijimin sarsılmaması için bu alışverişi yapmak zorundaydım. Ama tabii haklısın. Ben zayıf ve iradesiz bir kadınım. Seni haketmiyorum aslında. Sen çok iyisin ve bunu asla yapmazdın. Tartışmak istemiyorum çünkü haksız olduğumu biliyorum. Kendimi kötü hissediyorum sanırım başım ağrıyacak." Tabii bu sırada titreyen çeneniz eşliğinde gözlerinizden iki damla yaş süzülmeli. Bravo! Oscar heykelciğini hakettiniz. Yunan tragedyaları bile bu kadar kötü hissetiremezdi.
Bu yöntemle başarı şansınız yüz üzerinden yüz. Hiç şansı yok çünkü onu en zayıf yerinden yakaladınız. Sevgili karısını kırdı ve ağlattı. Küçük bir uyarı! Bu yöntemin sakıncası sadece bir kez kullanılabilir olması. Tekrarı halinde inandırıcılığınızı tamamen yitirme riskiniz bulunuyor. Bu yüzden siz siz olun B planına başvurmamak için A planmızı cebinizde bulundurun. Gafil avlanmak en kötüsü.