Beden biçimlerimiz

Güncelleme Tarihi:

Beden biçimlerimiz
Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2005 06:00

Uzun, kısa, topluca, sıska, göbekli, tüylü, kavruk, geniş omuzlu... İlerleyen yaşla birlikte değişen, ama illa da her zaman bizi oldukça yakından ilgilendiren bedenlerimiz... Onlara özellikle günümüzde bir şeyler oluyor. Ortadan şişiyor, tıpkı elma gibi, kırkağaç kavunu gibi bir şekil alıyor...

Haberin Devamı

Kötü beslenme, aşırı yağlanarak göbek bağlama, obezlik sonucu yaşanan bu değişim özellikle 2. Dünya Savaşı yıllarından beri devam ediyor. Gerçi boylar da uzuyor, ama şişmanlık artık bir hastalığa dönüştü. Şişmanlığın başka hastalıklara kaynaklık ettiğini biliyoruz, ama çok tehlikeli başka bir gelişme daha var: Kaslarımızı yitiriyoruz! Bilimsel veriler bu gidişatın hiç de iyi olmadığını söylüyor.

Şüphesiz kalıtsal özelliklerimizi yadsımak söz konusu değil, yani anamız babamızdan aldığımız miras, bedenimiz üzerinde etkili. Fakat bedenlerimizin biçimsizlikleri sadece genetiğe mi bağlı?

Çevresel koşullar ve içinde yaşadığımız sosyal toplumun da insan bedeninin gelişimi ve değişiminde önemli ölçüde payı var. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin artması ile

a) boyların uzaması

b) refah toplumlarına giderek damgasını vuran obezite, bedensel değişime iki çarpıcı örnek.

Son elli yılda bedenlerimiz gerek biçim gerek boyut açısından çarpıcı değişimlere sahne oldu. İnsanlar artık çok daha uzun ama abur cubur sevdası ve uyuşukluk yüzünden eskisinden çok daha tombul.

Büyüme hızı, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra ivme kazanmakla birlikte, dünyanın en uzun gençlerine sahip Hollanda'da boylar 1850'lerden beri uzuyor. 1965'te 1.78 metre olan ortalama erkek boyu 1997 yılına kadar 6 santim arttı. Hollandalı kadınlarda ise ortalama boy 1.66 metreden 1.71 metreye yükseldi. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından hızlı bir sosyoekonomik gelişme sürecine giren Japonya'da yaklaşık 40 yıllık süre zarfında erkeklerde ortalama 5, kızlarda ise 4 santimlik bir boy artışı gerçekleşti.

ÜÇÜNCÜ FAKTÖR: HAMİLELİK

Peki boylardaki uzamanın ardında yatan faktörler ne?


Doğumu izleyen ilk birkaç yıl insanın en hızlı geliştiği dönem, bu sürede gösterilen gelişim son derece önemli. Bu dönemde özellikle bacak kemikleri hızla uzuyor ve boyun uzunluğunu da her şeyden önce bacak uzunluğu belirliyor. Daha iyi beslenme ve refah toplumu olmanın sağladığı başka olanaklar şüphesiz önemli. Antibiyotik ve aşılar yaşamımıza girmeden önce bulaşıcı hastalıklar yüzünden bebeklerin ve çocukların gelişimi büyük ölçüde sekteye uğramaktaydı. Yine de sorunun yanıtı bunlarla sınırlı değil.

Bedene şekli veren genlerimiz mi, yoksa beslenmeyi de içeren çevresel faktörler midir tartışmasına, bilim dünyası bir üçüncüsünü de eklemiş durumda: Anne karnındaki çevresel faktörler.

İngiltere'de Southampton Üniversitesi'nden fizikçi ve epidemiyolog David Barker, küçük boylu doğan erkek çocukların yaşamlarının ileriki safhalarında kalp krizi geçirme risklerinin daha fazla olduğunu ortaya koydu. Arkasından, 2. Dünya Savaşı sırasında sağlıksız ve kötü beslenen kadınların daha küçük çocuklar doğurduğunu, bu kadınların kızlarının da anneleri gibi küçük çocuklar doğurduklarını ortaya çıkardı.

Yaşadığımız çevre boyumuzu etkiliyor, ancak ağırlığımızı da etkilediği kesin. Kilolardaki artışın bir nedeni de insanların 50 yıl öncesine kıyasla daha uzun boylu olmaları. Bu yüzden bilim insanları ağırlığımızı beden-kütle katsayısı (BKK) (Body-Mass Index: BMI) bağlamında değerlendiriyorlar. Yani BKK kişinin boyundan yola çıkılarak ideal ağırlığının belirlendiği bir yöntem.

Kişinin kilo olarak ağırlığı, metre olarak uzunluğunun karesine bölünüyor. Örneğin 1.63 metre boyunda 59 kilo ağırlığında bir kişinin BKK'sı 59/(1.63) (1.63): 22.2 çıkıyor. (Otomatik ölçüm için bkz: www.cdc.gov/nccdphp/dnpa/bmi/calc-bmi.htm)

18.5'un altında bir BKK'ya sahip kişi zayıf sınıfına girerken, 18.5- 24.9 arası normal kilolu, 25-29.9 arası aşırı kilolu (obez öncesi) olarak değerlendiriliyor. BKK değeri 30'un üzerinde olanlar ise obez sınıfında.

Obezliğin batı ülkelerinde giderek bir salgına dönüştüğü, ABD'nin ise bundan en etkilenen ülke olduğu herkesçe bilinen bir gerçek. ABD Ulusal Sağlık İstatistik Merkezi verilerine göre Amerikalı erişkinlerin yaklaşık üçte ikisi aşırı kilolu sınıfına giriyor. İngiltere, Avustralya ve daha birçok ülkede de durum pek parlak değil.

Sonuçta Dünya Sağlık Örgütü'ne göre dünya üzerinde aşırı kilolu erişkinlerin sayısı 1 milyarı aşıyor ve bunların 300 milyonu obez sınıfına giriyor.

Yağın bedendeki dağılımı sağlığın bir göstergesi olduğundan büyük bir önem taşıyor. Karın bölgesinde aşırı yağlanma olan kişilerde 2. tip şeker hastalığı riski de yüksek olduğu gibi, bu kişilerin kanlarındaki zararlı yağ oranı da yüksek düzeylere ulaşabiliyor.

Her iki durum da kalp hastalıkları riskini artırıyor.

ELMA BEDENLER

Karın bölgesindeki aşırı yağlanmayı ölçmenin bir yolu da bel çevresini ölçmek. Normal durun, mezurayı kalçanızın hemen üstünden geçirerek göbeğin hemen üzeri veya bir cm altından ölçün. Normal ölçü, kadınlarda 88, erkeklerde 102 cm'nin altında olmalı. Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Altan Onat'ın araştırmalarına göre, Türk toplumunda iyi kolesterol düzeyi düşük olduğundan, erkeklerde bu ölçünün 96'ye çekilmesi şart.

Son dönemlerde yapılan araştırmalar gelişmiş toplumlarda yaşayan insanların bedenlerinin giderek bir 'elmayı' andırdığını ortaya koyuyor. Macon Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Ike Okosun önderliğindeki bir ekibin yaptığı araştırmada, Amerikalı erişkin erkeklerin bel çevresi ölçümlerinde 1960-2000 yılları arasında 9,9 santimlik bir artış görülürken, kadınlarda bu artış 23,2 santimetreye ulaşıyor.

Aldığımız kilolara hayıflanırken, bir yandan da yitirdiklerimize eğilmekte yarar var.

BKK ve bel çevresi ölçümlerindeki değişimi izleyen araştırma bulguları garip bir eğilimi de gözler önüne serdi. Bel çevresi ve deri-büküm kalınlığının ölçüt alındığı şişmanlık, BKK değerlerine kıyasla çok daha belirgin bir artış gösteriyor. Öyle ki, giderek yağlansak bile kilomuz aynı oranda bir artış göstermiyor.

KASLARIMIZI YİTİRİYORUZ

Bu durum kulağa hoş gelebilir, ama hiç de öyle değil. Gerçek şu ki, bedendeki yağ düzeyi arttıkça bir şeyler de yitiriliyor.

Araştırmacılar yitirilen bu şeyin yağsız kütle ya da kas olduğunu artık biliyorlar. Kas, yağdan daha yoğun olduğundan, BKK ile yağlanma arasında bir fark oluyor, yani kaslarımız giderek küçülüyor ve yerini yağa bırakıyor.

Bu eğilim özellikle çocuklarda ürkütücü boyutlarda. 1970'lerin ortasından 90'lara dek geçen süre içinde çocukların beden bileşiminde müthiş değişimler saptandı.

Kaslardaki bu küçülme, büyümekte olan çocuklarda kasların giderek daha az geliştiği anlamına geliyor. Kas gelişimi, sağlam kemiklerin oluşumunda önemli bir rol oynadığından, bu durum özellikle kaygı uyandırıyor. Çocuklar uzun erimde aynı kiloyu korusalar bile, giderek sağlıklarını yitirebilir. Bu yüzden obezlik salgını sanıldığından çok daha tehlikeli olabilir.

Tüm bunların nereden kaynaklandığını bilmek için evliya olmak gerekmiyor. Her geçen gün daha fazla yememiz bir yana, yediklerimizin niteliği de giderek düşüyor.

Uyuşuk ve devinimden yoksun yaşam biçimlerimizin bunda büyük bir payı var.

İdeal beden konusunda en önemlİ ölçü porno dergİler

Toplumlar zenginleştikçe insanlar şişmanlarken, batının ideal kadın bedeni ölçüleri ise giderek küçülüyor. Erkeklerde de daha iri yarı ve kaslı bedenler göklere çıkartılıyor. Bu eğilim pornografik dergilerdeki erkek ve kadın bedenlerini araştıran bilim insanları tarafından onaylanıyor. Söz konusu dergiler, dönemin ideal beden ölçülerini yansıtmak açısından bir gösterge kabul ediliyor.

KADINLAR

Clarke Psikiyatri Enstitüsü'nde görevli olan David Garner ve arkadaşları tarafından yapılan ve epey yankı uyandıran bir araştırma, 1950-1978 yılları arasında kadınların ortalama ağırlıklarının artmasına karşın, Playboy dergisinin orta sayfasında yer alan kadınlarda bu ortalamanın giderek düştüğünü ortaya koyuyor. 1980'lerden bugüne kadar olan süreçte Playboy fotomodellerinin beden ölçülerini gözden geçiren araştırmacılar, zaman içinde bel giderek genişlerken, göğüs ve kalça ölçülerinin küçüldüğüne tanık oldular. Bu da, ideal kadın bedeniyle gerçek yaşamımızdaki kadın bedeni arasında büyük bir uçurum olduğunu gözler önüne seriyordu.

ERKEKLER

2001'de Washington'daki Amerikan Üniversitesi ruhbilimcilerinden Richard Leit, 1973-1997 yılları arasında Playgirl dergisinde yer alan erkek fotomodellerdeki değişimi inceledi. Leit'in elde ettiği bulgulara göre erkek modeller de, tıpkı kadın meslektaşları gibi, giderek incelmekteydiler. Ancak, bu arada giderek daha da kaslanmaktaydılar. Giderek iri yarı bir hal alıp, kaslanan Hollywood yıldızları da bu eğilimin bir yansımasıydı. Uzmanlara göre bu durum erkeğin toplumdaki rolünün değişmesiyle ilintili olabilir. Kadınların ekonomik ve cinsel özgürlüklerine kavuşmaları erkekleri rolleri konusunda bir açmaza sürükledi. Artık ailenin tek temel direği olmaktan çıkan erkek, çözümü kas geliştirmekte, yani kadınların aynı başarıya ulaşamayacakları bir alana yönelmekte buldu. Daha önceleri güçlerini askere giderek, siyasal yaşamda etkin olarak ya da para kazanarak ortaya koyarlarken, şimdilerde cinsiyetlerini bedenlerini sergileyerek kanıtlar oldular.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!