Güncelleme Tarihi:
Bazı insanlar sağlıklarını kaybetseler bile, kendilerini iyi hissetmeye devam edebilir. Bazıları ise tamamen sağlıklı olmalarına rağmen, çoğu zaman kendilerini kötü hissedebilir. ‘Duygusal Bağışıklık’ kavramını basitçe anlatmaya çalışırsak bu ifade yerinde olabilir. Üst üste fazla üzücü şeyler yaşadığımızda bazen yaşama devam etmek, yeniden ayağa kalkmak ve kaldığımız yerden devam etmek çok zor olabilir.
ÇAĞIMIZDA STRES NEDİR BİLMEYEN YOK
Duygusal bağışıklığımızın güçlü olması için bireylerin olumlamayı öğrenmeleri gerek. Her şeyin geçici olduğunu ve herkesin başına her şeyin gelebileceğini kabul etmenin önemli. Yaşamda sürekli iyi şeylerin olacağına inanmamak gerektiğini, ancak kötü görünen şeyler içindeki iyiyi arama motivasyonunun da kaybedilmemesi gerek. Zihinsel girdaplardan uzak durabilen kişiler ayağa daha çabuk kalkıyor. Stres, endişe ve hırs gibi olumsuz duyguları yönetmeyi öğrenmemiz gerek. Çağımızda stres nedir bilmeyen olmadığına göre bunu yönetmeyi, daha az stres yaşamak için tedbir almayı ve tüm olumsuz duygularımızı dönüştürmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Negatif duyguları olması gerekenden çok daha uzun yaşayabildiğimize göre pozitifi çoğaltmak da mümkün. Bunun için yollardan biri daha fazla olumlu durum ya da olayı fark etmek ve hatırlamak. Ve önemli olan sadece olana değil, olmayana da şükredebilmek.
Yaşam içinde sıkça kullandığımız, otomatik, refleks gibi öne çıkan yönlerimizi bulmanın ve yaşamda zorlandığımız yerlerde onları kullanmanın önemli. Sosyal ve yakın ilişkiler, kişi çaresizlik, hüzün, umutsuzluk gibi durumlara kapıldığında onu yukarı çıkartan en önemli dayanaklardan biri oluyor. Bunun için ne kadar çok sağlam ilişki o kadar çok olumlu duygu durumu ve yılmazlık diyebiliriz.