Güncelleme Tarihi:
Sevgilimden ayrılmak hayatımın en zor anıydı. En güzel yıllarımı onunla yaşamış, bulutların üzerine çıkmıştım onun kollarında. Yakışıklıydı, tutkuluydu, cana yakındı, ateşliydi. En önemlisi de adeta diğer yarımdı. Aradan geçen birkaç yılla birlikte aramızdaki anlayış azaldı, bana ayırdığı zaman da... Bu benim en son beklediğim şeydi. Nasıl da toz pembe hayaller kurmuştum oysa ki? İlişkimizin üçüncü yılında bende bomba etkisi yapan o sözü söyledi: 'Artık bitti, gidiyorum.' Tam başıma yıkılan dünyayı yeniden yapılandırmaya, ayaklarım üzerinde durmaya, yalnızlığa, terk edilmişliğe karşı koymaya çalışırken, o ansızın yeniden çıkageldi. Gece yarısı cep telefonuma gelen beklenmedik mesajlar, ofise gönderdiği güller ve pervasızca yaptığı yernek davetleri şimdiden aklımı karıştırmaya başladı. Sanki aşık olduğum adam geri gelmişti. Gittiğimiz arkadaş partisinde yanağıma kondurduğu o masum öpücükten sonra bıraktığı yerden başlamak istediğini söyledi." Böyle ve bunun benzeri bir öykü pek çoğunuzun başına gelebilir ya da zaten yaşamışsınızdır. Reklamcı Pelin Akarsu da, dört yıldan sonra geri gelen eski sevgilisini görünce önce ne yapacağını bilernemiş. "Hayatımı altüst edip gittiğinde, uzunca bir süre ölmek istedim. Üstelik en yakın kız arkadaşım için vermişti bu kararı. Bir yandan çığ gibi büyüyen ortak borçlarımızı ödemeye çalışırken, diğer yandan da yaralarımı sarmaya çalıştım. Normal hayata dönmem tam iki yılımı aldı. Kalbim yeniden bir erkek için çarpmaya başladığındaysa, bunu duymuşçasına bir gece ansızın çıkageldi. Ona bir şans daha vermeli miydim bilmiyorum. Ama ben küllenmeyen aşkımı ikinci plana atıp, kırılan gururumu kurtarmaya çalıştım kendimce. Ama hala, keşke bir ikinci şans verseydim, diyorum zaman zaman."
İkinci bir şans
Eski aşkınıza ikinci bir şans tanımanın bir takım avantajları olduğu gerçek. Tanıdığınız, bildiğiniz bir adam. Tanıdık arkadaşçevresi, tanıdık bir ten... Peki ya romantizm? Diyelim bundan şüphelisiniz. Peki her şey ikinci seferde daha mı güzelolacak? Cevabın "evet" olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. En ufak bir olay size geçmişi hatırlatacak ve yaralarınız yeniden kanamaya başlayacak. Birbirinizi suçlama katsayınız artacak ve bu sefer ilişkiniz daha da çekilmez bir hal alacak. Üstelik kalan son saygı zerrecikleri de yerini nefrete bırakacak. Tasarımcı Sude Beliğ de kırık kalpler kulübünün, yaralı aşk zedelerinden. "Evliliğimizin ikinci yılında, hiçbir gerekçe göstermeden ayrılmak istediğini, artık bu sorumluluğu daha fazla taşıyamayacağını söyleyerek beni, benimle bıraktı. Evliliğimiz sırasında, çalışmamı istemediği için kariyerimi yarım bırakmış, arabamı satmış, dostlarımdan kopmuştum. Bir anda sıfıra düştüğüme mi üzüleyim, yoksa her gece beni sarmalayan sıcaklığın kaybolduğuna mı? Mecburen ailemin yanına taşındım, almam gerekenden çok düşük bir maaşla yeniden çalışmaya başladım. Bu arada hem kendime güvenim yerine geldi, hem de arkadaş çevrem eskisi gibi renklendi. Bir gece ansızın karşıma çıktığında adeta soğuk terler döktüm, ellerim buz kesti. Ona sarılmamak için kendimi zor tutsam da yelkenIeri suya indirmem sadece birkaç hafta sürdü. Yeni bir başlangıç, tazelenmiş bir ilişki derken bir yıl aynı evde yaşadık, bu kez sevgili olarak. İlk başlarda onu ne kadar çok özlediğimi düşünsem de, bir yılın sonunda onun aslında hala eski kocam olduğunu anladım. Bu sefer valizini alıp evden ayrılan ben oldum
Ex aşk mevzuu
'Aldırma deli gönül. Bırak gitsin, sen şarkılar söyle içinden boş ver..." dese de Sezen Aksu, durum bu kadar da kolay değil. Yakın arkadaşımın beş yıldır devam eden aslında etmeyen ve son demıerini yaşayan, fakat onun kabul etmekte zorlandığı ilişkisini gözlemliyorum hep. Yaşadığı hayal kırıklığına rağmen neden beş yılda yüz kez ayrılıp barıştığını, neden hala arkasını dönüp gitmediğini sorduğumda uzaklara dalıp, "Beş yıl, tam 1825 gün eder. Bu binlerce gün içinde her defasında, ona bir şans daha verdim. İyi mi yaptım bilmiyorum. Mutlu muyum? Aslında galiba hayır. Ama bunca zamandır, sadece onunla nefes aldım, onunla uyudum, ona sarıldım. Bir kalemde silmek, alışkanlıklarımdan da vazgeçmem demek olacak. Önce buna hazır olmalıyım, güçlü hissetmeliyim" dedi. Aslında ilişkisine verdiği şansın sadece kendisini kandırmaktan ibaret olduğunu bilerek.
İlişkinizin ilk dönemlerinde olağanüstü manzara izlediğiniz bir zirvedeydiniz değil mi? Bulutların üzerinde gezerken hiç tökezleyip sendeleyeceğiniz aklınıza gelmemişti. Uçurumdan aşağı bir kez yuvarlamp, zirvenin yamacında duraklamamz, o manzarayı aynı açıdan göremeyeceğinizin göstergesidir. Ne kadar çabalarsanız çabalayın, zirveye ulaşmanız asla ilk zamanlardaki gibi olmayacaktır. Önemli olan, o zirveden aşağıya yuvarlanmamayı bilmek, tüm çabayı yukarıdayken harcamaktır. Eğer düşmemek için çaba harcasaydınız, yukarı yeniden çıkmak için ayrıca efor sarf etmek zorunda kalmayacaktınız. Bu benzetme, aşkta ikinci bir raunt olup olmaması ile ilgili en güzel örneği veriyor aslında. Kimilerine göre bir şans daha verilmeli, kimilerine göre ise asla verilmemeli. Ama şu da bir gerçek ki, biz kadınlarda bu duygusallık, anaçlık ve kadınlık içgüdüleri olduğu sürece, Mars'lı erkeklere daha çok şans vereceğiz. Geriye kalan kırık kalpleri yapıştırmaya çalışmak ise yine bize düşecek
Öcelikle ikinci bir şansı "ilişkiye" verdiğinizi unutmayın. Yani bu ilişkiyi nerede bozduk, nerede olumlu çözümleri getiremedik, kişisel korkularımız, gereksinmelerimiz neydi, neleri yeterince açığa döküp gerektiği şekilde ele alamadık demek gerekiyor.