Güncelleme Tarihi:
Uzmanlar, anti-aging şarlatanlığının giderek artığını ileri sürüyor. Çünkü, cilt bakımı yapan da selülit cihazını kullanan da anti-aging kapsamına giriyor. Tüm dünyada adeta bir patlamaya yol açan, her yaştan insanın aniden ilgi alanına giren anti-aging, suiistimale oldukça açık bir konu. Eline tek bir nemlendirici krem alan, muayenehanesine tek bir selülit cihazı koyan, sadece cilt bakımı yapan, botox uygulayan, insanlara tek bir 'anti-aging hapı' veren, hatta markette portakalın üzerine 'anti-aging portakalı' yazan, anti-aging uzmanı olduğunu iddia ederek köşeyi dönmeye çalışıyor. Oysa 'anti-aging tıbbını' bütün bunlardan ayırmak, bilimsellikten uzaklaştırmamak, anti-aging tıbbının basit bir kozmetik işi veya bir 'hormon terapisi' değil; bir önleyici tıp, yani sağlıklı bir yaşam tarzı olduğunu unutmamak gerekiyor. Ancak bir zamanlar check-up konusunda olduğu gibi, şimdi de anti-aging konusunda şarlatanlar kolları sıvamış durumda. Dolayısıyla yanlış hormon kullanımına bağlı olarak kanser olanlardan, yanlış egzersiz yapıp bel fıtığı olanlara veya bilimsellikleri henüz kanıtlanmamış 'anti-aging haplarını' avuç avuç mideye indirip parasını adeta sokağa atanlardan, gelişigüzel vitamin kullanarak böbrekleri iflas edenlere kadar pek çok mağdura rastlamak mümkün...Mucizevi bir hap yok Herkes yaşlanmaktan korkuyor. Cildin buruşması, cinsel hayatın eskisi gibi olmaması, saçların dökülmesi, her türlü hormonun yavaş yavaş yok olması pek çok insan için adeta bir facia! Dolayısıyla, özellikle de bizim gibi bilinçsiz toplumlar, doktor olsun-olmasın, "Gel seni gençleştireceğim" diyen herkese, "Ne kaybedebilirim ki?" diyerek koşa koşa gidiyorlar. "Ne kaybedebilirim ki?" dendiğinde de, bilimden uzak bir 'anti-aging merkezi', bir güzellik salonu daha açılıyor. Anti-aging işinin tüm dünyada artık adeta bir 'moda' haline dönüştüğünü belirten İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Endokrinoloji, Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ergin Sencer, yaşlanmanın fizyolojik bir süreç olduğunu, yaşlanma sürecinin yaşamın bir parçası olduğunu dile getiriyor. Prof. Dr. Sencer, "Yaşlanmayı doğrudan doğruya önlemek ya da geciktirmek, elimizdeki imkânlarla mümkün değil. Ancak yaş ilerledikçe, sıklığı artan Alzheimer, kalp-damar hastalıkları gibi birtakım hastalıklar var. Yaşam kalitesini artırmak için bunlar önlenebilir, ya da daha ileri yaşlara atılabilir. Yaşlanmayı geciktirmek diye bir prensip çok yanlış. Bu, mümkün değil. Yaşlanmayı kabullenmek lazım. Yapılabilecek tek şey, sağlıklı yaşlanmak. Bu da yaşlılıkta görülen hastalıkları doğru bir yaşam tarzıyla önlemek, sağlıklı beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, sigara içmemekle mümkün. İnsanı tekrar gençliğine götüren bir hap yok" diyor. Özellikle büyüme hormonunun azalmasının yaşlılık üzerinde büyük etkisi olduğu söyleniyor Prof. Dr. Sencer. Peki büyüme hormonu takviyeleriyle yaşlanma süreci durdurulamaz mı? "Bu mümkün değil" diyor ve şöyle devam ediyor Prof. Dr. Sencer: "Büyüme hormonu, tiroid hormonu, testosteron ya da östrojen azaldığı için yaşlandığımız söyleniyor. Bu, doğru değil. Yaşlandığımız için bu hormonlar azalıyor. Hormon azalmaları sebep değil, sonuçtur. Bunları tekrar alarak insan gençleşmez. Hormonlarla oynamamak lazım. Hormon takviyeleri yaşlanmayı geciktirmek için hiç iyi değil. Hormonları yerinde, gerektiğinde kullanmak lazım. Eskiden erkeklere hormon veriliyordu, bu da prostat kanserini artırdı. Her menopozdaki kadına östrojen-progestin verilmesi gerektiği, verilmemesinin ise cinayet olduğu, kadınların erken ihtiyarlığa mahkûm edildiği ve cinsel hayattan mahrum bırakıldıkları söyleniyordu. Şimdi yapılan büyük çalışmalarda, bunun doğru olmadığı anlaşıldı. Elbette bazı kadınlara hormon verilmesi zorunlu olabilir, ancak her menopoza giren kadının ihtiyacı yok. Ayrıca doğanın da bir aklı var. Belli bir yaştan sonra bir kadının çocuk doğurması, ne çocuk ne de kendi sağlığı için iyidir. Bunu önlemek için de doğa, böyle bir sistem kurmuş, östrojen salgılanmasını durdurmuştur."Anti-aging tıbbı ciddi bir iş Büyüme hormonu verilsin mi, verilmesin mi? Pek çok uzmanın kafasını kurcalıyor bu soru. Prof. Dr. Ergin Sencer'e göre, bu konu da oldukça suiistimal ediliyor. Prof. Dr. Sencer, "Büyüme hormonunun zaten ağızdan etkisi olmaz. Çünkü ağızdan alındığı takdirde sindirim sisteminde parçalanır. Büyüme hormonunu salgılattığı iddia edilen birtakım haplar ağızdan alınıyor, ama bunların pratik hiçbir anlamı yok. Günümüzde hekimlik, kanıta dayalı tıptır. Bunlar da yapılan çalışmalarla gösterilir. Bu hapların etkinliğini gösteren hiçbir çalışma yok, ancak yararının olmadığını gösteren pek çok çalışma var. Bunlar sadece para tuzağı" diyor. Intermed Sağlıklı Yaşam Programları Direktörü, aynı zamanda da Anti-Aging Araştırma ve Eğitim Derneği Genel Sekreteri Dr. Hasan İnsel, anti-aging tıbbının bir yaşam tarzı olduğunu, bunun aslında yanlış anlaşıldığını ve suiistimal edilerek, insanı gençleştiren mucizevi bir yöntem olarak tanıtıldığını vurguluyor. Dr. İnsel, "Anti-aging tıbbı dediğimiz, aslında 'doktor kontrolünde yapılan sağlıklı yaşam' anlamına geliyor. Ancak bu, çok çeşitli yorumlanıyor. Bazıları bir aletle, bazıları ilaçlarla ya da kremlerle anti-aging yaptığını iddia ediyor. Bu, suiistimale çok açık bir konu. Oysa bizim kastettiğimiz, tıbbi anti-aging. Bu da ciddi bir ekip işidir. Bizim ekibimizde iç hastalıkları uzmanları, hormonları inceleyen endokrinologlar, kadın hastalıkları uzmanları, estetik cerrahları, dermatologlar, üroloji uzmanları gibi ciddi uzmanlar var. Dahiliye tabanlı bir anti-aging uyguluyoruz biz. Anti-aging çok geniş kapsamlı bir iş. Ancak, maalesef sadece cilt bakımı ya da bir selülit cihazıyla uygulama yapan kişiler de anti-aging kapsamına giriyor. Marketlerde bile 'anti-aging gıdalar' satılmaya başlandı. İnsanlar da bunu yiyip gençleşeceğini düşünüyor. Biz, anti-aging tıbbından, yani önleyici, koruyucu tıptan, sağlıklı bir yaşam tarzından söz ediyoruz" diyor. Dr. İnsel'in anlattıklarına göre anti-aging tıbbında, insana sağlıklı bir yaşam tarzı benimsetilmeye çalışılıyor. Dr. İnsel, "İnsanlara hasta olmamak, yaşlandıkça yaşam kalitelerini yükseltebilmek için yapmaları gerekenleri öğretiyor, onlara adeta rehberlik ediyoruz. Tahliller yapılıyor, vücuttaki vitamin-mineral eksiklikleri belirleniyor, sadece gerektiğinde takviye veriliyor, kişiye özel sağlıklı beslenme programları ve egzersizler belirlenerek, kişiye özel sağlıklı yaşam biçimi hazırlanıyor. Sağlıklı bir yaşam tarzıyla zaten insanlar pek çok hastalığı önleyip daha uzun yaşayabiliyorlar. Ancak birtakım kişiler, özellikle büyüme hormonu verildiğinde kişinin gençleşeceğini söylüyorlar. Böyle bir şey yok. Hormon dengeleriyle oynamak için ciddi tetkikler yapmak lazım. Ciddi olarak hormon eksikliği tespit edildiği zaman, tabii onların yerine konması gerekiyor, ama gidip gelişigüzel büyüme hormonu almak zararlı. Büyüme hormonunu artırmak için yapılması gereken en önemli şey egzersiz ve sağlıklı bir diyet" diyor.Bilinçsiz uygulamalar kanser yapabilir Bu sıralar anti-aging'in kanser yaptığı iddiaları meşgul ediyor gündemi. Bu kadar suiistimal edildiği ve yanlış uygulamalar yapıldığı göz önünde bulundurulursa; bu, aslında pek de yanlış sayılmaz. Özellikle hormonlarla gelişigüzel oynanmasının çok riskli olduğunu belirten Dr. İnsel, "Bugüne kadar büyüme hormonunun kanser yaptığı tespit edilmemiş, ama vücutta oluşmakta olan ya da küçük halde bir tümör varsa, bunu büyütme ihtimali var. Bu yüzden zaten biz hormonlara girmeden önce hormon tetkikleriyle birlikte ciddi kanser araştırması da yapıyoruz" diyor. Hormonların dışında, bir de vitaminler ve gıda takviyeleri gelişigüzel kullanılıyor. Uzmanlar yanlış kullanımın böbrek yetmezliğine, hatta zehirlenmelere dahi yol açabileceğini vurguluyorlar. Dr. İnsel, "Vitaminler doğru kullanıldığında insana çok şey kazandırır. A, B, E ve K vitaminleri yağda, C ve D vitaminleri ise suda çözülüyor. Suda çözülenler vücuttan çabuk atılırlar. Ama yağda çözülenler depolanabiliyor ve fazla alınırsa zehirlenme tehlikesi olabiliyor. Dolayısıyla vitaminler de doktor kontrolünde kullanılmalı. Ayrıca bazı vitaminler birlikte alındığında birbirlerinin etkisini azaltır veya artırırlar, bunları bilerek, doktora danışarak almak lazım. Egzersiz bile bilinçli, kontrollü yapılmalı" diyor. Anti-aging, bir ekip işi. Dolayısıyla Dr. İnsel'e göre bu işi tek başına yapmaya çalışan doktorlar, gerektiğinde başka alanlardaki doktorlara danışmalı. Bu işi ekipsiz yapmaktan daha kötü olan ise hiç doktor olmadan bu işe soyunmak. Bu nedenle Anti-Aging Araştırma ve Eğitim Derneği olarak bu işe bir standart getirmeye, bu işi yapanlara bir sertifika vermeye çalıştıklarını belirtiyor Dr. İnsel. Çünkü eline kremi ya da hormonu alanın "Ben anti-aging yapıyorum" demesine bir son vermek gerekiyor artık... Kaynak: Tempo Dergisi