GeriModa Trendleri Alışveriş çılgınlığı nereye kadar?
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Alışveriş çılgınlığı nereye kadar?

"İflah olmaz bir alışveriş bağımlısının, mutluluğu bir kadeh şarapta arayan bir alkolikten farkı yok."

Üstelik bu karşı konulmaz dürtü, bir süre sonra sadece cüzdanları boşaltmakla kalmıyor, kişinin tüm yaşamını altüst ediyor. Alışveriş bağımlılığında, bağımlılığın hangi döneminde olunduğu önem taşıyor. Çünkü ilerleyen safhalarda tedavi için profesyonel yardıma gereksinim duyuluyor.

Etiketleri henüz sökü1memiş pantolonlar, elbiseler, tişörtler, gömlekler... Dolabında gözüne ilişen her yeni kıyafetin ruhunu okşadığını hissediyordu. Aslında mutluluğun kaynağı satın aldıkları değil birşeyleri satın alabiliyor olmasıydı. Sürekli yeni kıyafetlere sahip olma arzusunun karşı konulmaz duygusuyla acılarının bir nebze de olsa hafiflediğini düşünüyordu. Eve geldiğinde satın aldığı ayakkabıların aslında gardırobuna hiç de uygun renkte olmadığını fark etti. Onları da gereksiz, pahalı ve kullanmayı düşünmediği diğerlerinin yanına koydu. Alışveriş bağımlısı olduğunu biliyordu. Ama ne zaman işinde stres ya da aile ilişkilerinde sorun yaşasa kendini yeni bir şeylerle mutlu etmenin yolunun sadece alışveriş yapmak olduğunu düşünüyordu.

Modern bir teşvik aracı mı?

Yaşadığımız zamanın en önemli karakteristik fenomenlerinden biri, dönemsel, dizginlenemez ama en azından bilinen nedenlerden dolayı yaptığımız alışveriş davranışları. Alışveriş, belki de bugüne dek psikiyatri kitaplarında okuduğumu farklı şekillerde başgösteren sorunları örtbas etmeye yarayan bir "subap" işlevi görüyor. Ama aslında bir davranış bozukluğu olarak biliniyor. Genellikle kişinin kendisi ve sosyal çevresiyle sımrlı kaldığı için çok da su yüzüne çıkmıyor. Ancak yapılan bilimsel araşhrmalar, özellikle kadınlar arasında "oniomani" olarak adlandırılan bu hastalığın yüzde 80-90 oranında olduğunu ortaya koyuyor. Teşvik ya da baskı, kişinin kontrol edemediği ve karşı koyamadığı duyguların sonucunda onu alışverişe yöneltiyor. Gerçekten de bugün "klinik olarak sağlıklı" zannettiğimiz birçok kişi kendini çılgın alışveriş dünyasının içinde buluyor. Birdenbire huzursuzlanıyor ve alışveriş sayesinde ruhunu yeniden huzura kavuşturduğunu düşünüyor. Bazıları da alışveriş yüzünden hesaplarını şaşırıyor, hatta sırf alışveriş yüzünden borç batağına saplananların sayısı azımsanamayacak kadar fazla. Uzmanlara göre, her 20 kişiden biri her an alışveriş yapma dürtüsüyle yaşıyor. Dolayısıyla alışveriş yapma isteğinin sadece kadınlara özgü bir özellik olarak algılamanın yanlış olduğunu belirtiyorlar. Çünkü bu istek özellikle büyükşehirde yaşayan modern erkeği de giderek daha fazla etkisi alına alıyor.

Uzmanların hastalık gözüyle baktıkları "dizginlenemez alışveriş tutkusu" aslında herkeste aynı şekilde gözleniyor: Kişi, duygularının yoğun baskısına bir süre sonra dayanamayacak hale geliyor. Artık hiçbir şey onu bir şeylere sahip olmanın hazzından daha fazla mutlu edemez hale geliyor. Ve bir süre sonra bu duygularının esiri oluyor. Alışveriş bağımlısı, alışveriş yapamadığında ortaya başka şikayetler çıkıyor. Üstelik bu şikayetler, bedensel semptomlara kadar gidebiliyor. Alışveriş dürtüsü, çoğunlukla dönemsel olarak ortaya çıkıyor. Birçoğumuzun, bu dürtüyü kontrol edebildiğimiz ise kocaman bir yalandan ibaret. Çünkü bizi zorlayan dış etkenler -sezon sonu irıdirimleri, özel alışveriş günleri, cazip alışveriş kolaylıkları vb. gibi- özellikle son yıllarda oldukça revaçta. İşte, tüm bunlara karşı koyabilmek için gerçekten çelik gibi bir iradeye sahip olmak gerekiyor.

Birçoğumuz için, şiddetli alışveriş arzusu, tüm sorunlara geçici çözüm üreten bir araç. Bunun için de sadece modern, tüketim odaklı dünya görüşünü değil her yanımızı çeviren yazılı ve görsel reklamları da katmak gerekiyor. Tabii, yaşanan ve çözülemeyen ikili, ailevi hatta sosyal ve mesleki ilişkiler de ancak alışverişle nötralize ediliyor. Üstelik giderek daha fazla alışveriş tutkunu, memnuniyetsizlik, teslimiyet ve mutsuzluğa dönüştürdüğü
duygularıyla depresif keyifsizlikler yaşıyor.

Alışveriş bağımlısının kimliği

Bu konuda henüz kesin sonuçlara varılmış resmi bir tedavi yöntemi yok. Ancak son araştırmalar alışveriş bağımlılığını korku, baskı ya da bir dizi rahatsızlıkla aynı kefeye koyuyor. Gelecekte, belki de bu hastalıklardan ayrılacak olan alışveriş yapma tutkusu da tıpkı diğer rahatsızlıklar gibi vücutta serotonin üretimini sağlıyor.

Bu durumda önemli olan, sizin kendinizi alışveriş bağımlıları arasına koyup koymadığınız. Dönemsel krizlerde ihtiyacınız olan otokontrolden başka bir şey değil. Ancak kendinizi sınırda hissediyorsanız, o zaman bir psikoterapistin yardımını hiç küçümsememelisiniz. Çünkü giderek ağırlaşan bir vakanın tedavisi de geç kalındığında tıpkı diğer hastalıklar gibi daha uzun tedavi süreçleri gerektirebiliyor.

Alışveriş: Sahip olma içgüdüsü

Yapılan araştırmalar, sadece ABD'de alışveriş bağımlılarının sayısını 1.5 milyon olarak ortaya koyuyor. Bu da ülkenin nüfusun yaklaşık yüzde 8'ine denk geliyor. Ancak alışveriş yapmak ne bir Amerikan fenomeni, ne de yeni bir hastalık. Kontrolsüz alışveriş yapmakla ilgili ilk bilimsel yazı Alman bir psikiyatr tarafından 1915 yılında yazılmış. Alışveriş yapmak mutluu ediyor... İnsanlığın ilk dönemlerinde hayatta kalabilmek için avlanmak ve saklamak olarak ortaya çıkan bu içgüdü, günümüzde önüne geçilmez bir tutkuya dönüşmüş durumda. Kalifomiya, Stanford Üniversitesi'nde aslında panik atak ve depresyon tedavilerinde kullanIlan ve beyindeki serotonin salgısını etkileyen bir ilaç birkaç yıldan bu yana alışveriş bağımlılığının tedavisinde de kullanılıyor. İlacın yan ietkileri ise yok denecek kadar az.

False