Güncelleme Tarihi:
Son dönemde HIV vakaları ABD, Avrupa, Asya gibi kıtalarda düşüşe geçmişken Türkiye’de ciddi anlamda bir artış eğilimi gösteriyor. Türkiye, dünyada Belarus ve Ukrayna’dan sonra en fazla artış saptanan üçüncü ülke konumunda yer alıyor. Sağlık Bakanlığı 2019 verilerine göre yaklaşık 17 bin HIV ile enfekte kişi bulunuyor. Ülkemizde yapılan değerli bir çalışmaya göre bu rakamın 75 bin civarında olduğu belirtiliyor.
Buz dağının altında ise bundan çok daha büyük bir rakam yatıyor. HIV pozitif olduğunu bilmeyen ve bunu korunmasız ilişki veya başka şekilde, istemeyerek de olsa enfekte olmayan kişilere bulaştırmakta olan bireyler var. Bu nedenle önümüzdeki 10 yıl içinde tespit edilemeyen HIV vakalarının tespit edilmesiyle beraber HIV ile enfekte birey sayısının hızlı bir şekilde artması bekleniyor.
HIV bir virüs, AIDS ise hastalığın son evresidir
HIV ve AIDS aynı anlama gelmiyor. HIV, insan bağışıklık yetmezliğine sebep olan bir virüs iken, AIDS ise HIV virüsü kapan kişinin hiçbir tedavi almaması durumunda 6-10 yıl sonra varacağı son hastalık evresi olarak tanımlanıyor.
Günümüzde, erken tanı sayesinde HIV pozitif vakalar AIDS evresine gelmeden tespit edilerek tedaviye başlanıyor. Bu durum, bazı ülkelerde farklı şekilde uygulanıyor. HIV virüsünün ilerlemesi ve vücuda hasar vermesi, buna bağlı olarak bağışıklık sistemi hücrelerinin azalması ile hastalığın daha ciddi bir konuma gelmesi durumunda tedavi başlanıyor. Bunun nedeni ise tamamen ekonomik…
HIV pozitif kişiler umutsuzluğa kapılmamalı
Kişi HIV pozitif olduğunu öğrendiğinde derin bir üzüntü yaşayabilir ve hatta geleceğe dair umutsuzluğa kapılabilir. Fakat HIV/AIDS Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından ölümcül hastalıklar listesinden çıkartılıp kronik hastalıklar listesine alındı. HIV ilaçlarını düzenli bir şekilde, zamanında kullanan hastalar normal yaşam süresine ulaşabiliyor. Bu yüzden, HIV pozitif olduğunu saptanan kişiler hiçbir şekilde umutsuzluğa kapılmamalılar.
Tıpkı diyabet ve hipertansiyon hastalığında olduğu gibi günde 1-2 adet ilaç kullanarak normal yaşam ömrünü sürebilirler. Ayrıca HIV tedavisinde umut verici gelişmeler yaşanıyor. Uzun süre etkisini gösteren enjeksiyon tedavisi ile ilgili ümit vadeden çalışmalar var. Önümüzdeki yıllarda, hastaya 1 doz enjeksiyon yapılarak 2-3 ay boyunca ilaç almadan tedavisinin devamı mümkün olacak.
İlaç tedavisinin ardından hastada virüs saptanmazsa bulaşıcılık da yoktur
Yakın gelecekte HIV ile enfekte olan insan sayısının artacağı bekleniyor. Bu durumda HIV pozitif olan bireylerin toplumda dışlanmaması, tam tersi ABD, İngiltere, Almanya gibi gelişmiş ülkelerde olduğu gibi topluma kazandırılması gerekiyor.
Yeni çalışmalarda elde edilen sonuçlara göre, HIV pozitif olan bir hastada HIV ilaç tedavisi ile vücutta olan virüs sayısı testlerde tespit edilemez durumda ise bu hastada artık bulaştırıcılık söz konusu değildir. Yani HIV RNA PCR denilen testte virüs saptanmaz ise bulaştırıcılık yoktur diyebiliriz. Tabii bu durum, hastanın testlerinin en az 6 ay boyunca negatif sonuçlanması ve tek partner ile ilişkisi olması durumunda söz konusudur.
Bundan yaklaşık 15 sene önce, HIV pozitif olan bir kişi 9-10 ilaç kullanmak zorundayken, şu an günümüzde bu sayı sadece 1-2’dir. Önümüzdeki yıllarda bu durum, 2-3 ayda bir enjeksiyon yaptırmaya kadar gidecektir. Bu doğrultuda, HIV pozitif tanısı konulan hastaların hiçbir şekilde karamsarlığa düşmemesi ve geleceğe umutla bakması gerekir. Bizim toplum olarak görevimiz, HIV pozitif tanısı konulan kişileri dışlamadan, damgalamadan kucaklamak ve toplumdan soyutlamamaktır.