Güncelleme Tarihi:
İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Konsültasyon- Liyazon Psikiyatrisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sedat Özkan, kadınlara özgü maskeli depresyona ilişkin soruları yanıtladı.Neden kadınlar erkeklere göre daha depresif oluyor? Psikiyatrik bozukların kadınlarda ve erkeklerde görülme sıklığına bakıldığında, belirgin ölçüde cinsiyet farklılıkları olduğu, birçok bozukluğun kadınlarda daha yüksek oranda görüldüğü biliniyor. Kadının ilk adeti, hamilelik, doğum ve menopoz gibi dönemleri kriz yaratabiliyor.Sinir, stres kadınların bünyesini bozup menopoza girmesine yol açıyor mu? Depresyon ile erken menopoz arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Uzun süreli depresyonla karşı karşıya kalan kadınlar, erken menopoza girebiliyor. Yaşamlarının herhangi bir döneminde uzun süreli depresyonla karşı karşıya kalan kadınların erken menopoza girme yüzde 20 oranındadır. Buna göre, uzun süreli veya şiddetli depresyon, vücuttaki estrojenin (kadınlara özgü yumurtalıktan salgılanan hormon) düşmesine yol açıyor. Uzun süreli estrojen azlığı da erken menopoza yol açıyor. Depresyon nedeniyle estrojen seviyesinin uzun süre düşük kalması, aynı zamanda kemik kaybı riskini artırıyor ve geç anne olmak isteyen kadınların çocuk yapma şanslarını da azaltıyor.Kadınlar depresyonda olduklarını fark edebiliyorlar mı? Kadınların çoğu bunun bir depresyon nöbeti olduğundan habersiz, yalnızca bir uykusuzluk da yorgunluk belirtisi olduğunu zannediyor. Oysa dünya üzerindeki kadınların dörtte bir gibi büyük bir kısmı, hayatlarının bir döneminde en bir kez büyük bir depresyon nöbeti geçiriyor.Adet öncesi huzursuzluk, sinirlilik hali de depresyon sayılır mı? Adet öncesi sendromu, adetten yaklaşık bir hafta önce başlayan ve adetin başlamasıyla hafifleyip kaybolan, döngüsel, fiziksel, psikolojik, davranışsal ve duygusal belirtilerle seyreden, çoğu adet görmede tekrarlayan bir durumdur. Göğüste ve karında şişlik, ağrı, sık fiziksel belirtileri olup, en yaygın psikiyatrik problemler sinirliliktir. Bu belirtiler ve bulgular kadının ruh sağlığını ve sosyal ilişkilerini bozar. İşteki verimliliğini aksatır, rollerini yerine getirmesini güçleştirir. Kadının ev içi ve toplumdaki huzursuzluk ve çatışmaları da bu dönemin daha şiddetli, sıkıntılı geçmesine neden olur. Birçok kadın bu döneme özgü birçok yakınmayı kadınlığın doğal sonucu, katlanılması gereken bir durum olarak yaşar.Adet öncesi gerginliği tedavi edilmeli mi yoksa kadının doğasının bir parçası mıdır? Kesinlikle bu tablo katlanılması gereken değil, yardımcı olunabilecek bir düzensizliktir. Adet öncesi gerginlik sendromu, tıbbi psikiyatrik işbirliği içinde ele alınıp tedavi edilmelidir. Tedavide hormon tedavisi, ilaç tedavisi, psikiyatrik tedavisi ve psikososyal düzenlemeler bir bütün olarak ele alınmalıdır. Ayrıca, özellikle siklusun (adet kanaması) ikinci yarısında rafine şeker, tuz, kırmızı et, çikolata, çay, kahve, alkol alımı azaltılmalı, balık, sebze ve meyveler tercih edilmeli, az ve sık yemek yenmelidir, tuz kısıtlaması, egzersiz, gevşeme egzersizleri, psikoterapi, grup tedavileri gibi tedaviler de faydalı olabilmektedir.Hamilelik istendiği halde depresyona yol açabilir mi?Hamilelik bir taraftan neşe, doyum, olgunluk, kendini gerçekleştirme, mutluluk kaynağı olabildiği gibi endişe, kaygılı bekleyiş, yüklenme de yaratabilir. ruhsal tepki ve kaygılar şiddetlenirse veya hamileliği komplike hale getirirse, mutlaka psikiyatristle işbirliği gereklidir. Gebelikte ortaya çıkan tıbbi komplikasyonlar olan bulantı ve kusmanın hamileliğin ileriki dönemlerinde de devam etmesi psikiyatrik yardım gerektiren bir durumdur. Gebelikte görülen depresyon, doğum sonrası depresyon riskini 3 kat artırır. Doğum öncesi yetersiz bakıma, zayıf beslenmeye hatta intihara yol açabilir.Hamilelik depresyonundan kurtulmak için ne yapılmalı, eşler bunu kendi aralarında çözümleyebilirler mi? Eş desteği kuşkusuz çok önemlidir. Hamile kadınların, hamilelik, doğum ve doğum sonrası dönem konusunda bilgilendirilmesi, eşin kadının yanında katılımı, gevşeme egzersizleri ile doğum kolaylaştırılması gibi uygulamalarla hamile kadının, korku ve kaygısının endişeli bekleyişin azaltılması, kendi durumu üzerinde denetimini sağlayabileceği duygusunun gelişmesi açısından yararlıdır.Doğum sonrası dönemde ne gibi psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir?Yapılan çalışmalar doğum sonrası dönemin, hamilelik dönemine oranla 3-4 kat daha riskli olduğunu ortaya koymaktadır. Doğumu takip eden ay, kadın hayatındaki diğer dönemlere oranla psikiyatrik bozuklukların görülme sıklığı oldukça yüksektir. Anne sütü vermeyenlerde doğum sonrası depresyonu daha sıktır. Sosyal desteğin, özellikle desteğinin eksikliği doğum sonrası depresyon riskini artırır. Doğum sonrası depresyon özellikle tedavi edilmediğinde doğanın iyiliği, duygusal, psikolojik, zihinsel gelişimi üzerinde önemli etkiye sahiptir. Doğum sonrası depresyonun varlığının bilinmesi ve fark edilmesi tedavide en büyük ve en önemli aşamadır. Doğum sonrası depresyon teşhisinin yetersizliğinin doğumu takiben anneden çok bebeğin iyiliği üzerine odaklanmaktan doğabilir. Halbuki bu durum annenin depresyonun ilerlemesine neden olabilir, hem de depresyonun fark edilmesini engelleyebilir. Psikiyatrik tedaviye başlamadan önce tiroid fonksiyon bozukluğu, anemi gibi duygu durum bozuklukların tıbbi nedenleri dışlanmamalıdır. İlaç tedavisi, psikoterapi, EKT tedavisi ve gerekirse hastaneye yatırılarak tedavi etkin sonuç sağlamaktadır. Sabah