Güncelleme Tarihi:
Abazi : Merkez ve sinir sistemi hastalıkları olmaksızın da görülebilen, yürüme yeteneğinin yitirildiği hareket kusuru.Abdomen : Karın, batın.Abdominoplatik: Laparoplastik.Abdüksiyon: Kol yada bacağın tamamının ya da bir bölümünün vücudun dikey ekseninden yana doğru hareketi.Abiyogenez: Canlıların cansız maddelerden meydana geldiğini savunan görüş.Ablasyon: Cerrahi girişimle patolojik bir oluşumun alınmasını belirten terim.Abrasyon: Derinin yüzeysel katmanlarındaki lezyon.Abortus: Çocuk düşürme,düşük.Absans: Kısa süreli şuur kaybı.Abse: Çevre dokulardan kese tarzında doku ile sınırlı içerisi cerahat ile dolu oluşum.Absorbsiyon: Emilme, örn.sindirim, gıdaların barsaklarda absorbsiyonudur denilebilir.ACE: Anjiyotensin dönüştürücü enzim için kullanılan kısaltma.Açık dolaşım: Kanın damarlardan dokular arasındaki özel boşluklara yayılıp, madde alış-verişi olduktan sonra toplayıcı damarlarla kalbe dönmesine denir.Adaptasyon: Canlının yaşama ve üreme şansını artıran çevreye uyumunu sağlayan ve kalıtsal olan özellikleri.Addis sayımı: 24 saatlik toplam idrardaki alyuvar ve akyuvarların sayısını ölçme işlemi.Addüksiyon: Kol ya da bacağın tamamının ya da bir bölümünün vücudun dikey eksenine doğru hareketi.Adenin: Pürin grubundan azotlu bir organik bileşik (Adenintimin protein çiftinin bir azotlu bir bileşeni.)Adenit: Salgı bezlerinin akut ya da kronik iltihabı.Adenohipofiz: Hipofizin salgıbezi yapısı gösteren ön lobu.Adenoidektomi: Adenoitlerin (geniz bademcikleri) cerrahi girişimle çıkarılmasıAdenoidit: Geniz bademciklerinin iltihabıAdenokarsinom: Mikroskobik yapısı salgıbezi özellikleri gösteren kötü huylu tümörAdenom: Salgıbezi dokularından kaynaklanan iyi huylu bir tümör.Adenopati: Salgıbezleriyle ilgili hastalık süreciAdenosarkom: Yapısında mikroskobik incelemeyle saptanabilen iki tür hücrenin bulunduğu kötü huylu tümörAdenovirüs: Adenoviridae familyasından DNA içeren virüsAdenozin trifosfat (ATP): Canlıların doğrudan kullandığı hücresel enerji molekülü, biyolojik enerji.Adinami: Kuvvetin azalması ya da kaybıAdipoz doku: Hücrelerinde yağ kabarcıkları içeren bağ dokuAdipozite: Derialtı dokusunda aşırı yağ birikimiAdiyadokokinezi: Elleri açıp kapama gibi birbirine karşıt hareketleri art arda hızla yapma yeteneğinin kaybıAdjüvan: Organizmanın bağışıklık yanıtlarını güçlendirmek için kullanılan değişik yapılardaki maddelere verilen adAdneks: Belirli bir sistemin ana organıyla hem anatomik, hem işlevsel bağları olan yapıların genel adıAdneksit: Dölyatağı ekleri olan yumurtalıklar ve tüplerin akut ya da kronik iltihabıAdrenalin: Böbreküstü bezlerinin iç kısımları tarafından salgılanan bir hormondur. Tabiatta bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamaktır ve etkisini, nabzın atışı, kanın iç organlar ve deriden kaslara sevk edilmesi, karaciğerdeki glikojenin glikoza değişmesi ve böylelikle acil bir enerji kaynağı sağlanması şeklinde gösterir.Adventisya: Kan damarları duvarının dış katmanıAeorafaji: Yemek yerken ya da yutarken sindirim sistemine aşırı hava girmesiAerobik solunum: Hücrede yalnız moleküler oksijenin kullanıldığı bir solunum şeklidir.Afaki: Gözde merceğinin bulunmamasıAfazi: Beyindeki ilgili alanların tahribi sonucu, konuşma veya konuşulanı anlama yeteneğinin kaybı. Disfazi, aynı durumun daha hafif bir formudur.Afrodizyak: Cinsi arzuyu artırıcı maddeler, ilaçlara verilen isim.Afoni: Ses kaybı. Kısmi veya tam olabilir. Afoni sebepleri, genellikle konuşma kaslarını kontrol eden sinirlerin hastalığı veya zedelenmesi, boğaz, gırtlak hastalıkları veya nörozdur. Histerik afoninin nedeni, şuuraltı, hiç konuşamamak veya özel bir durumda konuşmamamk arzusudur.Aft: Ağız ya da yutak mukozasında genellikle çok sayıda yüzeysel ülserleşme.Agalaksi: Doğumdan sonra süt salgısının bulunmaması.Agenezi(aplazi): Organizmanın doku, organ ya da organ gurubu gibi bir bölümünün bulunmaması.Agenitalizm: Üreme organlarının bulunmaması.Aglütinasyon: Sıvı bir süspansiyonda, ufak cisimciklerin bir araya gelip birbirlerine yapışmasıdır.Agnozi: Duyular aracılığıyla algılanan uyarılara anlam verme yeteneğinin yok olmasıAgoni: Solunum ve kalp atımlarının düzensizleşmesi, el ve ayakların soğuması gibi yaşam belirtilerinin giderek zayıfladığı ölümden önceki durumAgorafobi: Geniş, açık bir sahada yalnız kalınca hissedilen, kontrol edilemeyen bir korkudur.Agrafi: Yazı yazma becerisinin kaybolmasıAgramatizm: Sözdizimi açısından doğru cümleler kurarak konuşabilme yeteneğinin olmaması.Agranülositoz: Kanda ve kemik iliğinde akyuvarların iyice azaldığı ya da tümüyle yok olduğu ağır hastalıkAguzi: Tat alma duyusunun kaybolmasıAjitasyon: Kişinin etrafa saldırganlığı, aşırı aktivitesi ile karakterize durum.Akalazya: Bir büzgen kasın yetersiz gevşemesiyle ortaya çıkan bozuklukAkalküli: Düzenli düşünme yeteneğinde sayısal simgelerle işlem yapma güçlüğü biçiminde ortaya çıkan bozuklukAjite: Rahatsız, huzursuz, taşkınlık yapan.Akinezi: Normal bir insanda kendiliğinden oluşan otomatik hareketlerin bir bütün olarak azalması ya da kaybıAkne: Yüz, omuzlar, sırt ve göğüsteki yağ bezleriyle ilgili kronik bir deri hastalığıdır. En çok 14-20 yaşlar arasında görülür ve bu hastalığın tipik belirtileri olan siyah noktalar, sivilceler, gençlerin bu en hassas devirlerinde genellikle psikolojik rahatsızlıklara yol açar. Yağ bezlerinin kanalında bir tıkaç oluşur ve bu tıkacın başı sertleşip siyahlaşır. Bazen, kanal tıkalı olduğu halde, bez yağ salgılamaya devam eder ve böylece içi yağ dolu bir kist oluşur. Siyah noktalara tıpta komedon adı verilir.Akoli: Bağırsaklarda safranın bulunmadığı patolojik durumAkomodasyon: Gözün farklı uzaklıklarda bulunan cisimleri net olarak görmek için yaptığı uyumAkondroplazi:Tedavisi olmayan, sebebi bilinmeyen kalıtsal bir cücelik tipidir. Gövde normal büyüklüte olup, kol ve bacaklar anormal derecede kısa ve baş normalden büyüktür.Akrofobi: Yüksek yerlerde ya da uçak gibi hızla yükselen araçlarda bulunma korkusuAkromatopsi: Renk algılamasının bulunmadığı görme bozukluğuAkromegali: Beyin tabanında bulunan hipofiz bezinin ön bölümünün aşırı çalışmasına bağlı bir durumdur. Büyüme tamamlanmadan, kemiklerin uzaması sona ermeden erken çağlarda baş gösterirse jigantism adı verilen dev görünüm oluşur. Bozukluk büyüme çağının bitiminden sonra baş gösterirse, el ve ayakların genişlemesi, çene ve burnun büyümesi ve sesin kalınlaştığı görülür.Akson: Sinir hücrelerinin uzun uzantısı.sinaptik bağlantıların sağlantığı uzantılardır.Aktif taşıma: Yarı geçirgen bir zarda maddelerin az yoğun ortamdan çok yoğun ortama enerji harcayarak geçmesi olayıdır.Aktin: Kaslarda kasılmayı sağlayan protein yapıdaki ince iplikler.Akustik Sinir: İşitme siniri.Alel: Bir karakter üzerinde aynı yada farklı yönde etkili olan iki veya daha fazla genden herbiri.Alg: Sulu ortamda yaşayan tek hücreli organizmalardır.Fotosentez yada fagosite yaparak beslenir.Ambliyopi: Gözde belirli bir bozukluk olmaksızın oluşan görme tembelliği.Allantoyis kesesi: Yumurta içindeki metabolik artıkların depolandığı embriyonik kese.Alveol: Akciğerlerde genişlemiş küçük kesecik.Amino asit: Proteinlerin yapı taşıdır. Bir amino asit, amino grubu (NH2) ile bir karboksil grubu (COOH) taşıyan bileşiklerdir. Çok sayıda amino asit peptid bağları ile bağlanarak proteinleri oluşturur.Amnezi: Hafızanın kısmen veya tamamen kaybolması.Amonyak (NH3): Protein metabolizması sonucu oluşan azot ve hidrojen bileşimi olan keskin kokulu bileşik.Anaerobik solunum: Hücrede moleküler oksijenin kullanılmadığı bir solunum şeklidir.Analjezik: Ağrı kesici.Anemi: Kısaca, halk arasında kansızlık olarak bilinen anemi, alyuvarların sayı olarak az olması ve alyuvarların içerisinde bulunan hemoglobin adı verilen maddenin miktarının azlığıdır.Anemik: Kan değerleri düşük olan, yani kan sayımında eritrosit sayıları ve hemoglobin miktarı düşük olan kişi.Anerji: Özel bir antijene cevap verilmemesi hali. Organizmanın savunma yeteneğinin kaybolması.Anestezi: Doktorlar, ameliyat sırasında ağrı duymaması için, ameliyattan önce hastaya bir iğne yapar ya da solunum yoluyla bir gaz verirler. Hastanın bilincini yitirerek uykuya geçmesine narkoz, böylece vücudundaki ağrıları duyamayacak duruma gelmesine anestezi, bu duyu yitimine yol açan maddelere de anestezik denir.Anizogami: Farklı şekil, büyüklük ve yapıdaki gametlerin birleşimiyle yapılan eşeyli üreme şekli.Anksiete: İç sıkıntısı, iç daralması.Anosmi: Koku alamama, nezle grip gibi enfeksiyonlarda olabildiği gibi koku siniri ile ilgili beyin bölgesindeki patolojilerde de görülebilir.Anoreksi: Anorexia Nervosa, özellikle genç kadınlarda görülebilen, yemek yememek, çok az uyumak, buna rağmen çok aktif olmakla beliren psikolojik bir bozukluktur. Bu durum genellikle kişinin çok şişmanladığı kanısı ile mübalağalı bir şekilde rejim uygulaması ile başlar, önceleri kontrol edilebilen iştah bir süre sonra hakikaten yok olur ve zayıflama normal ölçüleri aşar.Ansefalit: Beyin iltihabı.Antiasit: Asit gidericiAntidiüretik hormon: Böbreklerden suyun geri emilmesini sağlayan ve hipofizin arka lobundan salgılanan hormon.Antienflamatuar: İltihabi reaksiyonu önleyen madde, ilaç...Antijen: Canlı vücuduna dışarıdan giren ve antikor oluşmasını sağlayan yabancı madde.Antikodon: tRNA'daki üçlü baz dizilişi.Antikor: Vucuda giren yabancı maddeleri(antijen) yok etmek için vücudun ürettiği savunma maddesi.Antiseptik: Mikropları, yani insan, hayvan ve bitkilerin dokularına yerleşerek hastalığa yol açan bakteri, virüs, mantar gibi tek hücreli asalak canlıları yok etmek sağlıklı yaşamın temel koşullarından biridir. Antiseptik, antibiyotik ve dezenfektan gibi değişik adlarla anılan birçok madde bu amaçla geliştirilmiştir. Ama genel olarak "mikrop" öldürücüler denen bütün bu maddelerin bazı özellikleri ve kullanımları farklıdır.Antiseptiklerin Tarihiİnsanlar, "mikrop kuramının" bulunmasından yüzyıllarca önce neden ve nasıl etki yaptığını bilmeksizin antiseptikleri kullanıyorlardı. Örneğin çiğ etin bol tuz ve baharatla yoğrularak sucuk biçiminde saklanması, sebzelerin yoğun bir tuz ve limon ya da sirke çözeltisi içinde bekletilerek turşu yapılması, bakterileri büyük ölçüde yok ederek bu besinlerin bozulmasını önlüyordu. Bugünkü antiseptikler ise Louis Pasteur'ün değerli çalışmalarının ürünüdür.Antiseptikler Nasıl Etki Eder? Kimyasal antiseptiklerin mikroplar üzerinde nasıl etkili oldukları tam olarak açıklanamamıştır. Bu maddeler doğrudan doğruya mikrop hücresine girerek yaşamsal işlevlerini engelleyebileceği gibi, mikrop hücresinin dış zarını eriterek de yıkıcı etki gösterebilir. Ne var ki birçok antiseptik normal hücreler üzerinde de ayn etkiyi yapar. Bu yüzden bu maddelerin dikkatli kullanılması gerekir. Bazı antiseptikler ağızdan alındığında ya da vücuda şırınga edildiğinde ağır sonuçlara, hatta ölüme yol açabilir.Antispazmodik: Spazm çözücü, daha çok iç organlardaki düz kasların kasılmalarını çözen ilaç grubuna verilen isim.Antistatik: Statik elektrik birikimini önleyen madde.Antitoksik: Toksin giderici.Antitüssif: Öksürük giderici.Antiviral: Virüslara etkili, virusların zararlı etkilerini önleyen.Anüler: Halka şeklinde.Anüri: İdrar çıkaramama.Anüs: Makat, sindirim kanalının bitiş kısmı.Aorta: Kalpten çıkan, vücudun en büyük damarı, kalpten çıktıktan sonraki kavisli bölümüne arcus aorta, göğüs kafesi içersinde seyreden kısmına torasik aorta ve karın içersinde seyreden bölümüne de abdominal aorta denir.Aortik Anevrizma: Aort damarının her hangi bir bölümünde görülen genişleme.Apandis: İnce bağırsak ile kalın bağırsağın birleştiği yerde parmak şeklinde bir çıkıntı.Apandisit: Kör barsak (apendiks) iltihabı.Apati: Çevre ile anormal derecede ilgisizlik, duygusuzluk, kayıtsızlık.Apeks: Uç, tepe, zirve.Apirojen: Ateş yükselmesine neden olan herhangi bir madde taşımayan.Apne: Solunumun geçici bir zaman içinde durması.Apoenzim: Enzimin koenzim olmadan etkinlik gösteremeyen protein kısmıdır.Apopleksi: Felç, inme.Araknoit: Beynin üzerinin örten ince zar.Asetabulum: Uyluk kemiğinin başının, kalça kemiği ile eklem yaptığı çukurlukAsetilsalisik Asit: Yaygın olarak kullanılan ve bilinen aspirinin kimyasal adı.Asidoz: Organizmanın asit baz dengesinde asit istikametinde bozulma sonucu ortaya çıkan entoksikasyon tablosu.Aso: "Antistreptolizin O" için kullanılan kısaltma. Streptolizin, "Hemolitik Streptokok" adı verilen bakterilerin salgıladığı toksinin adıdır. Bu toksinin varlığını tespit için yapılan tetkike de kısaca ASO adı verilir. ASO, romatizma gibi bazı Hemolitik Streptokok enfeksiyonlarında yükselir bu açıdan teşhis te ASO değerleri önem taşır.Asthma: Astım. Bkz. Detaylı BilgiAşil Tendonu: Baldır arka kısmındaki kas grubunun, topuk kemiğine birleşmesini ve ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan yapı (kiriş).Atropin: Belladonna (Güzel Avrat Otu) adlı bitkiden elde edilen bir alkaloiddir. Tıpta çok değişik kullanım alanları vardır. Örneğin, göz dibinin muayenesinde, göz bebeğinin genişletilmesi için, ayrıca anesteziden önce üst solunum yollarında salgıların azaltılması için kullanılır.Atmosfer basıncı: Atmosferin yer yüzünde bulunan her cisim üzerine yaptığı basınç. Deniz seviyesinde, 760 mm'lik civa sütununun 1 cm2 alana yaptığı basınç "1 atmosfer" basıncıdır.