Güncelleme Tarihi:
Reflü Türkiye'de nüfusun yaklaşık yüzde 40'ında görülüyor. İstanbul Cerrahi Hastanesi Reflü Tanı ve Tedavi Merkezi kurucusu, Prof. Dr. Mehmet Ali Yerdel, yedi soruda reflüyle ilgili bilmek istediğiniz her şeyi anlattı.Reflü nedir?Kelime anlamı 'geri akma' ya da 'geri kaçma' olan reflü, Türkçeye Fransızcadan geçmiş Latince kökenli bir sözcük. Midedeki asitli içereğin irade dışı olarak yutma borusunun içine, gırtlağa ve nadiren akciğerlere kaçması sunucu oluşan bir dizi şikayet, reflü hastalığı olarak tanımlanır. Ağıza acı su gelmesi ile göğüs arasında beliren yana hissi, en sık karşılaşılan şikayetler... Bazı durumlarda geniz, gırtlak ve akciğer şikayetleri, ses kısıklığı, göğüs ağrısı, ya da astım benzeri öksürük krizleri de ortaya çıkabiliyor. Hastalık noneroziv, eroziv, ve barrett olmak üzere üç kategoride ele alınıyor. Bunlar arasında en sık gözleneni olan non-eroziv türde, tipik reflü şikayetlerine karşın yutma borusunda bir hasar oluşmuyor. 'Eroziv' türde ise tipik şikayetlere ek olarak yutma borusunda ciddi tahribat oluşuyor; hastalık tedavi edilmediğinde başka sorunlar ortaya çıkabiliyor. 'Barrett' kategorisi ise uzun süreli ve tedavisi aksatılmış reflü hastalığını tanımlamada kullanılıyor; bu kategori, yutma borusu alt ucunda kanser riskini de içeriyor.Neden ortaya çıkar?Yutma borusu ve mide bileşkesinde, mide içeriğinin yukarı kaçmasını engelleyici bir mekanizma var. 'Mide kapakçığı' olarak bilinen bu mekanizma üç faktörden oluşuyor. Reflü, bu faktörlerden herhangi birinin bozulması anlamına geliyor.Birinci faktör: Yutma borusunun diyafram kasını delip karın boşluğuna girdiği noktadaki deliğin belli bir sıkılıkta olması gereği... Bu sıkılığın kaybolarak deliğin genişlemesi ve midenin üst bölümünün yukarı doğru kaymasıyla mide fıtığı ortaya çıkıyor ve bunun sonucunda doğal anti-reflü mekanizması bozuluyor.İkinci faktör: Yutma borusu ve mide bileşkesindeki amatomik açının belli bir değerde olması gereği... Bu açının bozulması da reflüye zemin hazırlayabiliyor.Üçüncü faktör: Alt yutma borusu büzücüsünün fonksiyonunu kusursuz olarak yerine getirmesi gereği... Yemek yemezken bu büzücü mekanizmanın ara sıra da olsa geçici ve kontrolsüz gevşemeleri reflü hastalığının oluşumunda önemmli etkenlerden biri olarak ortaya çıkıyor.Reflünün diğer hastalıklarla ilişkisi nedir?Kişinin yediklerinin ya da mide içeriğinin istemeden yemek borusuna kaçması göğüs kemiğinin arkasında yanma hissine yol açar. Bu en tipik reflü şikayeti, ileri yaştaki hastalarda kalp hastalıklarıyla bile karıştırılabilmektedir. Bir de atipik dediğimiz, göreceli olarak sıra dışı bulguların ön planda olduğu reflü hastaları ile karşılaşmak mümkün. Örneğin sık tekrarlayan ses kısıklıklarının, seste çatallanmanın, geniz- boğaz sorunlarının, astım ve ağız kokusunun araştırılması sırasında hastaya reflü tanısı konulabiliyor. Öte yandan karın iç basıncını artıran tüm durumlar mide fıtığı olasılığınıda arttırarak reflüye zemin hazırlıyor. Bunun en iyi örnekleri şişmanlık ve hamilelik. İleri derecede kilolu bir reflü hastasına ciddi kilo verdirerek reflüyü tamamen ortadan kaldırmak mümkün olabiliyor. Hamilelerin üçte ikisinde reflü oluşabiliyor. Ancak doğum sonrasında yüzde 95 ihtimalle reflü şikayetleri tamamen ortadan kalkıyor. Bu iki özel durum dışında yediden yetmişe her yaşta ortaya çıkabilen reflü en çok 30'lu ve 40'lı yaşlardaki insanlarda görülüyor.Reflünün yol açtığı tahribat, gırtlak ve yutkunma borusu kanserine yol açabilir mi?Gırtlak kanserinin risk faktörü arasında reflü var. Reflü sonucu gırtlakta nadiren de olsa kanser oluşabildiği kabul ediliyor. Ancak reflü ve kanser ilişkisi, yutma borusu alt ucu kanseri açısından daha net ortaya konulmuştur. Tedavi edilmemiş ve yıllardır devam eden reflü durumunda yutma borusu alt ucu kronik olarak tahriş olur ve bunun sonucunda barrett dediğimiz bir dou farklılaşması gelişebilir.Barrett, reflü hastalarının yüzde 10'unda ratlanan bir durum olarak o kişiyi yutma borusu alt uç kanseri gelişimi açısından çok büyük bir riske sokar. Barrett durumundaki bir hastanın ömür boyu kontrol altında tutulması gereklidir, çünkü anti- reflü ameliyata karşın gene de kanser gelişebilmesi olasılık dahilindedir.Reflü hastalığının tedavisi nasıl olur?Hastaların yüzde 90 'ı mide asit salgısını baskılayıcı ilaçlar ve bir dizi sosyal hayat değişikliği ve diyet önlemleri ile hayatlarnı hemen hemen şikayetsiz olarak sürdürebiliyorlar.Burada en önemli nokta reflünün aslında mekanik bir hastalık olduğunun biliniyor olmasıdır. Dolayısıyla ilaç ve diyet, bu mekanik bozukluğa çare olamayıp, sadece alındıkları sürece hastayı rahatlatabilmektedir. Diğer bir anlatımla ilaç-önlem- diyet üçlüsü seçildiğinde hastanın bunları ömür boyu uygulaması gerektiği dürüstçe anlatılmalıdır. Ameliyat ise, üm tip reflü hastası için kaçınılmaz: Birincisi,yuğun tedaviye karşın rahatlayamayan hastalar. İkincisi, genç yaşta olup ömür boyu ilaç, diyet ve önlemlerle yaşamak istemeyen hastalar. Üçüncüsü ise kansere dönüşme riski çok yüksek bir düzeyde reflü hastası olanlar. Bu üç grupta da anti-reflü ameliyatlar hastalara yeni bir yaşam sunabiliyor.Reflü ameliyatı nasıl yapılıyor?Anti-reflü ameliyatlar hastanın karnını kesmeden, beş- altı adet milimetrik delikten girilerek yapılıyor; bu sayede hasta ameliyattan 16 saat sonra taburcu edilebiliyor. Hastaların beş –altı gün içinde işlerinin başında dönebilmeleri mümkün. İlki 1991' de gerçekleştirilen anti-reflü ameliyatlar son on yılda yaygınlaştı. Ameliyatta mide fıtığı varsa bu onarılıyor. Ayrıca yutma borusu ile midenin birleştiği yerde bir hokka mekanizması oluşturuluyor ve böylece içeriğin yukarı kaçması engelleniyor. Sadece ilaç kullanımı ile mideden yukarı sıvı kaçmasına mani olabilmek mümkün olmadığı için ameliyat genellikle çok daha kesin ve kalıcı bir çare olarak tercih ediliyor. Tecrübeli ellerde uzun dönem başarısı yüzde 95'lere varıyor. Biraz mizahi bir anlatımla; ilaç ve diyetle tedavi edilen hastalar "reflüsüzmüş gibi" olurken, ameliyat sayesinde gerçekten reflüsüz olmaya terfi ediyorlar.Günlük yaşamın ve beslenmenin nasıl düzenlenmesi gerekiyor?Kola, soda gibi gazlı içecekler içmemek, öğünlerde mideyi tıka basa doldurmamak, özellikle akşam son öğünde fazla yememek ve yatmadan önce en az 2-3 saat beklemek gerekiyor. Dar kemerler kullanmamak, dar pantolon giymemek, yatağın baş kısmını yukarı kaldırmak ve kilo vermek gibi önlemlerde reflü hastasını rahatlatıyor. Nikotinin yutma borusu alt ucunu gevşetici etkisi nedeniyle sigara, reflü belirtilerini arttırabiliyor. Yutma borusunda tahrişi arttırabilecek limonlu yiyecekler, kahve, demli çay ve domatesli gıdalardan da kaçınmak gerekiyor. Reflüyü artırdığı bilinen diğer gıdalar ise çikolata, sarımsak, soğan, nane ve diğer baharatlar, yağlı yiyecekler. Tüm bunların yanında alkol alımının da azaltılması gerekiyor.Feray Deniz Koç/ Nokta Dergisi