Güncelleme Tarihi:
Elbette yaşam koçum Hakan Arabacıoğlu ile dönüşüm, değişim, yenilenme çalışmalarım devam ediyor. Son haftalarda üzerinde en çok durduğumuz konu, görünürlük! Gerçekten insanlar bizi görüyor mu? Saklanmayı mı tercih ediyoruz? Kendimizi gösteriyor muyuz? Neden gizleniyoruz?
Bu soruların pek çok yanıtı olabilir, ben inceden inceye yanıt aramak yerine, görünür olmayı seçtim ve hayatımdaki değişimler başladı. İlk fark, akıllı telefonum oldu. Uzun zamandan beri akıllı bir telefon almayı düşünüyordum ancak pek de gerekli görmüyordum. Fakat Blacberryimden, İnstagram gibi uygulamaları da kullanamıyordum. Görünmek gibi bir derdiniz yoksa İnstagram’a da ihtiyaç duymazsınız elbette.
Nasıl olduğunu anlamadan, bir baktım, en güzellerinden bir akıllı telefonum oldu ve aktif bir şekilde kullanmaya başladım. “Kilom fazla” diye fotoğraf çektirmeyen ben, birdenbire İnstagram canavarı kesildim. Hemen ardından bir baktım şort alışverişi yapıyorum, hayır tatile giderken değil, tatilden döndükten sonra!
Yıllar sonra giydiğim şortlu halim, çok ilgi topladı. Böylece şort giymek için zayıflamaya gerek olmadığını, bahanelerimizin ne kadar dayanıksız olduğunu gördüm. Burada kilodan ziyade, kendimi olduğum gibi kabul etmenin diğer alanlarda da faydasını görmeye başladım. Örneğin, işimle ilgili yeni projeler üretmeye başladım. Çok kolay olmadı elbette, Hakan’ın beni motive etmesi gerekti.
Yaşam koçuyla çalıştığınız zaman, en basit konularda bile neden ilerleyemediğinizi farkedebiliyorsunuz. Ve o basit görünen meselelerin altından çok önemli sebepler çıkabiliyor. Görünürlik çalışmalarımızın işe ait bölümlerinde, son birkaç haftadır Hakan, beni zorlamaya başlamıştı:” Marka danışmanlığı hedefini göremiyorum. Somut adımlar istiyorum. Çok başarılı bir geçmişin olduğu halde, kimse bunları bilmiyor, devamlı saklanıyorsun. Senin ne iş yaptığını en yakınındakiler bile bilmiyor” diyordu Hakan. Haklıydı. Görünmez olmanın en önemli sonuçlarından biri, yapılan işlerin, yeteneğin görünmemesi dolayısıyla kazanabileceğinden az para ile yetinmek. Ben de öyle yapıyordum. Olanla yetiniyordum. Azıcık aşım, kaygısız başım. Kendi yağımla kavruluyordum ve kendimle yüzleşmeye gerek görmüyordum, görünmezliğin en güzel tarafı da bu zaten, kendine bakmaktan bilinçli olarak kaçmak!
Marka danışmanı olan ben bir marka gibi yaşamıyordum ama insanları marka yapabilmek için canla, başla çalışıyordum, beni bulabilirlerse tabii. Görünmez olmak istemenin en önemli sebeplerinden bir diğeri de, kendini değer bulmamak yani beğenmemek. Kendinden başka tüm marka danışmanlarını ise mükemmel bulmak! Oysa ne büyük yanılsama. İnanılmaz güzel projeler üretebiliyorum ve elimden geleni yapıyorum. İşte bu kadarı yeterli.
Bunu farkettikten sonra, her şey değişmeye başladı. Gelecek yazıda bu konuya devam edeceğim.
Sevgilerimle,
Ayşegül