Oluşturulma Tarihi: Eylül 10, 2006 23:20
OKUR Temsilcisi’ne mesajlar bazen bir haberle ilgili olarak yoğunlaşır, bazen dikkatli okuyucular bir imla hatasını, kullanılan yanlış kelime veya kelimeleri öne çıkartır.
Düzenli olarak ise gazete yönetiminin birinci sayfa tercihleri eleştirilir. Nasıl bu ülkede herkes, tuttuğu futbol takımının teknik direktörlüğünü de yapıyorsa, çoğunuz, bu gazeteyi yayın yönetmeni gözüyle, o titizlikle okuyorsunuz.Eleştirdiğiniz konuların başında Hürriyet’in birinci sayfasında yer alan
magazin haberleri geliyor. Bazen futbol ve spor haberlerinin de birinci sayfada yer bulmasına tepki gösteriyorsunuz.
ÜLKEYİ KORUYUNKimileriniz
Necip Ata gibi, kızgınlığını bir kişi üzerine yönlendiriyor:
"Siz ve sizin gibi medyaya hizmet eden değerli insanlardan istirhamım, bu tip insanları gündemde tutarak, hassas yapıya sahip bu ülke için bir şeyler yapmaya çalışan insanları yıpratmamaya çalışın. Allah bu ülkenin üzerinden ay yıldızlı bayrağı indirmesin, bu gibi insanlardan ülkeyi korusun." Necip Ata’nın öfkesinin hedefinde
Kaya Çilingiroğlu var. Adlar, o günkü birinci sayfaya göre değişiyor.
1. SAYFA GÜZELİYa da
Hasan Acar gibi, ciddi, ağır ve üzücü haberlerle magazinin yan yana gelmesine öfkenizi dalga geçerek ifade ediyorsunuz:
"6 Eylül 2006 tarihli gazetenizin manşetinde yer alan ’Hainin Komutanı Şehit Asteğmendi’ haberinin yanına ’Emina Yeni Aşkıyla Yakalandı’ haberi ve kullanılan fotoğraf sayfa düzeni açısından çok yerinde olmuş. Anlaşılan, Arka Sayfa Güzelleri’ne ilave olarak muhtelif kişilere ait İlk Sayfa Güzelleri göreceğiz; hem de en hassas konulara ait haberlerin yanında."Bir de,
"Her şey eskiden daha iyiydi" diyenler var. Örneğin,
İsmail Karvan: "Hürriyet’in magazin haberlerini eleştiren bir okuyucunuza cevap olarak en fazla okunan haberlerin magazin haberleri olduğunu söylemişsiniz. Bu ülkede Hülya Avşar’lar, Pınar Altuğ’lar olmadan da gazeteler satılıyordu eskiden."HABER DENGESİBu eleştirilere temel olan iddiaları araştırmak için Hürriyet’in arşivine girdim. Bugünden 5, 10 ve 25 yıl geriye giderek birinci sayfadaki haber dengesine baktım; ama özellikle de
"eskiden böyle değildi" inancının doğru olup olmadığını anlamaya çalıştım.Sonucu baştan söylemek isterim. Hürriyet, birinci sayfasında her zaman magazin haberlerine yer vermeye çalışmış.Zaten gücünü ve etkinliğini de oluşturduğu bu haber dengesi sağlıyor. Her dönem, popüler isimler Hürriyet’in birinci sayfasında yer bulur, sizler de okurdunuz. Şimdi de öyle; yalnızca isimler farklı.
Yargılanmadan hüküm vermekOKUR Ali Utku Atalay’dan şu mesaj geldi:
"Gazetenizin 4 Eylül 2006 tarihli baskısında Saygı Öztürk’ün imzasıyla yayımlanan ’Hain İçerden Çıktı’ başlıklı haber, tüm Türk halkını olduğu gibi beni de çok etkilemiş ve derinden yaralamıştır. Bununla birlikte, haberin sunumunda kullanılan bir ifade beni haberin konusu kadar üzmüştür. Haberde mevzilerin yerinin ’Kars-Kağızmanlı bir er’ tarafından terör örgütüne bildirildiği belirtilmektedir. Bu hainin nereli olduğunun habercilik açısından, en azından Hürriyet gibi taşıdığı sorumluluğun idrakinde olduğunu her defasında vurgulayan bir gazete açısından ne gibi bir önemi olduğunu anlayamadım." Atalay mesajında, kendisinin de Kars-Kağızmanlı olduğunu belirtiyor.Mesajı, haberi yazan Hürriyet Ankara Bürosu’nda görev yapan deneyimli gazeteci
Saygı Öztürk’e gönderdim.
Öztürk, gözaltındaki erin memleketinin haberde neden yer aldığını şöyle açıkladı:
"Ali Utku Atalay’ın, PKK’ya yardım etmekle suçlanan erin memleketinin ’Kars-Kağızman’ olduğunun belirtilmesinden üzüntü duymaması gerekirdi. Çünkü, nasıl şehit olan bir askerimizin memleketini yazıyorsak, ihanetle suçlanan askerin de memleketini yazmak zorundayız. Bildiğiniz gibi, bu haberin unsurlarından birisi. Erin, ’hain’ çıkması, o ilçe halkının benzer tutum içinde olduğunu asla göstermez. O yüzden, Sayın Ali Utku Atalay’ın alınmasını, üzülmesini gerektirecek bir tutum içinde değil, tamamen haberin gereğini yerine getirmenin çabası içinde oldum."Ben bu açıklamayı sorunlu buluyorum. Nedeni şu: Söz konusu er henüz yargılanmış ve ona isnat edilen suç kesinleşmiş değil. Bu nedenle,
Öztürk’ün açıklamasında
"Erin ’hain’ çıkması..." şeklinde bir ifade kullanması doğru değil; çünkü yargı süreci başlamış bile değil. Aynı sorun bu mesajların konusu olan haberde de var.Bu yüzden de Kars-Kağızman bağlantısının vurgulanması sakıncalı. Ya er aklanırsa ne olacak? Ya da aklanmayacağından emin miyiz?
Okurdan notlarTezkerenin şifresiMehmetAli Kılınç: "Benim 3 Eylül günü gazetede yer alan ’Tezkerenin Şifresi’ başlıklı habere eleştirim olacak. İlla ki modaya uymak zorunda mısınız? Her şey artık gizli şifreyle mi ifade edilir oldu? ’Tezkerenin İçeriği’, ’Tezkerenin Kapsamı’ denilse ne kaybederdiniz? Başlığa ’şifre’ kelimesini koyarak habere ilgi çekmek yerine, tezkerenin uygulamaya geçmesiyle ülkemize getireceği en iyi ve en kötü senaryo olasılıklarını ortaya koyup habere böyle ilgi çekmeyi sağlamaya çalışsanız daha iyi olmaz mıydı?" Bozuk para eziyetiSarper Boz: "8 Eylül 2006 tarihinde internette okuduğum ’Bozuk Para Eziyeti’ başlıklı haber beni çok şaşırttı. Ortada, kanunen son derece doğru bir uygulama var ve haber değeri taşıyan bir yön varsa, bu da bankanın bunu reddetmesi ve vatandaşın bunu şikáyet etmesi değil, vatandaşın 1000 tane madeni parayla ödeme yapabileceğini zannetmesi. Ancak haber öyle yapılmış ki, sanki vatandaş mağdur."İfadeler kabaydıHilal Baştürk: "4 Eylül tarihli ’Camide Kan ve Linç’ adlı habere bağlantılı olarak Zekeriya Beyaz’ın yorumu ’karı-kız işi olabilir’ başlığıyla verilmiş. Zekeriya Beyaz bu ifadeyi gerçekten kullanmışsa bile sizin bu kaba ifadeyle okurların önüne haber sunmanız hiç doğru değil. Bence derhal düzeltilmesi gerek."