LSD ilaç olamaz

Güncelleme Tarihi:

LSD ilaç olamaz
Oluşturulma Tarihi: Eylül 16, 2013 00:06

BELLİ ki, çok kızmıştı. “Bu röportaj sorunlu. Kötülüğe platform sunulmuş” diyor, LSD’yi “yasal olmayan ilaç” olarak tanımlayan sözlerin doğruymuş gibi yayımlanmasının etik olmadığını vurguluyordu uzun mesajında.

Haberin Devamı

Almanya’da yaşayan Dr. S. Tan Yetgin adlı bu okurun eleştirdiği söyleşi, “Başbakan’ın odasında böcek olduğunu aylar önce biliyorduk” başlığıyla 9 Eylül’de çıkmıştı Hürriyet Pazar’da. Aynur Tartan söyleşiyi, “Öngörüsü olduğunu söyleyen, insanlarla ‘Evrenin dili’ adlı bir grup oluşturan nöroloji uzmanı Doç. Dr. Sultan Tarlacı’yla duyular dışı algılamayı, gelecek öngörülerini ve uzaktan görüyü konuştuk” başlığıyla sunuyordu.
Doç. Dr. Tarlacı, Münevver Karabulut cinayetinin sanığının saklandığı yeri, Başbakan Erdoğan’ın odasına konulan dinleme aletini önceden bilebildiklerini savunuyor; bu ‘öngörü’nün kaynağını şöyle açıklıyordu:
“Beş duyumuz var. Ancak belli bir mesafenin dışına çıktığımızda bu
beş duyumuz yetersiz
kalıyor. Duyular dışı algı rüyada, hipnozla ya da LSD gibi yasal olmayan bazı ilaçlar alındığında ortaya çıkıyor. Öngörüyse elinizdeki pozitif verilerden hiçbir çıkarım yapmadan, olmamış bir olayı önceden algılayabilmektir.”
Okurumuz Yetgin’in karşı çıktığı bölüm tam da burasıydı. Yetgin, “Bir uyuşturucu ve zehir olduğu apaçık olan LSD, röportaj yapılan kişinin ağzından ilaç gibi sunulmuş. LSD’yi övmek, zararından başka faydaları olabileceğini söylemek özellikle gençliği zehre teşvik etmek demektir” itirazında bulunuyordu.
Yetgin, çok haklı. Söyleşilerde karşımızdaki kişinin söyledikleri elbette onu bağlar; ama biz gazeteciler yanlışları da aynen yansıtmak konumunda değiliz. Tersine yanlış olduğunu vurgulamak, sakıncalı olacağı bariz sözleri ise yayımlamamakla yükümlüyüz. Diyelim, söyleşi yaptığımız kişi birine küfretti! Yayımlayabilir miyiz? Hayır. Öyleyse söyleşilerde doğru olmadığı bariz konuları ayıklayabiliriz.
Söyleşi yapılan kişi ne derse desin, zararlı bir uyuşturucu olduğu bilinen, yasaklanmış bir madde olan LSD’yi ‘yasal olmayan ilaç’ olarak yazamayız. LSD, 1947’de ilk üretildiğinde bir süre psikiyatrik vakalarda ilaç olarak kullanılmıştı, ama sonra zararları tespit edildiği için yasaklandı.
Tarlacı’nın, LSD’nin ‘duyular dışı algı’ yarattığından söz etmesi de doğal. Çünkü LSD (Lizerjik asit dietilamidi), ‘en kuvvetli halüsinojen’ olarak tanımlanıyor. LSD alan biri, halüsinasyon görür, gördüklerini de gerçek sanır. Doğal olmayan onun gördüğü halüsinasyonları biz gazetecilerin gerçek gibi sunması... Hele polise yardım ettikleri, katilin yerini buldukları gibi hiçbir kanıtı, hiçbir somut dayanağı olmayan halüsinasyonları sorgulamaya tabi tutmadan aktarmak anlaşılır gibi değil...

Haberin Devamı

Bizim grubun dizileri

Haberin Devamı

TELEVİZYONLARDA yeni sezon başlıyor; her kanal yeni dizilerini tanıtmaya çalışıyor. Televizyonlarda, gazetelerde, internet sitelerinde hatta sosyal medyada yeni dizilerin ne denli muhteşem olduğunu anlatan haberlerden geçilmiyor.
Dikkatimi çeken, her grubun televizyon kanalının dizilerinin tanıtımını yapan haber ve söyleşilerin o grubun gazetesinde öne çıkması. Muhtemelen bu yayınlar, o dizilerin reytinginin artmasına yardımcı oluyordur.
Gazeteler bu yayınlardan yarar sağlıyor mu? Hayır, tam tersine gazetelerin inandırıcılıkları, güvenilirlikleri darbe alıyor. Zira bu tür kayırmacı yayınlar, okurda gazetenin diğer haberlerinin nesnelliği konusunda da şüphe uyandırabilir. Reklam ile haber ve söyleşi arasındaki sınırları belirsizleştirir.
Yeni dizi haberlerini yaparken, hangi kanalda yayınlanacağına bakmadan ‘haber değeri’ ölçütünü kullanmak gerek. Bu ölçüt tavizsiz uygulanırsa, dizi haberleri daha etkili olur. Aksi halde okur, bir grubun televizyonundaki diziyle ilgili haberi o grubun gazetesinde gördüğünde dudak büküp geçebilir.
Unutmayalım, haber narin bir ürün, okur da kırılgan bir tüketicidir.

Haberin Devamı

Okurdan kısa kısa

- Mert Sulta: 8 Eylül’de “Ah İstanbul” manşetinizdeki fotoğrafta “Atlet Gizem Girişmen” yazdınız. Ama engelli sporcumuz Gizem Girişmen, atlet değil okçu.
- Şükriye Ruhi: 5 Eylül’de Japonya’nın yaşadığı çevre felaketini olimpiyata bağlayıp sözde esprili bir başlık atmıştınız: “Abe işin
çok zor”. Affedilir bir vicdan eksikliği değildi bu ve sizin adınıza Japonlardan ben utandım.
7 Eylül gecesi, bu başlığı hatırlayan gazeteciler oldu mu aranızda acaba? Spor, sportmenlik, öncelikle insanlıktır, vicdandır.
- Fatma Kılıç: Dünkü Türkiye-Hollanda bayanlar voleybol milli maçını heyecanla izledim. Ne yazık ki bu sabah (7 Eylül) Hürriyet’in spor sayfalarında bu konuda bir fotoğraf ve yazıya rastlayamadım. Sporsever bir bayan olarak futbol dışı branşlara daha fazla yer ayrılmasını bekliyorum. Özellikle bayanların voleybol ve basketbol başarılarının bu ilgiyi fazlasıyla hak ettiği kanısındayım.
- Murat Yıldırımoğlu: Balıkesir’de bir işadamının bor madenini saflaştırmayı başararak çimentoyu sertleştirdiği ve bu buluşun patentini aldığı haberi, yerel kanallarda yayınlanan reklamlar gibi olmuş. Akıl var, izan var. Bor’un betonu güçlendirici ya da radyasyon emici bir özelliği mi var? Bu iddia doğru olamaz.
NOT: Hürriyet internette kullanılan bu haber İHA’dan alınmıştı; işadamının bu buluşu için patent aldığı bilgisi yanlıştı. Patent başvurusu yeni yapılmış.
- Hüseyin Karagür: 9 Eylül’de, “Arabada uyuşturucu çıkınca gurbetçi karısı isyan etti” başlıklı haberinizde polisin, Hollanda’ya giden bir ailenin aracında uyuşturucu yakaladığını yazdınız. “Gurbetçi karısı” söyleminiz eminim Avrupa’da yaşayan milyonlarca Türk’ü rencide etmiştir. Bir özür borcunuz var.
- Faruk Engin: Bizler üretimi durduran Feniş Alüminyum’un 420 işçisiyiz. Bayram geliyor, insanların cebinde beş kuruş yok. Neden haberlerde bizden bahsedilmiyor? Ricam bizlerin sesini de kamuoyuna duyurmanız.

Haberin Devamı

Çalışan memnuniyetsizliği

Marmaris Devlet Hastanesi Başhekimliği’nden alınan Dr. Tolga Çakmak, kendisi hakkında 30 Ağustos’ta çıkan haberle ilgili açıklama gönderdi:
“Gazetenizde Marmaris Devlet Hastanesi’ndeki görevimden alınma nedeni olarak, hastanede başhekim odaklı olarak yapılan yolsuzluklar ve bir doktoru raporlu olmasına rağmen zorla çalıştırmam olarak gösterilmiş ise de bu yazılanlar doğruyu yansıtmamakta olup, Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından benim Başhekimlik görevinden alınma nedenim, çalışanların memnuniyetini zedelemek olarak gösterilmiştir.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!