Güncelleme Tarihi:
DHA’nın bu haberinin yayınlanmasının ardından baba Süha Özden bir açıklama gönderdi. Baba Özden, açıklamasında haberdeki bazı unsurların doğru olmadığını savundu:
“1- Haberde yazıldığı gibi öğretmenin ezdiği Tahsin Özden kazaya sebebiyet veren öğretmenin öğrencisi değildir.
2- Öğrenci taşımalı sistemle Şarköy’e gitmiyordu, Şarköy’de ikamet edip ilçedeki Evrenosbey İlköğretim Okulu’nda okumaktadır.
3- Haberde öğrencinin öğretmenini görmenin heyecanıyla ablasının elini bırakarak aniden yola fırladığı ve öğretmen Melih Durmuş’un arabasının altında kaldığı yazmaktadır. Oysa öğrenci ablasının elinden kurtulmamış ablası ile birlikte Gaziköy sahilinde yürürken süratli bir şekilde gelen Hoşköy İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı Melih Yıldırım’ın kullandığı aracın çarpması sonucu hayatını kaybetmiştir. Oğlumun ölümüne sebebiyet veren Melih Yıldırım, süratli şekilde araç kullandığı gibi korna çalmamış, aynı zamanda fren de yapmamıştır.”
“Küçük Tahsin’i öldüren heyecan” başlıklı haberi yazan DHA muhabiri Nuri Çağlar, haberin doğru olduğunu savundu. Çağlar, babanın tazminat davası açmak için hazırlandığını, bu nedenle haberi yalanlamaya çalıştığını öne sürdü.
Bir çay ocağı işleten baba Süha Özden’in açıklamasını okur temsilciliğine ileten AA’nın Şarköy muhabiri Zafer Acar da babanın görüşlerini destekledi; haberde bazı unsurların doğru olmadığını savundu.
Okur Temsilcisi olarak babanın açıklamasını okuyucuya duyurmakla yükümlü olduğumuzu düşünüyorum. Bu açıklamada dile getirilen kazayla ilgili unsurları ben de araştırdım. Babanın yazdığı gibi, kazada ölen küçük Tahsin, Evrenosbey İlköğretim Okulu öğrencisiymiş; öğretmen Melih Yıldırım da Hoşköy İlköğretim Okulu’nda görevli. İkisi aynı okulda değil. Dolayısıyla küçük çocuğun haberde yazıldığı gibi, öğretmenini görünce heyecanlanarak ablasının elini bırakıp yola fırladığı bilgisi dayanaksız kalıyor.
Elbette kazanın meydana geliş biçimi, nedenleri, hatanın hangi tarafta olduğu gibi konulardaki kesin hükmü yargı verecek. Ancak ölen öğrenci ve öğretmenin aynı okulda olmaması, haberin temel unsurlarının hatalı olduğunu ortaya koyuyor. Özetle, bu verilere göre baba haklı görünüyor.
Okuyucu nerede sorusuna yanıt ister
“8’i polis 75 kişiye rüşvet operasyonu” başlığıyla üçüncü sayfada çıkan bir haberde operasyonun yapıldığı şehrin adı yoktu. Okur Selamet Özipek de haberdeki bu eksiği fark edip, “Acaba bu operasyon İstanbul’da mı yapıldı?” diye sordu.
Üçüncü sayfa editörü olan Yazı İşleri Müdürü Arif Dizdaroğlu, bu soruya “Evet, operasyonun yapıldığı il İstanbul. Haber kısaltılırken maalesef atılmış.
Okurlardan özür dileriz” yanıtını verdi. Aslında gazetelerde zaman zaman rastlıyoruz; İstanbul ile ilgili haberlerde il ismi belirtilmiyor. Bu da sanırım çoğu kez gazetelerin İstanbul merkezli olmasından kaynaklanıyor. Oysa kent yazmaz, Bahçelievler ya da Karşıyaka semtlerindeki bir olaydan söz ederseniz, yaşadıkları ilde aynı isimli semtler bulunan okurlar o olayın kendi bölgelerinde meydana geldiğini sanabilir. O nedenle habere konu olan yeri yazmak çok önemli. Zaten artık gazeteci olmayanların bile ezbere bildiği 5N 1K kuralındaki N’lerden biri “Nerede” sorusudur.
Dizdaroğlu’nun yanıtı haberde “Nerede” unsurunun yer almayışının bilinçli bir tercihten kaynaklanmadığını ortaya koyuyor. Bu haberde “N”lerden biri makasın hızına kurban gitmiş...
İki farklı açıklama karışmıştı
“FAZLA değer verilmiş” başlıklı haberde emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın, Hürriyet yazarı Sedat Ergin’in “Yapmayın emri” yazısıyla ilgili açıklamasına yer veriliyordu. Bu haber, 28 Ağustos’ta yayımlandı. Fakat aynı gün Çetin Doğan’ın kızı ve damadının kurduğu “Çetin Doğan ve gerçekler” sitesinden bir düzeltme geldi. Web sayfasındaki “Hürriyet’e bir düzeltme” başlıklı bu açıklamada şöyle deniyordu:
“Hürriyet, dünkü blog yazımızı Çetin Doğan’ın açıklaması diye vermiş. Sedat Ergin’in 1. Ordu Plan Semineriyle ilgili yazısına değindiğimiz bu blog girişi, bu sitedeki her şey gibi sadece kendi görüşlerimizi aksettiriyor. Çetin Doğan’ın bu konudaki daha detaylı kendi açıklaması odatv.com’da yayınlandı ve buradan erişebilirsiniz.”
Bu sitedeki haberde Çetin Doğan, Sedat Ergin’in yazısında geçen ve “Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 1.Ordu’ya gönderdiği emirle plan seminerinde ‘Olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo’nun plan seminerinde kullanılmaması” isteğine kendisinin daha önce de yanıt verdiğini anlatıyordu. Doğan, özetle, “KKK’lığının Plan Semineri’nde sadece İç Tehdidi irdeleyeceklerini sanmış olabileceklerini” düşündüğünü, bu nedenle de seminer planını komutanlığa gönderdiğini vurguluyordu. Doğan’ın açıklaması, Hürriyet’in haberinde yer alan damadı ve kızının blogundaki “haberdeki belgenin yeni olmadığı” görüşüyle paralellik içerse de teknik ayrıntılarında farklılıklar taşıyordu.
Okurdan kısa kısa
- Özer Erim: Bu kelimeye fena halde takıldım. Gerçekleşme kelimesinin kendisine has bir manası vardır; yapılması, yerine getirilmesi uzun zamandır beklenen bir olgunun, nihayet başarıldığı gibi olumlu bir anlamı taşır. Cinayet gerçekleşti, kaza gerçekleşti, bölücü terör örgütü saldırı gerçekleştirdi deniyor! Oysa cinayet işlenir, kaza olur veya meydana gelir, polis baskın yapar!
- Erhan Karabekir: 28 Ağustos’ta Hürriyet’in altıncı sayfasının başlığı “Deprasyona giriyorlar” şeklindeydi. Depresyon yerine deprasyon yazılmış olması herhalde metin düzelticilerin gözünden kaçmış. Yazım hatası var.
- Deniz Yaman: İlk sayfada PAOK-Fenerbahçe ve Liverpool-Trabzon maçlarının sonuçlarını “0-1” şeklinde görünce iki takımımızın da deplasmanda galip geldiğini düşünerek sevindim. Ancak spotu okuyunca sevincim kursağımda kaldı. Spor sayfasında sonuçlar, “1-0” olarak doğru yazılmıştı. Maç sonuçlarının “Ev sahibi-Misafir takım” olarak yazılması gerektiğini bilmiyor musunuz? Yoksa maç sonuçlarını böyle hatalı yazmak yeni bir alışkanlık mı?
- Serkan Karaman: Son günlerde yarış sayfanız düzene girdi. İnşallah hep böyle devam eder. Okurların görüşünü dikkate aldığınız için teşekkür ederim. Yalnız eskiden olduğu gibi yorumcuların tahminini ufak da olsa çizelge şeklinde verirseniz iyi olur.
- Uğur Güzelışık: 2 Eylül’de “Köydeki tatilde devrilen traktörün altında ezildiler” başlıklı haberde bir gencin korfbol (panyasız basketbol) oynadığını yazıyorsunuz. Korfbol’u bilmiyorduk, panyasız basketbolu hiç bilmiyoruz. Açıklamanızı rica ederiz. (NOT: Korfbol: Basketbol ve hentbola benzeyen, topun sepete benzeyen bir potaya atıldığı, salon, kum ya da çimde oynanan bir oyun.)
- Işıl Polatoğlu: Geçen hafta Okur Temsilcisi köşesinde Hürriyet’teki AKP reklamından şikayetçi olanlar arasında ismim geçiyordu. Bir yanlış anlaşılma olmuş. Ben o gün çıkan gazetenin arkasındaki TTNET reklamındaki “Evet” propagandasından rahatsız olduğumu size yazmıştım.