Kızılırmak suyuyla çay bile pişirilmez

ANKARA’da su kesintileri ve devamında yaşanan gelişmeler hakkında önemle durulması gereken noktalar var.

Planlanan Kızılırmak su projesi yararlıdır, yararsızdır, maliyetlidir, ucuzdur... Bunlar teknik konular benim size söylemek istediğim aslında bu suyun kullanımı (teoride değil pratikte yani günlük hayatta kullanımı) ile ilgili...

Ben Kırıkkale Üniversitesi’nde diğer 13.084 ögrenci ile (Üniversitenin açıkladığı Mayıs 2007 öğrenci sayısıdır) 4 sene boyunca gerek yurtlarda gerekse öğrenci evlerinde kalarak öğrenim hayatımı tamamladım. Bu dört sene boyunca ağımızda ve dilimde çeşitli yaralar çıktı, çatlaklar oluştu. Bunun sebebi olarak ise kullanılan şebeke suyu gösterildi. Zaten gerek Kırıkkale halkı gerekse orada öğrenci olarak bulunan hiç kimse musluktan akan suyu içmez, hatta çay bile demlemez. (Okulun kantini dahi damacana su alır.) Banyo yaptığınızda saçınızın yağlandığını hissedersiniz. Şimdi çeşitli TV ekranlarında yapılan tartışmalara ve yayınlanan raporlara bakıyorumda hepsinin koca bir ’yalan’ olduğunu söylemek pek de zor görünmüyor. Gökçek’in "Kırıkkale yıllardır bu suyu içiyor" şeklinde açıklamalarını hayretle izliyorum. Acaba hangi Kırıkkale halkı bu suyu içiyor? Kendisine sormak lazım. Ne yazık ki kendisine ulaşmak istediğimizde birileri tarafından engelleniyoruz.

Tamam bir idolojiye ve siyasi partiye bağlı olabilirsiniz ama bu sahiplenme onları eleştirmeye engel olmamalıdır.

Son olarak tarih tekerrürden ibarettir diye boşa dememişler Çernobil’de nükleer santral patlayınca sızıntı Karadeniz kıyılarını vurdu ve o zamanın yetkilileri de ellerinde bardakları alıp TV ekranlarında çay içtiler; hepsinin ağzında "birşey olmaz" söylemi ile... Avrupa’nın radyasyon oranı yüksek diye almaktan vazgeçtiği fındıkları okullara memurlar vs. yerlere dağıtılar...

Bu olayları eminim yaşınız itibari ile benden daha iyi hatırlarsınız. Bugün de yapılan farklı değil. Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi, il gazetesinde suyun içilebilir olduğunu dair bir rapor yayınlamış.

Acaba oradaki hademesinden başhekimine kadar olan çalışanlar musluktan akan suyu içiyorlar mı? Bunu sormak lazım. İçerim diyen varsa, yalan söyler.

Ben dört senelik tecrübeme dayanarak yine de o suları içmeyeceğim. Çünkü ben orada gerçeği gördüm olayları teoride değil, pratikte yaşadım...

Rıza D.

’Melihzedeyim

BUGÜNE kadar içimde tuttuğum bazı konuları sıralıyorum:

Önce Ankara’da yapılan Belediye çalışmaları içinde en takdir ettiğim İncek Bulvarı’dır; tüm emeği olanlara teşekkürler.

Onun dışında...

- Atatürk Bulvarı çok çirkin oldu. Oryantal zevklerinizi anlamaya imkan yok. Estetiği geçtim trafik ve emniyet açısından kesinlikle tehlikeli. Siz beğeniyor musunuz?

- Çetin Emeç Bulvarı alt geçitlerindeki eğim ve yol hatalarından dolayı meydana gelen kazaların haddi hesabı kalmadı, 60-70 gün de yapılan iş bu kadar olur mu diyorsunuz?

- O garip şelaleli parklarınız güzellik değil, pislik saçıyor. Ankara’ya bu kadar sulu park ve gölet yaparken su meselesi gündemde değil miydi?

- Bütün alt geçitlerde gereğinin 3-4 katı aydınlatma armatürü takılı, ama dörtte biri bile kullanılmıyor. Hangi aydınlatmacılar kazandı?

- Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün etrafına kaldırım taşları getirilip kondu, haftalardır döşenmiyor, yeni Cumhurbaşkanı gelene kadar döşenmeyecek mi?

- Ben de bir ’Melihzedeyim’, benden kaç tane var biliyor musunuz?

S.T. TOSUN

Uyarılara kulak asmayan yöneticiler özür dilesin

ANKARA’
nın ana caddelerinde gidiş-geliş trafiğini ayıran ve çok geniş bir alan kaplayan, yol boyu uzanan çimlendirilmiş orta alanlar vardır. Bu yol boyu uzanan alanlar ile yoncalı köprülerin çim alanlarının hatalı sulanmaları ve kavşak havuzlarının su taşırmaları dolayısıyla ana caddelerde ıslak bir zemin oluşmaktadır. Bu durum hem zincirleme kazalara sebep olmakta, hem de yağmursuz bir sezon yaşamamıza rağmen sık-sık arabalarımıza dış yıkama yaptırmak zorunda bırakmaktadır. Bu kadar abartılı yol ayırımının yanı sıra bir o kadar daha abartılı yol aydınlatma da ayrı bir sorun. Bunlara baktığımızda ne kadar fazla su ve elektrik tükettiğimiz ortaya çıkmaktadır. Avrupa’da ve Amerika’da (protokol yolları hariç) yollar sadece paralel devamlı iki beyaz çizgiler ile ayrılırken ve gidiş-geliş trafiği sağlanırken, bizde ise yollar boyu uzanan ve yüksek kaldırımlar ile örülen çim yolların mukayesesinde kimlerin haklı olduğu yorumunu,’elbisenin kumaşı yırtıkken yama yerine, ütü yapmaya’ benzemektedir. Bir de bu konuyu tüm Türkiye genelinde düşündüğümde barajları kimlerin hor kullandığı ve elektriğin neden yetmediği ortaya çıkıyor. Bunlar sadece görülen örneklerden bir kısmı.

Yedi sene öncesinden halkı kaale almayan, bizlerin ve fikirlerimizin veya dışarıdan görülen yapılan yanlışları ikazlarımıza rağmen tedbir almayan yönetimler, gururlu iseler halktan özür dileyerek istifa etmeliler düşüncesindeyim.

Cengizhan AKKURT

KISA... KISA... KISA... KISA...

MELİH Gökçek "az duş alın, ya da tatile çıkın" diyor. Cevizlidere sakinleriyiz. Günlerdir bir damla su yok. Masrafını karşılayalım Bay Gökçek tatile çıksa nasıl olur?

Belki yerine biraz daha yetenekli birisi vekalet eder de, 6 günde bir su alırız.

Buğra SUSAM
Yazarın Tüm Yazıları