Güncelleme Tarihi:
Roman, şiir, öykü, deneme, biyografi ve oyun gibi edebiyatın farklı türlerinde oldukça çok sayıda yapıt ortaya çıkarmış Stefan Zweig’ın ‘Ay Işığı Sokağı’ isimli, içinde beş öykü barındıran kitabı İş Bankası Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Türkiye’de birçok eseriyle çok satanlar listelerine giren yazarın bu kitabı ise Regaip Minareci çevirisiyle raflarda yerini aldı. 1881 Viyana doğumlu yazar, her zaman kendini Avrupalı olarak tanımlarken, Avrupa’da da sınırların kalktığı bir dünya düşlemiş. 1900 yılında başladığı yazarlık serüveni sırasında işte o Avrupa’da yaşanan hızlı değişimlerin tanığı olurken, eserlerini evrensel bir bakış açısıyla ortaya çıkarmış. Zweig yapıtlarında Avrupa’daki siyasal ve sosyal değişimlerin insanların ruhundaki onulmaz yaralarını tasvir ediyor genellikle. Zweig’ın karakterleri, ortaya çıktıkları çağın bir adım ötesinde. Çünkü onlar yaşadıkları zamanın en karanlık köşelerinde var olabilmeyi başarabiliyor.
Bu kitapta derlenmiş öykülerin ilki ‘Ay Işığı Sokağı’, Fransa’nın liman kentlerinden birinde geçiyor. Alman bir gezginin denizci mahallesinde duyduğu kendi dilinde söylenen bir aryanın peşinden gitmesi, gezgini tanımadığı bir insanın hastalıklı tutkusunun içine sürüklüyor. Zweig ay ışığı ile aydınlanan bu karanlık sokaklardaki hayatların çalkantılarını yalın bir dille yüzümüze vuruyor. Zweig iflah olmaz bir hümanist. Yazar karakterlerinin iç huzursuzluklarından bile insancıl öğeler çıkarma peşinde. Hizmetçi Crescentia Anna Aloisia Finkerhuber, patronun kendisine koyduğu isimle ‘Leporella’nın patronuna kölece bağlılığı yüzünden korkunç bir eyleme sürüklenmesi kitaptaki ikinci öykü. Üçüncü öykü ‘Nişan’da, 1810’da düşman topraklarında kalmış bir Fransız albayının hayatta kalma mücadelesinin sonuçlarını tartışıyor Zweig. 1918 yılının bir yaz gecesi Leman Gölü’nde bulunup kurtarılan ancak yurt özlemine yenik düşen bir Rus savaş esirini anlattığı dördüncü öykü ‘Leman Gölü Kıyısında Olay’da Avrupalılığın yitip gitmesini gözler önüne seriyor. ‘Avare’ kitabın son öyküsü. Yazar, bir öğrencinin, öğretmeninin otoritesine isyanı ve ardından ödeyebileceği en büyük bedelle yüzleşmek zorunda bırakıyor okuyucusunu. Zweig bu öykülerde karakterlerini insanlıktan çıkartıp en uç noktalara sürükleyen deneyimlerin izini sürmüş. Bu ruh gezginliği sırasında da okuru karakterlerin gelgitleri arasında sürüklemeyi başarmış. Zweig’ın karakterleri nasıl oluyor da zaman tünelinden geçmiş gibi bugüne ulaşabiliyor? Kitapları çok satanlar listelerinde her zaman yer bulabiliyor? Bunu sadece yapıtlarındaki kurgusallığa bağlamak yanlış olur. Stefan Zweig Avrupa felsefesi ve kültürünü ön plana çıkarabilirken, yalın hümanizmi ile de insan hayatının önemini vurgulayabiliyor. Yarattığı karakterler ile hiçbir zaman arasına mesafe koymaya çalışmaz Zweig. Akıcı yazma biçimi, derinlemesine gözlemler, ayrıntılı mekân ile ustalıklı karakter betimlemeleriyle okuyucunun da eserlerindeki kahramanlarına mesafe koymasına izin vermez. Avrupa’nın Nazi çizmeleri altında ezilmesine dayanamayıp kaçan ve 1942’de bu yıkımı daha fazla hazmedemeyip intiharı seçen bu ‘İnsancıl’ın ‘Ay Işığı Sokağı’nın karanlık atmosferindeki kahramanlarıyla bir yürüyüşe çıkmanın zamanı geldi de geçiyor bile.
Ay Işığı Sokağı
Stefan Zweig
Çeviren: Regaip Minareci
İş Bankası Kültür Yayınları, 2017
80 sayfa, 7 TL.