Güncelleme Tarihi:
Sizi üç kitaplık seri ‘Lili May’in yazarı ve çizeri olarak tanıdık. Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Nazilli, Aydınlıyım. Ortaokulu ve lisenin bir kısmını İzmir’de yatılı okudum. İlk gençlik yıllarım Nazilli-İzmir arası mekik dokuyarak geçti. Üniversite için Ankara’ya gittim, Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. Yüksek lisansımı Amerika’da UCLA’de yaptım. Amerika’da okurken tutkum olan çizime yoğunlaştım, üniversite bünyesinde çizim dersleri aldım. Okul bitince avukat-yazar Arnau Lesperut’la evlenerek Barselona’ya yerleştim. Barselona’da İngilizce öğretmenliği yaparken, resim yine ağır bastı ve iki yıllık illüstrasyon okudum. 10 yaşımdan beri okullar, yurt dışında yaşamak derken yolculuklarım hiç bitmedi. Bavul hazırlamak en iyi yaptığım işlerden biri hâline geldi.
Resim eğitiminizi İspanya’da almışsınız. Oradaki eğitim ve sanat atmosferi sizi nasıl etkiledi?
Ne yazık ki hiç öyle toz pembe bir imaj çizemeyeceğim. Barselona’ya yerleşir yerleşmez gerçek hayatla yüzleştim, diyebilirim. İlk yılım verimsiz geçti. Yabancı olduğumu her anlamda hissettim. Bir gün hiç unutmuyorum, eşim tiyatro biletleri almış. Oyun Katalancaydı. Koca iki saatin içinde tek bir cümle yakaladım: “Annem nerede?” Süpermarkette derdimi anlatamıyorum, tiyatro benim neyime, dedim. Evet, yakınımdaki Miro, Dali, Picasso müzelerine defalarca gittim; şehrin binalarına âşık oldum, tarihi sokaklarında dolandım, güzelliklerini takdir ettim. Yine de yaşadığınız yerin dilini bilmiyorsanız, o yerin insanıyla ve kültürüyle pek kaynaşamıyorsunuz. Görsel kısım tamam ama duyduklarınızı anlamak istiyorsunuz. Özellikle Barselona’nın çift dilli olması beni çok zorladı. Ben dilleri öğrenirken, yıllar içinde birçok oyun ve müzikale gittim. Hatta Shakespeare’in Kral Lear’ını yine Katalanca olarak izledim ve büyük keyif aldım. Şimdi, o tek kelime bilmediğim, uzun mu uzun aile ve arkadaş ortamlarındaki ‘yabancı’ hallerimi hatırlayınca, ne günlerdi diyorum. Dil bilince her şey bambaşka.
Çizim tutkumdu, dediniz. Yazmaya nasıl başladınız? Lili May serisini yaratmak nasıl aklınıza geldi?
Üniversite sonrası bir kitap yazma isteğim vardı. Kâğıtlara bir şeyler karalıyor sonra da beğenmeyip atıyordum. Belki de şöyle demeliyim; kitap yazma hayali olan ve ne yazacağını bilmeyenlerdendim… 20’li yaşlarımın ortasında eşimin fantastik türde yazdığı iki romanı resimledim. Bu tecrübeden sonra, kendi yazdığım hikâyeyi resimleme fikrine sevdalandım. Bir kafeye gidip her gün notlar aldım ve ilk romanın kurgusunu oluşturdum. Lili May bu hayalle ortaya çıktı. Yazmak mı yoksa çizmek mi diye soruyorlar. Birinden birini seçemiyorum, yazmak ve çizmek iki çocuğum gibi.